Gerilla 36 yıldır Agit çizgisinde savaşıyor

Dosya Haberleri —

  • ‘’36 yıldır Mahsum Korkmaz komutasında bir öz savunma gücü, gerilla ordusu örgütlendirildi, tarihin en anlamlı gerilla savaşlarından birisi verildi. Agit yoldaş bu savaşta yaşadı. Bu savaş özgür Kürdistan’ı var etti.’’

 

TİJDA YAĞMUR

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan ile söyleşimizin üçüncü bölümünde, 15 Ağustos Atılımı’nın Kürdistan halkı tarafından nasıl karşılandığını anlattı. Kalkan, 15 Ağustos’un Komutan’ı Mahsum Korkmaz’ın (Agit) Kuzey Kürdistan’da gerillayı örgütleme çalışmalarını ve şehadetini değerlendirdi.

15 Atılımını Kürdistan halkı nasıl karşıladı?

Halkın tutumu gerçekten görülmeye değerdi, büyük bir coşkuyla karşıladılar. Eylemler başarılı olmuş, amacına ulaşmıştı. Botan halkı eylemleri öğrendi ve sahiplendi. 15 Ağustos Atılımı’ndan sonra Botan’dan PKK gerillasına, HRK’ye yoğun bir gençlik katılımı yaşandı. Örgütlenebilseydi, hızla bir gerilla ordusu kurulabilirdi, aslında öncülük edip, örgütlemede zayıf kalındı.

Avrupa’da, Rojava’da önemli gelişmeler ortaya çıktı. 15 Ağustos eylemleri ardından PKK Avrupa’da genel ve geniş bir kitleselleşmeyi yaşadı. Bir anda PKK Avrupa’nın en geniş kitle örgütü oldu. Diğer Kürt örgütlerindeki yurtseverler, büyük oranda hemen önceki örgütlerinden ayrılıp, PKK’ye geçtiler. Demokratik ulus modeli daha 15 Ağustos Atılımı ardında, 86 yılında Avrupa’da oluştu. Dört parça Kürdistan’daki toplumun yurtseverlik temelindeki birliği ve özgürlük direnişine en aktif desteği ortaya çıktı. Avrupa’daki, yurtdışındaki toplum, direnişi destekledi; hem maddi olarak destekledi, hem gerilla gücüyle genç evlatlarını seferber ederek desteklediler. Önder Apo her zaman bu desteği şükranla karşıladı. Gerçekten de bir kere daha yurtdışındaki halkımıza desteklerinden dolayı şükranlarımızı ifade etmek istiyoruz.

Rojava halkı nasıl destekledi?

Benzer bir durum Rojava’da da yaşandı. 15 Ağustos eylemleri ardından Rojava halkı, PKK ve gerilla direnişi etrafında birleşti; diğer örgütler, birer küçük grup haline geldiler. Bir anda bütün Rojava Apocu oldu, gençliğin kendisini nasıl örgütleyeceği artık ortaya çıkmıştı. Zaten her yerde  PKK’nin Rojava’daki örgütlenmesini nasıl yapacağız, diyorlardı. Böyle bir arayış vardı. Botan dağında savaş başlayınca zaten dağın bir ucu da Rojava’ydı. Dağa çıkıp savaşmak, temel bir örgütlenme biçimi olarak çıktı ki Rojava gençliği, Botan savaşına katılmaya yürüdü. Rojava halkı da çocuklarını desteklemek üzere ERNK saflarında yer aldılar. Her türlü desteği verdiler.

Botan, Rojava, Avrupa pratiği gösterdi ki Kürt halkı çok büyük bir coşku ve heyecanla, 15 Ağustos Atılımını karşıladı. Sahip çıktı, destekledi, 15 Ağustos sürecini devam ettirmek, gerillayı besleyip kesintisiz direnişin sürmesini sağlamak için de her şeyini verdi, büyük bir cesaret ve fedakarlıkla kendi gücüyle mücadele yürüttü.

Kürdistan gerillası kadar, Kürdistan Özgürlük Direnişi kadar, halkın özgücüne dayalı bir direniş yoktur. Hiçbir yerden, hiç kimseden ciddi bir destek almaksızın, tümüyle halkın gücüyle süren bir direniş gelişti. Toplumun ne kadar sahiplendiği, böyle ortaya çıktı. Niye? Çünkü 15 Ağustos’ta kendi varlığını gördü, kimliğini gördü, tarihini gördü, geleceğini gördü, özgür yaşamını gördü, onurunu gördü, şerefini gördü!

Hep anlatıyoruz, eski bir yurtsever var Eruh’ta çok yaşlı ve hastadır diyorlar, hasta döşeğindedir. Daha önce isyana katılmış, fakat yaşananlardan dolayı çok buruk, kırgın, bundan dolayı adam ölemiyor. Öyle bir durumda 15 Ağustos bildirisi okununca sesi duyuyor, ‘bu nedir diye’ soruyor, diyorlar ki Kürdistan gerillası çıkmış, Apocular basmışlar, Eruh’u ele geçirmişler, yeni bir isyan başlatmışlar, ya öyle Allah’a çok şükür, bu günü de gördük diyor ve o anda ölüyor.

Yani rahatça, insanca ölme onuru kazandı Kürtler. 15 Ağustos bunu verdi, çünkü soykırım bunu yok ediyordu! İşte bugün mezarlara saldırının, bu kadar tecavüzün amacı budur.

Diyarbakır Zindanı’nda itirafçılık diye dayatılan da oydu, her şeyiyle düşürülmüş, onursuzlaştırılmış birey ve toplum yaratılmak isteniyor. İşte 15 Ağustos ise ulusal onuru, yaşanır hale getirdi. Ulusal onur kararını zindan direnişi verdi; 14 Temmuz direnişi verdi. Ulusal onur ile yaşama kararı, 15 Ağustos Atılımı da bu kararı gerillaya dönüştürdü; dağa ve topluma taşırdı, yaşam haline getirdi, yeni bir yaşam ortaya çıkardı.

15 Ağustos Gerilla Atılımının 36. yıldönümü vesilesiyle Komutan Agit’i anlatmanızı istesek…

15 Ağustos komuta çizgisi önemli, Agit komuta çizgisi önemli, Zilan komuta çizgisi önemli, 15 Ağustos Kahramanlık Atılım sürecinin temel komuta çizgisini veriyor. Bunlar Önder Apo’nun temsil ettiği Önderlik çizgisinin, komuta çizgisinin gerilla savaşında somutlaştırılmasını ifade ediyorlar. 15 Ağustos Atılımı’nın gerillada somutlaşan savaş çizgisi kadar bir komuta çizgisi de olduğu kesin bir biçimde ortaya çıkıyor, bunun bilinmesi, iyi anlaşılması gerekli.

Bu çizgiye daha sonra küçük burjuva, orta yolculuğu, pasifizmi dayatıldı. Bir yandan, liberalize edilmeye çalışıldı, diğer yandan işbirlikçilik-çetecilik dayatıldı, eşkiyalaştırılmaya çalışıldı. Dolayısıyla 15 Ağustos özgürlük savaşçılığı ve komutanlığı çizgisi bozulmaya çalışıldı, düşman PKK’yi ve gerillayı ezmek için dıştan saldırdığı kadar, gerillayı içten bozup, çizgisini saptırıp etkisiz kılmak, tasfiye edebilmek için de saldırılar yürüttü.

Bu temelde tabi Agit ve Zilan komuta çizgisinin doğru anlaşılması çok önemli ve anlamlı olmaktadır. Çünkü bugün de başarı kazandıran çizgi kesinlikle bu çizgi, hareket ve halk olarak, Agit ve Zilan komutasında savaşıyoruz; bütün gerillamız, öz savunmamız, böyle bir çizgiyi temsil ediyor. Dikkat edilirse AKP-MHP faşizmi 12 Eylül faşist askeri rejimini aratmayacak cinstendir, hatta 12 Eylül çizgisini çok daha saldırgan, katliamcı, vahşi, insanlık dışı yöntemlerle uyguluyor. O nedenle de nasıl ki 12 Eylül faşist askeri darbesini, yenilgiye uğratan direnme çizgisi, zindan direnişi idi, onun dağa taşınması olan 15 Ağustos gerilla çizgisi idi, onun komuta ve savaş çizgisi idiyse; bugün de AKP-MHP faşizmini yenilgiye uğratacak tek doğru komuta ve savaş çizgisi 15 Ağustos Atılım çizgisidir. 14 Temmuz direniş çizgisidir.

Buna bir de direniş içerisinde 30 Haziran fedai çizgisi eklendi. Kadın gerillacılığı, kadın direnişçiliği, geliştirildi, böylece çizgi tamamlandı, bütünleştirildi. Her koşulda her yerde uygulanabilir ve zafer kazanabilir hale getirildi. Şimdi Agit ve Zilan kişiliklerinin anlaşılabilmesi önemli. Bu konularda zayıflıklar var, böyle adlar söyleniyor, geçiliyor; kendine Agit ve Zilan adı takıyor, zannediyor ‘Egid oldum, Zilan oldum’, öyle değil. O ölçüleri ve özellikleri edinip, o kişiliklerin gereklerine göre yaşamak, o isimleri almayı ifade eder, başka türlüsü bir kendi kandırmadır.

Yüzlerce savaşçı vardı, herkes gerillacılık yapmak istiyordu ama örneğin Mahsum Korkmaz kişiliği biraz farklıydı; öyle gösterişçi bir kişilik değildi. Sorunlara çözüm bulan, zorlukları yenen, böyle hep yaşamın yaratıcısı, sorunların çözümleyicisi olan bir duruşu vardı. Buna göre yaşıyordu. Hep okuyordu, inceliyordu, tartışıyordu, anlamaya çalışıyordu, yaşama sorumlu yaklaşıyordu, yaşamın bütün işlerini yapıyordu. Çok sevilen ve tutulan biriydi. Mesela herkes Agit arkadaşın birliğinde olmak istiyordu. Herkes Agit arkadaşla birlikte savaşmak istiyordu. Niye? Çünkü iş yapıyordu, yeni şeyler yapıyordu, yeni şeyler yapmaya cesaret ediyordu, dolayısıyla insanlara bir şeyler öğretiyordu; sözüyle değil, yaşamda, mücadelede yaptıklarıyla öğretiyordu, Çok konuşmazdı mesela, çok konuşan, çok propagandacı değildi, ama oldukça iyi ifade ediyordu kendisini. Tartışmalara katılıyordu, iyi bir tartışmacıydı, görüşlerini savunuyordu.

Bunu bilmek gerekli, aklın gücünü kullanıyordu, bir şeyi yoktu, işte o zaman Önder Apo ‘en büyük teknik insandır’ dedi, o da aklın gücüyle olur. İşte Agit yoldaş, aklın gücünü kullanıyordu, yani daha çok anlamaya çalışıyordu, doğru yaşamın bu olduğuna inanmıştı. Bu çizgide mücadele edilirse, başarının, zaferin geleceğine yürekten inanmıştı. Dolayısıyla Önderlik çizgisine tümüyle katılmış, bağlanmıştı. Agit komutanlığı, iş yapma komutanlığıydı. İş yapma ve yaptırma komutanlığıydı, daha sonra bu çetecilik, hep uzaktan kumandayla iş yaptırmaya, emre, bürokratizme, yetkiciliğe bağlamaya kalktılar. Bozuldu bu çizgi.

Aslında PKK’nin, PKK militanlığının esası, özü buydu, ölçüleri böyle oluşuyordu. Agit kişiliğinde bunun gerilla savaşçılığı ve komutanlığı olarak somutlaşması gerçekten ileri düzeyde ortaya çıkmıştı.  Dolayısıyla ben yurtsever olacağım, devrimci olacağım, Kürdistan’da özgür yaşayacağım, hele hele özgürlük savaşçısı olacağım diyen herkes bu çizgiyi anlamak, özümsemek, onun özellikleriyle kendini donatmak ve ona göre hareket etmek zorunda. Çünkü başka bir özgürlük savaşçılığı çizgisi yoktur.

 

Komutanı Agit hangi süreçlerden geçti, nasıl şehit düştü?

Agit arkadaş, aslen Silvanlı, sonradan Batman’a taşınmışlardı. Lisede öğrenciyken katıldı. Hareketten ilk Mazlum Doığan arkadaş ile tanıştı. Mazlum arkadaşın Batman’da çalıştığı dönemde katıldı. Batman’daki devrimci gruplaşma sürecinde faşistlerle, gerici çevrelerle olan çatışmalarda, kavgalarda yer aldı. Sakinliği, samimiyeti, becerisi, cesaretiyle öne çıktı, dikkat çekti. El attığı işi başarıyordu, çünkü tüm gücüyle işi üzerinde yoğunlaşıyordu. Nasıl başarılı olursa öyle yapıyordu. Öyle dogmatik, illa şöyle olacak diye kendisini bir kalıba sokmuyordu. Daha sonra kısa bir süre Siverek mücadelesine katılmaya da gitti, ardından çok kalmadan yurtdışına çıkan ilk grupta oldu. 79 Eylül’ünde, 79-80 kışında, Lübnan’da, Filistin kamplarında, gerilla eğitimi gördü, Kemal Pir sorumluluğunda yürütülen askeri çalışmaların içerisinde yer aldı. 80 Mayıs sonunda Kuzey Kürdistan’a döndü, Botan sahasına, Siirt alanına geçti, bir grup arkadaş ile birlikte Kemal Pir ve kendisi Botan saha komutanlığını örgütlemek, genel Kürdistan’daki gerilla direnişine komuta etmek göreviyle görevli kılınmışlardı. O temelde alana geçti. Talihsiz bir şekilde Ağustos başında Kemal Pir yoldaş yakalandı, kendisi de oradan yaralı kurtuldu, uzun bir süre tedavi gördü. Zaten o süreçte 12 Eylül 1980 darbesi oldu, darbeden sonra tekrar Lübnan, Filistin sahasına çıktı. 80-81 kışında eğitim kamplarında kaldı, 81 Temmuz’unda 1. Konferansa katıldı, konferans sonrası ülkeye dönecek grubu hazırlayan, yönetim içerisinde yer aldı. Kapsamlı bir ideolojik-askeri eğitim çalışması yürütüldü. Bu çalışmalara aktif katıldı. Hem teorik olarak, hem pratik olarak, hem de eğitmenci olarak önemli bir askeri tecrübesi oluşmuştu; okumuş, incelemiş askeri teoriyi, bilimi öğrenmişti. Yetileri iyiydi, judocuydu, yakın dövüşü biliyordu, dolayısıyla birçok bakımdan eğitime öncülük etti, komuta etti.

Önderlik eğitim bittikten sonra var olan hazırlıkları yeterli görmedi, yine var olan gelişmeleri, siyasi-askeri gelişmeleri de dönüş için uygun görmedi, biraz daha hazırlık çalışmalarını uzatmaya karar verdi. Eğitim grubunu tekrar Lübnan sahasında, Filistin kamplarına eğitimlerini derinleştirmeleri için dağıttı, içlerinden küçük bir grubu, Başûr ve Rojhilat alanlarına gönderildi.

Yani bütün hazırlanan gerilla gücünü göndermedi ama onları temsilen 3 kişilik bir grup gönderdi, bu grubun başında Agit arkadaş vardı. Agit arkadaşı bu eğitimden sonra ülke çalışmaları ile görevlendirdi. Zaten Başûr ve Rojhilat alanlarında, pratik gerilla hazırlıklarını Mehmet Karasungur yönetimindeki bir grup arkadaş yürütüyordu. Agit arkadaşı da Karasungur arkadaş ile birlikte sorumlu olmak üzere Başûr ve Doğu Kürdistan’daki gerilla hazırlık çalışmalarının yürütülmesi ile görevlendirdi. 81’in Kasım’ında Başûr ve Rojhilat’a döndü ve 82’de o alanda kaldı, bu iki parçada sınır üzerinde gerillanın pratik hazırlık çalışmalarını yürüttü. 82 sonundan itibaren gerilla dönüşü Karasungur ve Agit arkadaşın, yaptığı hazırlıklar üzerine oldu. Onlar bütün hazırlıkları yapmışlardı, 83 Nisan ayında Lolan’daki yönetim toplantısı ve planlama çalışmalarına katıldı. Ardından gerilla gruplarının ülkeye görevlendiren yönetim birimi içinde yer aldı ve 83 Mayıs sonundaki operasyona kadar bu çalışmaları yürütü.

Düşman ilk sınır dışı operasyonu 25 Mayıs’ta Habur doğusunda yapınca, Heftanîn’e geçti, Heftanîn kampını oluşturdu ve oradan Botan’a geçerek, operasyona karşı Botan’dan direnmek ve direnişi geliştirmek istedi. Fakat operasyon o kadar sürmedi, direniş içinde bir hazırlık yoktu. 83 yılı boyunca Botan’dan Siirt’e kadar Şırnak-Siirt alanında bütün sahaları gezdi, gerilla gruplarını gördü, pratikte hazırlık çalışmalarını yürüttü. 83 sonunda tekrar Heftanîn’e geçti. 83-84 kışında Heftanîn’de kaldı. 84 baharında merkez komite toplantısının kararları doğrultusunda Uludere-Şırnak hattında askeri eylemler geliştirmek üzere görev aldı. Ardından 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliğinin komutanı olarak görevlendirilerek, Eruh eylemini ve Botan’da gerilla mücadelesini yürütmekle görevlendirildi.

15 Ağustos 1984’ten 15 Kasım 84’e kadar 3 ay öyle bir savaş yürüttü, ‘ilk kurşun’u atan birliğin komutanı oldu. Tekrar 84 Aralık ayının sonunda Önderlik sahasına geçti. 84-85 kışında Önder Apo ile birlikte gelişmeleri değerlendirdi, Önderlik talimatlarını aldı 85 Nisan’ında tekrar ülkeye döndü. Botan’a geçti, 85’te Botan direnişine komuta etti, 85 sonunda yönetim 3. Kongreye karar verince, kendisi Önderlik sahasından yeni geldiği için, Botan’a geçti. Eğer fırsat olursa sınırdan, Önderlik sahasına geçip, kongreye katılacaktı, fırsat olmazsa Botan’da kalacaktı. Hem Botan’da hem de ülkedeki savaşa komuta edecekti.

Yani HRK’nin komutanı olarak 85’in Aralık ayında tekrar Botan’a geçti. Kışın Gabar’da kaldı. 86 baharında Gabar’da düşmana karşı askeri eylemler geliştirdi. Bu eylemleri yapıp yeni direniş yılını başlatarak, bir grup ile Heftanîn’e gelip 3. Kongre sonuçlarını öğrenmek istiyordu. Böylece eylemleri gerçekleştirdikten sonra o grup ile Gabar’dan çıkıp Heftanîn’e gelmek istedi. Gabar’dan çıkmak isterken, operasyonda olan düşmanın pususuna düştü ve o pusuda şehit düştü. Düşman herhalde biliyordu, biraz özel takip vardı, fakat Agit arkadaş da düşmanı takip ediyordu.

Aslında yağış ve karanlık nedeniyle o alandan gidildiği söylendi, gittikleri alandan geçmemeleri gerekiyordu. Fakat kuryeler mi yanıldılar, şaşırdılar tam netleştirilemedi. Fakat boğazdan geçerken düşman ile çatışmaya girildi, orada, 1986’nın 28 Mart’ının gecesi şehit düştü. Düşman şehadeti üzerine yoğun propagandalar yaptı. Şehadeti hareket üzerinde son derece etkisi oldu. 3. Kongre tamamen Agit arkadaşın çizgisinde geçti, Mahsum Korkmaz akademisinin açılmasına karar verildi, 1 yıl içerisinde Agit arkadaşın anısına bölükler düzeyinde hareket edecek bir gerilla konumuna ulaşmayı kararlaştırdı. Parti bir yıl içerisinde gerilla takımlarından gerilla bölüklerine ulaşan bir düzeyi kat etmeyi kararlaştırdı ve onu gerçekleştirdi de. Tümüyle ARGK’nin kuruluşu, Agit arkadaşın komuta çizgisinin somutlaştırılması üzerine oldu. Mahsum Korkmaz Akademisi zaten bu komuta ve savaş çizgisini kadın-erkek tüm gerilla güçlerine öğretmek, özümsetmek üzerine kuruldu.

Bu 36. yıl döneminde büyük atılımın, Önder Apo’nun, yoldaşların, halkımızın, dostlarımızın, 15 Ağustos diriliş ve direniş bayramlarını, gerilla bayramlarını kutluyorum. Ölümsüz komutanımız Mahsum Korkmaz yoldaşın şahsında bu kahramanlık atılımının tüm şehitlerini, saygı ve minnetle anıyorum. 37. yılında Agit çizgisinde 15 Ağustos Atılım ve zafer ruhuyla hareket ve halk olarak daha güçlü savaşıp, daha büyük kazanacağımızı belirtiyorum. 36 yıldır Mahsum Korkmaz komutasında bir öz savunma gücü, gerilla ordusu örgütlendirildi, tarihin en anlamlı gerilla savaşlarından birisi verildi. Agit yoldaş bu savaşta yaşadı. Bu savaş özgür Kürdistan’ı var etti; bundan sonra da gelişecek, var olacak gerçeklik Özgür Kürdistan gerçekliğidir. Agit yoldaş ve onun takipçileri tüm kahraman şehitlerimiz böyle bir özgür Kürdistan’da her zaman yaşayacaklar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.