Ölüm Uykudaydı’  4 saat kala yasaklandı

Kültür/Sanat Haberleri —

’Ölüm Uykudaydı’

’Ölüm Uykudaydı’

  • "Ölüm Uykudaydı" adlı tiyatro oyunu gösterimine 4 saat kala Fatih Kaymakamlığı tarafından 'kamu güvenliği' gerekçe gösterilerek yasaklandı.

MIHEME PORGEBOL

Daha önce birçok oyun, konser, kitap ve organizasyonun yasaklandığı Türkiye'de son olarak Tiyatro İmge'nin İstanbul'un Fatih ilçesinde sahneleyeceği  "Ölüm Uykudaydı" adlı tiyatro oyunu gösterimine 4 saat kala Fatih Kaymakamlığı tarafından 'kamu güvenliği' gerekçe gösterilerek yasaklandı. Cuma Boynukara tarafından yazılan "Ölüm Uykudaydı" Latin Amerikalı dört devrimci tutsağın zindanda karşılaştığı baskı ve işkenceye karşı verdikleri mücadeleyi anlatıyor. Tiyatro İmge'nin sahneye koyduğu oyun, bugünün Türkiye koşullarında da zindanlarda süren işkence ve baskıları hatırlatıyor.

Sansür ve yasakla var oluyor
Oyunun yönetmeni Onurcan Çelebi yasağı "Faşizm nasıl ki militer anlamda copuyla, silahlarıyla, dronelarıyla kendini var ediyorsa kültür ve sanat alanında da kendini bu tarz sansür ve yasaklarla var ediyor" şeklinde yorumladı. Daha önce Kürtçe sanat etkinliklerinin de birçok kez aynı şekilde yasaklandığını  hatırlatan Çelebi, "AKP artık her anlamda çökmüş bir iktidar olduğu için bu yollara başvuruyor. Çökerken Türkiye'yi de bu yollarla beraberinde götürmeye çalışıyor. Çöküş sürecinde Türkiye'nin kültürel, siyasi ve sosyal anlamdaki bütün unsurlarını da kendiyle beraber düşürmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı. 

Türkiye’nin DNA’sında var
Özellikle Kürt sanatı ve Türklük Sözleşmesi'nin sınırları dışına çıkabilmiş muhalif sanat yapılarına karşı takınılan bu tavrın 2015'ten sonra geliştirilen savaş politikalarının sonucu olduğunu belirten Çelebi, bu zihniyetin toplum için olumsuz sonuçlarına da değindi. Aslında sansürcü ve yasakçı zihniyetin cumhuriyetin başından beri gelen bir zihniyet olduğunu ekleyen Çelebi bu zihniyetin Türkiye'nin DNA'sında olduğunu vurguladı. Bu zihniyetin toplum için nelere mal olduğunu anlamak için cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadarki tarihsel süreçte toplumsal yapıya bakmanın yeterli olacağını söyleyen Çelebi, "Kendi tarihine, kültürüne, diline yabancı; komşularıyla geçimsiz, gelen her iktidarla mecburen uzlaşan, kökleriyle bağı sağlam olmayan bir toplum yaratıldı. Bu bir toplum için korkunç bir gerçeklik. Bütün bunlar sanat ve kültür yapılarının baskı ve sansürle devletle uzlaşı haline mecbur bırakılmasının toplumsal sonuçlarıdır" dedi. 

Vazgeçmeyeceğiz
Bu zihniyetin geçtiğimiz yüz yılda bu şekilde sürmesinin bundan sonra da böyle süreceği anlamına gelmediğini söyleyen Çelebi sanatçılar olarak yasakçı zihniyete karşı nasıl bir tutum ve eylemlilik halinde olacaklarını da anlattı. "Yediğimiz yemekten ettiğimiz sohbete kadar bir toplumun içerisinde bulunan bütün unsurlar benliğimizi, karakterimizi ve hafızamızı oluşturuyor. Bu yüzden biz tiyatro yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Yaptığımız tiyatronun topluma dokunan yönünü korumaya devam edeceğiz. Bunun başka çıkar yolu yok" diyen Çelebi ekledi: "Geldiğimiz aşamada devletin saldırı mekanizmaları güçlendiyse bizim sanat çabamız da bu saldırıların farkında olarak daha doğrudan ve aktif olmalıdır. Bu statüko ve devletin baskı aygıtlarını bir şekilde kırabilmek için kültür ve sanat alanındaki mücadelenin kesintiye uğramadan inatla devam ettirilmesi gerekiyor."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.