Özgür üniversite Rojava'da hayat buldu

Dosya Haberleri —

  • Kuzey-Doğu Suriye’de savaş koşullarında kurulan ve buna rağmen yayılarak büyümeye çalışan, özgür ve demokratik bir eğitim sistemine dayanan üniversitelerin dünya genelinde tanınırlığı için de girişimler sürüyor. 
  • Kuzey-Doğu Suriye Üniversiteleri Koordinasyonu Eşbaşkanı Rohan Mistefa, "Üniversitelerle sözleşmeler imzalandı. Bu ilişkiler sayesinde birçok akademisyen tanıdık. Kimi alışverişlerde bulunduk. Paris’te kurulan merkezimiz aracılığıyla farklı seminerler yapıyoruz” diye aktardı. 

BARIŞ BALSEÇER

Rojava Üniversite’sinde verdiği bir seminer de “Rojava Devrimi değerli bir mucizedir, bu değerin dünya da görünür olması gerek” diyen ABD’li aydın ve yazar Noam Chomsky’in bu sözleri Rojava’daki üniversitelerin ne kadar önemli olduğunun sadece bir örneği. Başta Türk devleti olmak üzere tüm saldırılara rağmen eşitlikçi, özgür ve demokratik bir eğitim sisteminin uygulandığı Rojava’da ilk üniversite 26 Temmuz 2015’de Efrîn’de açılan Efrîn Üniversitesi oldu. Çeşitli bölümler ile öğrencilere hizmet veren bu üniversitenin kapısı 2017 yılına kadar öğrencilere açık kaldı. Efrîn'in işgal edilmesiyle birlikte üniversite hedef alındı ve şu an Türk devleti burayı kendi üssü olarak kullanıyor. İşgal ile birlikte üniversitenin öğrencileri de diğer üniversitelere yerleştirildi.

Peş peşe üniversiteler açıldı 

Qamişlo’da ise 20 Kasım 2016’da Rojava Üniversitesi açıldı. Üniversitenin Tarım, Kürt Dili ve Kültürü; Rimelan’da Kimya Petrol-Petrol Fakültesi, Jineoloji gibi birçok fakültesi bulunuyor. Almanya’nın Endem/Leer Üniversitesi, Jineoloji Fakültesi ile kardeşlik anlaşması imzalarken, Paris Üniversitesi’yle de temaslar sürüyor. Kabonê Üniversitesi 30 Eylül 2017’de açılırken, Reqa’da ise 2021 yılında El-Şerq Üniversitesi’nin kapıları açıldı. 

Kuzey-Doğu Suriye Üniversiteleri Koordinasyon Eşbaşkanı Rohan Mistefa ile üniversiteler, geldikleri düzey, uluslararası tanınırlık vb. birçok konuyu konuştuk. 

Çok dilli üniversite

Kuzey-Doğu Suriye’deki üniversitelerin Rojava Devrimi’nin ürünlerinden biri olduğunu belirten Rohan Mistefa, üniversitelerin savaş, devrim ve çatışmalar içinde kurulduğunu söyledi. Rojava’daki üniversitelerin Demokratik Ulus felsefesine göre işlediğini aktaran Rohan Mistefa, “Bu çok dilli, çok kültürlü ve çok renkliliğe kendini dayandıran ve tüm renkleri koruyan bir sistem. Bu sistem, ırkçılığa, dinciliğe, cinsiyetçiliğe karşıdır. Kadınlar, akademik alanda pek yer almadığı için üniversite sistemi içinde özgün bir Kadın Meclisi var. Kadın, tüm akademik alanda kendisini örgütlüyor, bu alanda da yerini alıyor. Ayrıca Öğrenci Meclisi de var. Bunun yanı sıra genel Üniversite Meclisimiz de bulunuyor” dedi. 

Üniversitede herkes söz sahibi

Temel amaçlarının özgür ve demokratik bir üniversite kurmak olduğunu ifade eden Rohan Mistefa, “Üniversitedeki herkes özgür bir şekilde düşüncelerini ifade etsin, önerilerde bulunsun ve üniversitenin gelişiminde rol alsınlar istiyoruz. Üniversitenin gelişimi için tüm sorun ve öneriler birlikte tartışılıyor. Üniversitelerimizde birçok fakülte ihtiyaçlar doğrultusunda açıldı” diye vurguladı.

Savaş süreci eğitimi etkiliyor

Kuzey-Doğu Suriye üniversitelerinin açılmasında birçok zorlukla karşı karşıya kaldıklarını belirten Rohan Mistefa, “Bu üniversiteler savaş ve devrim sürecinde kuruldular. Bu yüzden de yüksek öğretim, mastır gibi alanlarda öğretmen bulmakta çok zorlandık ve zorlanıyoruz. Çünkü savaş nedeniyle birçok kişi ülke dışına çıktı. Hala da savaş sürecindeyiz. Düşmanın bölgeye yönelik tehditleri de sürüyor. Bu da üniversiteyi, eğitimi etkiliyor” diye konuştu.

Kürtçe kaynak sıkıntısı var 

Kuşatma altından olduklarından araç-gereç ve materyalleri bulmakta da zorlandıklarının altını çizen Rohan Mistefa, buldukları malzemeleri üniversitelere ulaştırma konusunda da çok zorlandıklarını aktardı. Eğitim sistemini Arapçanın yanı sıra Kürtçe de gerçekleştirdiklerini vurgulayan Rohan Mistefa, “Kürtçe bilimsel ve kültürel kaynaklar çok az. Şu an bu kaynakları çevirme hazırlığımız sürüyor. Ancak bu kaynaklar çevrilinceye kadar birçok zorluk var” dedi.

Doktora ve master imkanı

Kuzey-Doğu Suriye üniversitelerinin kuruluş aşamasında olduğunu sözlerine ekleyen Rohan Mistefa, “Kısa ve uzun süreli projelerimiz mevcut. Şimdi üzerinde çalıştığımız doktora ve mastır projemiz var. Öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi yüksek öğretim için hazırlıyoruz. Öğrencilerimiz ve mevcut öğretmenlerimize okuma imkanı sağlamak için Yüksek Öğretim Araştırma Enstitüsü kurduk. Burada bilim ve sosyoloji bölümleri var. Bu enstitüler aracılığıyla öğretmen ve öğrencilerimiz doktora ve master eğitimlerini gerçekleştiriyor. Bu yüzden her yıl yüksek öğretimde yeni bölümler açılıyor, öğrenci ve öğretmenlere imkan sağlanıyor. Bunun yanı sıra her yıl ihtiyaçlara göre yeni bölüm ve fakülteler açıyoruz” diye aktardı. 

Pratiğe önem veriyoruz

Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’daki üniversitelerin pratik adımlara önem vermediğini, bu üniversitelerin sadece teorik düzeyde kaldıklarını kaydeden Rohan Mistefa, “Öğrencilerin bundan ne kadar yararlanıp yararlanmadığı kontrol edilmiyor ve buna önem de verilmiyor. Ama biz pratik bölümlere de önem veriyoruz. Kuzey-Doğu Suriye üniversiteleri olarak sadece teorik değil pratik bölümlerin çok önemli olduğunu söylüyoruz. Bu yüzden de öğrencilerin derslere katılımı çok önemli” dedi. 

Öğrenciler yönetimde söz sahibi

Eğitimleriyle aynı zamanda özgür ve demokratik bir kişilik oluşturmak istediklerini de dile getiren Rohan Mistefa, “Sorumlu bir kişilik oluşturmak istiyoruz. Bu yüzden de öğrenci, öğretmen ve yöneticiler arasında rahat bir ilişki kurmak istiyoruz. Öğrencilerin üniversite işleyişinde yer alabilmesi için hem bu ilişkiler hem de meclis aracılığı ile eleştiri ve özeleştirilerini iletmelerini sağlıyoruz” diye ifade etti. 

Pratik adımlar atıldı

Yabancı üniversiteler ve akademisyenler ile ilişki kurarak, üniversitelerini tanıtmaya çalıştıklarını vurgulayan Rohan Mistefa, "Üniversitelerle sözleşmeler imzalandı. Birçok üniversite ile ilişkiler kuruldu. Bu ilişkiler sayesinde birçok akademisyen tanıdık. Kimi alışverişlerde bulunduk. Onlar aracılığıyla farklı konularda ortak seminerler düzenledik. Paris’te kurulan merkezimiz aracılığıyla farklı seminerler yapıyoruz” diye aktardı. 

* * * 

 Rojava’da özgür sanat canlanıyor

  • Rojava Devrimi’nin en önemli bileşenlerinden birinin sanat olduğunu belirten TEV-ÇAND Komitesi: "PKK’nin devrim yürüyüşüyle birlikte sanat adeta yeniden canlanmıştır. Dengbêjlik geleneğinin sanatsal ve eğitsel gücü Kürdistan devrimci sanatına, özellikle de müziğine de ilham kaynağı olup yol göstermiştir."

19 Temmuz 2012’de temelleri atılan Rojava Devrimi, birçok alanda dünyaya örnek olmaya devam ediyor. Yaşam, toplumun tarihsel toplumsal değerlerine dayanan bir felsefeyle yeniden örgütleniyor. Kapitalist modernitenin, sömürgeciliğin ve ulus-devletçiliğin yol açtığı tahribatlar yavaş yavaş onarılıyor. Ulus devlet sömürgeciliğinin tek tipleştiriciliğine, toplumu nesne olarak konumlandırışına, karar alma, uygulama, üretim ve yaratım potansiyelini körelten anlayışına karşı, demokratik konfederal sistemin komünaliteye, çok renkliliğe ve özgüce dayanan anlayışı örgütleniyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın paradigmasıyla Kuzey-Doğu Suriye'de yaşam yeniden inşa ediliyor. Kültür sanat çalışmaları ile devrim işleniyor. Rojava’daki sanat anlayışını ve direnişin sanata yansımalarını TEV-ÇAND Komitesi ile konuştuk. 

Kolektif emekle sanat

Devrimci sanatın en önemli özelliğinin toplumsal ve komünal olması olduğunu ifade edene TEV-ÇAND, ancak komünal ve kolektif emekle ortaya çıkan sanatın topluma hizmet edeceğini belirtti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “bireycilik sanat ve sanatçının ölümüdür” sözlerini hatırlatan TEV-ÇAND, “Biz de bu anlayışla hareket ediyoruz. Kolektif emekle sanat yapma anlayışını esas alıyoruz. Bunun en önemli göstergesi ‘kom’ yani grupların ortak emeği ile sanat yapılmasıdır. Bu çalışmaları kom, komün ve meclis biçiminde örgütlenmesini hedefliyoruz. Tiyatro, govend, sinema, müzik komünlerimiz var. Bireysel ve parçalı bir örgütlenme yerine birbirini tamamlayan, güç ve destek veren bütünlüklü yapılar daha büyük bir sinerji açığa çıkarmaktadır” dedi. 

Halklar arasındaki ilişkileri çelişki ve çatışma tarzından çıkararak birbirini besleyen, eşitlik ve özgürlük temelinde buluşturan “Demokratik Ulus Kültürü” anlayışı ile hareket ettiklerinin altını çizen TEV-ÇAND, “Sanat anlayışımız bu kültüre dayanarak gelişmektedir. Arap, Kürt, Asuri, Süryani, Çerkez, Türkmen vb. birçok halk bu anlayış temelinde ortaklaşmakta, sanata renklerini yansıtabilmektedir. Halkların kendi dili, müziği, folkloru ile katıldığı festivaller yapılmaktadır. Tiyatro, müzik, resim, folklor festival ve ortak etkinlikler gelişmektedir. Bu ortak etkinlikler sanatla dile geldiğinde birçok önyargıyı kırmakta ve halkların kardeşçe yaşayacağı bir gelecek için umutları büyütmektedir” diye ifade etti. 

Aydınlanma ocakları

Akademileşmenin de sanat anlayışlarının önemli bir unsuru olduğunu vurgulayan TEV-ÇAND, “Toplumsal inşa çalışmalarının her boyutunda olduğu gibi kültür ve sanat alanında da akademileşme olmazsa olmazlarımız arasındadır. Akademiler sanatın düşünsel alt yapısını oluşturmak için sadece bir ihtiyaç değil bir zorunluluktur. Sanatçı insan aynı zamanda aydın insandır. Aydınlanmanın ocakları da akademilerdir. Hem fikri hem de sanatsal eğitimler bu akademilerde verilmektedir. Düşünsel-felsefik eğitimler Ş. Welat Akademileri’nde verilirken sanatsal eğitimler Ş. Yekta Akademisi’nde verilmektedir. Ş. Yekta Sanat Akademisi’nde sanatın birçok dalında eğitimler verilmiştir. Pandemi sürecinde ve savaş koşullarından dolayı ara verilen bu akademimiz yakında yeniden açılacaktır” diye vurguladı.

Halklar iç içe geçti

Kürt Halk Önderi Öcalan'ın, “Kürtler tarih boyunca coğrafik ve kültürel yapıları gereği kendilerine devlet dışı bir yaşam sistemini daha doğru görmüşlerdir. Devletli yaşam tarzına hep kuşkuyla bakmışlardır” sözlerini hatırlatan TEV-ÇAND, şunları söyledi: “Kürtler, Rojava Devrimi ile birlikte inandıkları ve kendilerine daha çok yakıştırdıkları, fakat daha önce sisteme kavuşturamadıkları Özerk Yönetime dayalı siyasal yaşam tarzına kavuşmuşlardır. Bugün, Rojava Devrimi sayesinde, yalnızca kendileri için değil, aynı zamanda birlikte yaşadıkları bölge halklarıyla birlikte Demokratik Ulus sistemi çerçevesinde kendilerini örgütlüyorlar. Devletçi, iktidarcı güçlerin kirli oyunları sonucunda neredeyse birbirleriyle kanlı bıçaklı olan halklar, Demokratik Ulus sistemi içerisinde yeniden yan yana, hatta gittikçe de iç içe geçen bir yaşam tarzının ilk sağlam adımlarını atmaya başlamıştır.”

Devrim en güzel sanatla anlatılır

Devrimlerin her dönem en güzel şekliyle sanatla dile getirildiğinin altını çizen TEV-ÇAND, “Fransız, Çin, Rus ve birçok halk devriminde olduğu gibi, Kürdistan Rojavası'ndaki halk devrimi de başta Kürt halkı olmak üzere, yıllarca beraber yaşadıkları halkların kültürel ve sanatsal hakikatini kendine kaynak yapıp, yine devrimi bu temelde beslemesini bilmiştir. Kürtlerin belki de yaşayan en eski geleneksel sanatı olan sözlü kültürleri dengbêjlik, PKK’nin devrim yürüyüşüyle birlikte adeta yeniden canlanmıştır. Dengbêjlik geleneğinin sanatsal ve eğitsel gücü Kürdistan devrimci sanatına, özellikle de müziğine de ilham kaynağı olup yol göstermiştir” dedi.

Yeniden doğuş

Rojava’daki kültür-sanat çalışmalarının da PKK’nin çıkışıyla birlikte güçlendiğini vurgulayan TEV-ÇAND, “Rojava devrimi öncesi var olan birçok müzik, tiyatro, govend grubu ve resim, heykeltraş çalışmaları birçok başarılı çalışmanın ortaya çıkmasının yanında gittikçe komünleşerek büyümektedir. Müzik-klip bölümünde Hunergeha Welat bir stüdyo işlevselliğinin yanında, birçok genci devrimci sanata kazandırmıştır. Sinema bölümünde Rojava Film Komünü de birçok başarılı çalışmayı ve önemli bir tecrübeyi ortaya çıkarmıştır. Yine, tiyatro ve govend komünleri, resim ve heykeltraş dallarında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bu on yıl içerisinde sanatın hemen hemen her dalında çeşitli festivaller ve etkinlikler düzenlenerek bu konuda da belli bir tecrübe elde edilmiştir. Devrimin sanat hali Rojava’da yeni bir doğuş yaşamaktadır. Geliştirilen akademik çalışmalarla birlikte, bu başarı düzeyi daha da gelişerek büyüyecektir ve tüm devrimci halkların sanatına öncülük edecek düzeye ulaşacaktır” diye ifade etti. 

Yapılan çalışmalar

Devrimin yarattığı maddi ve manevi imkanlar zemininde sanatın birçok dalında önemli gelişmeler yaşandığını aktaran TEV-ÇAND, bunları şu şekilde özetledi: "Devrim sürecinde hem DAİŞ’e karşı hem de sömürgeci devletlere karşı verilen direniş mücadelesinde edebiyat, tiyatro, müzik, sinema vb. tüm sanat dallarında işlenecek sayısız konu ortaya çıktı. Bununla birlikte önemli sanat eserleri açığa çıktı. Sinema alanında önemli bir mesafe kat edildi. Birçok filmin yanında dizi film çalışmalarında bir ivme kazanıldı. ‘Tava Sor’ dizi filminden sonra şu anda da ‘Evîna Kurd’ filmi çekimleri devam etmektedir. ‘ji bo Azadiye’ filminden sonra ‘Kobanê’ filmi çekildi. Her bir film veya dizi film bir öncekini aşan bir nitelikte çekildi. Yine müzik alanında birçok ‘kom’ kendi kökleri üzerinden yeni yaratımlara imza attı. Hunergeha Welat müzik alanında önemli çalışmalara imza atmıştır. Tiyatro ve folklor çalışmaları için benzer şeyler söylenebilir. Bu konuda özellikle Efrîn halkımızın yaşadığı Şehba ve Halep’te geliştirilen sanat çalışmalarına özellikle değinmek gerekir. Yurtsever Efrîn halkımız sanat alanında da farkını ortaya koydu. Yediden yetmişe herkes bir biçimde sanat çalışmalarına ilgilidir, dahil olmaktadır dersek yeridir. Sinema, tiyatro, govend, müzik dallarında çok canlı ve üretken bir toplumsallığın geliştiğini söyleyebiliriz.”

‘Sanatçı halkın savaşçısıdır’

TEV-ÇAND, son olarak şunları söyledi: "Sanat da bu sürecin aktif ve etkileyici bir bileşeni olarak toplumun değişim ve kendini savunmasında önemli yere sahip oldu. Devrimin kendisi bir sanattır. Yeni bir dünya ve alternatif bir yaşam yaratma amaç ve çabasıdır. Bu nedenle sanatla savaş, sanatçı ile savaşçı birbirinden kopuk olgular ve kavramlar değildir. Önder Apo devrimciliği ve sanatçılığı şöyle ifade etmiştir, ‘Sanatçı halkın savaşçısı, savaşçı halkın sanatçısıdır.’ Zaten Önderlik felsefesinde toplumu ve tarihi bütünlüklü ele alma vardır. İnşa işi bir yaratım işi olarak sanattır. Birçok devrimde sanat devrimin, düşünsel ve ruhsal alt yapısını oluşturmuştur. Halkların sanatını ortak bir platformda bir araya getirmek, bunu sanatsal bir estetikle güçlü yansıtabilmek sanılanın ötesinde toplum üzerinde olumlu etkiler yaratmaktadır. Halkların stranlarını, ezgilerini bir arada sanatsal bir ürüne dönüştürmek, kadının özgür iradesini bir tiyatro ile halkla buluşturmak ya da devrimdeki direnişi, kahramanlıkları bir filmde yansıtmak devrimin geleceğine büyük katkılar anlamına gelmektedir. Birçok yetersizliğine rağmen bunlar adım adım yapılmakta ve geliştirilmektedir. Bu alanda kazanılan tecrübelerle her an daha iyi sanat ürünleri yaratılmaya devam edilmektedir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.