Dêrazor'da bir ittifak saldırıyor
- Dêrazor'un stratejik bir yer olması ve yeraltı kaynaklarının zenginliği nedeniyle hedefte olduğuna dikkati çeken gazeteci Cihan Bilgin, saldırılarda Türkiye ve Rusya'nın da parmağının olduğunu söyledi.
- "Kürt-Arap çatışması" iddialarının gerçeği yansıtmadığına dikkat çeken gazeteci Mehmet Emin Mutlu da "Derâzor’da Kürt yok, hepsi Arap. Özerk Yönetim bünyesindeki aşiretler de Arap. Rejim Araplara saldırıyor" dedi.
Dêrazor Askeri Meclisi, kente dönük saldırılarda Şam hükümetine bağlı çetelerin 25 üyesinin öldürüldüğünü açıkladı.
Dêrazor Askeri Meclisi, 9 Ağustos'ta Dehla ve Cedîdet Begara köylerinde çocuk ve kadınların da aralarında olduğu 11 sivilin katledildiği ve 5 sivilin yaralandığı Dêrazor'daki son saldırılara dair açıklama yaptı. Açıklamada, "Sivil alanlara yönelik gerçekleştirilen rastgele ve barbarca saldırılarda Dîban ve Letwayê köylerinde iki sivil şehit olmuş, 5 sivil de yaralanmıştır. Şihêl kentine yönelik saldırılarda ise birçok yurttaş yaralanmıştır" denildi. Açıklamada, 400’den fazla silahlı grubun katıldığı saldırılara karşılık verildiği, Letewa, Dîban, Derec, Geranîc ve Teyana köyleri çevresinde yoğun çatışmalar yaşandığı ifade edildi. Açıklamada, şunar belirtildi: "Güçlerimizin ağır darbeler vurduğu silahlı gruplardan, aralarında sorumluların da bulunduğu 25 kişi öldürülmüş, 10’u yaralanmıştır. Saldırıların püskürtülmesinin ardından, güçlerimiz saldırganların girmeye çalıştığı bölgelerde arama-tarama çalışmaları başlatmıştır" diye kaydedildi. Saldırılarda iki savaşçının şehit düştüğü ve 10 savaşçının yaralandığı ifade edildi. Açıklamada, "Bölge halkı, tüm bileşenleriyle güçlerimize destek vererek direnişe katılmış ve saldırılara karşı cevap vermiştir. Tüm kabileler ve aşiretler, bölgeleri iç savaşa çevirerek dış güçlerin hizmetine almayı amaçlayan saldırılara karşı durmuştur. Saldırıların amacının bölgeyi fitne çıkararak kan gölüne çevirmek ve kontrol altına almak olduğu açıktır. Ayrıca, Özerk Yönetim çatısı altında kendi iradeleriyle yaşayan bileşenler arasında çelişkiler çıkarılması hedeflenmiştir."
Dêrazor neden hedef alınıyor?
Dêrazor, bölgedeki güçler açısından stratejik bir kent. Suriye ve Irak sınırında yer alan kent, Fırat Nehri'nin da kenarında. Kuzeydoğusunda Hesekê, kuzeybatısında Reqa, güneybatısında ise Humus kentleri yer alır. Tarihi kentin 2011"den önceki nüfusu bir milyon 700 bindi. Suriye'deki iç çatışmalar ve DAİŞ'in hakimiyetine geçtikten sonra yüz binlerce kişi göç etmek zorunda kaldı. Kentte nüfusun çoğunluğunu Araplar oluşturuyor. Kısmen de Kürt ve Türkmen aileler yaşıyor. Dêrazor, ayrıca zengin enerji kaynaklarının bulunduğu bir kent. Çok sayıda petrol ve gaz sahası var. Kent, uzun yıllar DAİŞ'in işgalinde kaldı. Demokratik Suriye Güçleri (QSD), 9 Eylül 2017'de "Cizre Fırtınası" operasyonu başlattı. Kent merkezi 23 Mart 2019'da özgürleştirildi. Kentin doğusu şu an Dêrazor Sivil Meclisi tarafından, batısı ise Şam hükümeti, Rusya ve İran'a bağlı güçler tarafından yönetiliyor. DAİŞ de varlığını kentin batısında yer alan çöllerde sürdürüyor.
Özellikle İran'a bağlı güçler
Kuzey ve Doğu Suriye'de gelişmeleri takip eden gazeteci Cihan Bilgin, Dêrazor’a saldırıların yeni olmadığını hatırlatarak, “Uzun bir süredir kirli planlarını Dêrazor’dan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yayma arayışı içindeler. Son iki yıldır bu doğrultuda birçok plan Dêrazor üzerinden denendi. Son günlerde ise Şam hükümetine bağlı güçler tarafından büyük saldırılar oluyor. Halkın arasında çatışmaların olduğu izlenimi yaratmaya çalışıyorlar" dedi. Dêrazor’un stratejik bir merkez olduğuna işaret eden Bilgin, şunları kaydetti: "Yeraltı zenginlikleri açısından da bölgede planları olan güçlerin dikkatini çekiyor. Bölgesel güçler, kirli planları doğrultusunda bölgede sürekli kargaşa çıkarma peşinde. İran’a bağlı güçler, çoğu zaman Özerk Yönetim bölgelerine saldırarak, bu amaçlarını hayata geçirmeye çalıştı. Şam hükümetine bağlı Difa El Wetani de bu çerçevede saldırılar yapıyor. Şu an yapılan saldırıların bir benzerini geçen yıl da yapmaya çalıştılar. Temmuz 2023’te büyük bir saldırı girişiminde bulundular, ancak QSD gerçekleştirdiği büyük bir operasyonla bunun önüne geçmişti."
Riha'da yapılan toplantı sonrası
Bilgin, saldırılara dair dikkat çekici bir bilgi de paylaştı. Riha'da Şam hükümetine bağlı grupların da içerisinde yer aldığı kişilerin bir toplantı yaptığını aktaran Bilgin, şöyle devam etti: "Saldırılarda yer alan çetelerin birçoğu, Türkiye ve desteklediği paramiliter güçler tarafından işgal edilen kentlerde uzun bir süredir eğitim alanlardan oluşuyor. Amaçları geçen yıl başaramadıkları planı yeniden devreye sokmak. Bu çeteler karadan saldırırken Türkiye de keşif ile destek veriyor. Çeteler Dêrazor’da saldırmaya başladığı gibi Türkiye de Kuzey ve Doğu Suriye’nin birçok yerinde havadan saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Şehba’ya dönük Türkiye saldırıları sürüyor. Son günlerde bu saldırılar arttı.”
Arap aşiretler QSD'nin yanında
Bilgin, tüm saldırılara rağmen bölge sakinlerinin QSD'nin yanında yer aldığını vurguladı. Bilgin, "Aşiretlerin büyük bir toplantı sonrası QSD ile birlikte olduklarını açıklamaları önemliydi. Bu Şam hükümetine bağlı çetelerin ‘QSD asayişi sağlayamıyor, aileler arasında çatışmalar var, biz aşiret güçleri olarak asayişi sağlayalım’ söylemini boşa çıkardı” dedi.
Rusya'nın da burada rolü var
Rusya'nın da bölgedeki karmaşada payının olduğunu söyleyen Bilgin, şunları ekledi: "Türkiye, Şam ile görüşmek istediğini deklare ettiğinde Rusya bunu zaman zaman destekliyor. Türkiye bunu söylerken amacı bölgede yaşanan sorunları nihai bir çözüme kavuşturmak değil, kendi çıkarları doğrultusunda bir yöne çekmek. Türkiye’nin amacı Şam’ı yanına alarak, Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların kazanımlarını ortadan kaldırmaktır. Halk, Özerk Yönetim ile birlikte hareket ettiği için devreye sokulmak istenen hiçbir plan yaşam bulamadı. Özerk Yönetim en büyük gücünü halklardan alıyor."
Şam rejimi doğrudan içinde
Saldırıların yaşandığı Derâzor’u yakından takip eden gazeteci Mehmet Emin Mutlu da Derâzor’un Fırat nehri tarafından ikiye bölündüğünü ve doğusunun Özerk Yönetim'e bağlı Derâzor Askeri Meclisi tarafından, batısının ise rejim tarafından kontrol edildiğini hatırlattı. Bölgenin bu yapısından kaynaklı dönem dönem kısa süren çatışmaların yaşandığını ifade eden Mutlu, bölgenin ikiye bölünmesine rağmen halkın bölgeler arası geçişinin olduğunu da kaydetti. Mutlu, “Burada bulunan birçok köyün çoğu akraba ve aynı aşirettin mensupları. Bu anlamda geliş gidişler sürekli oluyor. Rejim, bu geçişleri kullanarak Özerk Yönetim bölgesine sızmaya çalışıyor. Bundan kaynaklı da bazen çatışmalar yaşanıyor” dedi. Son saldırının planlı bir şekilde yapıldığını kaydeden Mutlu, “Bu saldırı hem rejim hem de gruplar tarafından ortak bir şekilde gerçekleşti. Ortaya çıkan belgeler var. Saldırılar başlamadan önce Şam hükümeti komutanlarından biri gelip bölgedeki gruplarla toplantılar yaptı. Bu nedenle saldırılarda yer almadıklarını söyleseler de bu gerçek değildir” şeklinde konuştu.
Şam kışkırtmalardan vazgeçmedi
Derâzor halkının ilk defa hem askeri hem de toplumsal olarak meclislerini kurup yönetimde yer aldığına işaret eden Mutlu, "Derâzor, özerk örgütlemesi olan ve kendi kendini yöneten bir duruma geldi. Aşiretler de kendi iradeleri ile bu yönetime katıldı. Birçok defa DAİŞ, Şam kışkırtmaları oldu ancak burada oluşan iradeyi kıramadılar. Şam hükümeti bu kışkırtmalardan vazgeçmedi. Son yaşanan saldırı da bu zeminden geliyor” dedi.
Yöneticilerin hepsi de Arap
Derâzor’daki nüfusun büyük bir bölümünün Araplardan oluştuğunu kaydeden Mutlu, son saldırıdan sonra Arapların tepkilerinin de arttığını belirtti. Mutlu, şunları dile getirdi: “Özerk Yönetim bünyesinde yer alan aşiretlerin tümü de Arap. Yine Derâzor Sivil Meclisi’ndeki yöneticilerin hepsi Arap. Haliyle Derâzor’daki Araplar rejime tepki gösterince, rejim saldırıda bulundu. 11 kişinin katledildiği katliamın asıl sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum.”
Ankara ve Şam ortaklığı var
Derâzor’daki Arap halkına yapılan saldırının Türkiye tarafından planlanmış olma ihtimali üzerinde duran Mutlu, bunu da Türkiye’nin Şam rejimi ile “normalleşme” isteğine bağladı. Mutlu, şu bilgileri de paylaştı: “QSD ile rejim de görüşüyor. Buradaki güvenilir kaynaklarımızdan edindiğimiz bölgelere göre; rejim Türkiye’nin taleplerini QSD’ye de aktarmış. Adana Antlaşması ve 40 km meselesi masaya yatırılmış. Saldırının bu nedenle planlamış olabileceğini düşünüyorum. Rejimin saldırısı sonrası Türkiye, Özerk Yönetim’in farklı bölgelerine SİHA, İHA ve ağır silahlarla saldırmaya başladı. Bu ‘ortak bir çerçevede saldırı yapıyoruz’ anlamına geliyor.”
Saldırı sonrası diyalog yok
Derâzor’a dönük saldırı sonrası QSD ve rejim arasında henüz bir diyaloga girişiminin olmadığını da paylaşan Mutlu, şunları ekledi: “Geçmişteki saldırılar esnasında kurulan masalarda; rejim saldırılarda yer almadıklarını ve bilgilerinin olmadığını dile getiriyordu. Yöyle bir soru doğuyor; O zaman rejimin kontrol ettiği bölgeye kim saldırıyor? Özerk Yönetim’de ortaya çıkan siyasi ve toplumsal bir irade var. Dış müdahaleler olmasaydı, halkların bir birleriyle sorunları yok. Türkiye gibi bazı güçler, kendilerine bağlı çete gruplarla sürekli istikrarsızlığı sürdürmek istiyor.” DÊRAZOR
* * *
Katliamında kurtulan tek çocuk
Seyf Yasîn El Ubeyd adlı çocuk, Dehle köyündeki katliamdan kurtuldu. Şam rejimi ve İran'ın desteklediği çeteleri, Dehle ve Cidêdit Begara köylerinde iki katliam gerçekleştirdi. ikisi bebek 6 çocuk ve iki kadının aralarında olduğu 11 yurttaş şehit düştü, 5 yurttaş da yaralandı. Dehle köyünde katliamın hedefi olan bir ailenin tüm fertleri, Seyf Yasîn Ul Ubeyd adlı çocuk hariç şehit düştü.
* * *