Pir ve melelerden çağrı

Mele Bedrettin Günay, Pir İbrahim Erdoğan, Din alimi Şükrü Aslan, Baba Mansur Ocağı’ndan Hüseyin Esen
- Alevi pirleri ve din alimleri, cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine duyarlılık çağrısı yaparak, savaş politikası ile bir yere varılamayacağını; İmralı kapılarının açılması gerektiğini söyledi.
ERDOĞAN ALAYUMAT/ İSTANBUL
Alevi pirleri ve din alimleri, cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine ilişkin duyarlılık çağrısı yaparak, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün diğer sorunları da tetiklediğini; savaş politikası ile bir yere varılamayacağını; İmralı kapılarının açılması gerektiğini söyledi.
Mele Bedrettin Günay, iktidarın yürüttüğü savaş politikalarının on binlerce insanın yaşamına mal olduğunu hatırlatarak, “Hangi mezhepten ve inançtan olursa olsun herkesin ortak paydada bir araya gelerek insanlık suçlarına karşı birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Devletin bu zulüm politikalarına karşı toplumsal birlikteliği sağlamamız gerekiyor” dedi.
Kürtlere yaptıkları ortada
Ayazağa Cemevi Dedesi Pir İbrahim Erdoğan, İsrail’i zulüm yapmakla suçlayan AKP iktidarının Rojava’da binlerce insanı katlettiğini hatırlatarak, “Çıkarlarına ters düştüğünde en temel insan haklarına karşı bile canavar kesiliyor. AKP iktidarı da İsrail’in HAMAS’la savaşına karşı çıkarken Kürtlere yaptıkları ortada. Kürt kentlerinde on binlerce insan yerinden yurdundan edildi; yüzlercesi katledildi. İnsanların cenazeleri hala yıkıntılar arasından çıkarılıyor. İktidar bu iki yüzlü politikasını çok iyi sürdürüyor. Bizler inanç ve kimlikler üzerinden birbirimize düşmanlık yapmaya devam ettiğimiz sürece katliam ve soykırımlarla karşı karşıya kalacağız” diye konuştu.
Kürt’sen sana her şey müstahak!
Din alimi Şükrü Aslan ise “Bu ülkede ‘Kürt’sen sana her şey müstahak’ anlayışı söz konusu” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde devam eden ağır tecrit koşullarına dikkat çeken Aslan, tecrit politikasının savaşı daha da körüklediğini vurguladı. Kürt halkının tecrit, savaş, asimilasyon gibi saldırılarla karşı karşıya olduğunu kaydeden Aslan, şunları dile getirdi: “Devlet kendi kanunlarında ‘Hapishanede bulunan kişinin haftada şu kadar görüş hakkı vardır’ diyor. Kendi koyduğu kanuna bile uymuyor. Peki, kendi kanuna bile uymayan bir devlete biz nasıl güvenelim.”
Toplum kayıtsız
Baba Mansur Ocağı’ndan Hüseyin Esen ise iktidarın uyguladığı baskı politikalarının toplumda korkuyu derinleştirdiğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Bir insanı insanlıktan uzaklaştıran şey kibir, korku ve nefsidir. İnsan nefsine esir oldukça insanlığından uzaklaşır. Bu durum ne yazık ki tüm topluma sirayet etti. Siyasi aktörler ise iktidar pastasından ne kadar pay alacaklarının kavgasına düşmüş durumda. Muhalefet içine girdiği rant ve iktidar kavgaları nedeniyle ülkede yaşanan sorunlara karşı çözüm siyaseti geliştiremiyor. Ülke siyaseti böyle olunca bireyler de ‘Ben tek başıma ne yapabilirim’ algısı gelişiyor. Açlık grevlerine toplumdan ciddi bir ses çıkmıyor. Bunun nedeninin topluma liderlik eden kurumların sessizliği olduğunu düşünüyorum. Bu sessizlik insanların cezaevlerinde ölmesine sebep oluyor. Bizim ülkemizde ölüm sıradanlaştı. Bu kirli savaş sürdükçe toplum kirlenmeye devam edecek. Cezaevlerinde açlık grevleri var, hasta tutsaklar birer birer yaşamını yitiriyor ama bizler tüm bu olanları sanki film izler gibi izliyoruz. Bu çok ağır ve korkunç bir tablo. Bu nereye kadar devam eder bilinmez ama insanlık bu trajedileri çok defa yaşadı. Yeni trajediler yaşamamak için bir an önce ayağa kalkmalıyız.”












