Rehine hukuku!

Forum Haberleri —

  • Güvenlik ve Gözetim Servisi raporu ile Türk devletinin rehin alma siyaseti keyfi ve hukuksuz bir şekilde devam etmektedir. Bundan dolayı Beyaz Tülbentli Anneler gibi demokratik muhalefetin hapishanelerdeki açlık grevi direnişi ile buluşup sesi sokaklardan, adliye önlerinden, fabrikalardan yükselmedikçe bu faşist çete iktidarı geri adım atmayacaktır.

FIRAT VURAL

2020 yılının Nisan ayında MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın (aynı zamanda çete lideri Alaattin Çakıcı'nın avukatlığını yapmış bir zat) taslak çalışmalarında bizzat yer aldığı AKP-MHP faşist çete ittifakıyla korona pandemisinden kaynaklı Meclis’in zorunlu tatile girmesinden önce geçirilen demokratik kamuoyu tarafından ‘Çakıcı Affı’ olarak adlandırılan kanun düzenlemesi 1 Ocak 2021 itibariyle tekrar Türkiye ve Kürdistan'da gündem oldu. Çete lideri A.Çakıcı ile benzeri suçlardan hüküm giyen hırsızları, çetecileri, katillerinin serbest bırakılmasına vesile olan, Devrimci tutsaklar yararlanmasın diye özenle hazırlanan bu kanun düzenlemesi ile ayni zamanda devrimci tutsakların şartlı tahliye hakkı da ortadan kaldırıldı. Faşist Türk devletinin bir yasal düzenlemesi olan şartlı tahliye hapis cezasının bir kısmını hapishanesinde “iyi hâlli” geçiren hükümlünün cezasının kalan kısmını cezaevi dışında denetim altında tutulmak suretiyle şartlı olarak geçirmesine imkan veren bir infaz hukuku terimidir.

2005 yılından beri yürürülükte olan infaz kanununu bile aratacak 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun adlı bu düzenleme 36. Maddesi ile 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi” başlıklı 89. maddesi değiştirilmiştir.

Bu maddeye göre artık tutsakların hapishanede ki kurallara uyup uymadığı, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığı, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirip getirmediği, toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığı, tekrar "suç" işleme riskinin düşük olup olmadığı hususları 'iyi hâlli' olmaya ölçüt sayılacak. 'İyi hâl' yukarıda da belirttiğimiz gibi şartlı tahliye için aranan bir durumu ifade etmektedir. ‘İyi hallilik' daha önce hükümlünün sadece disiplin cezası olup olmamasına göre değerlendirilen bir ölçüt iken artık keyfi ve yoruma açık olarak uygulanacak bir noktaya çekilmiş oldu. Her hapishanede artık farklı farklı sebeblerle tutsaklar 'iyi hâlli' olarak görülmeyecek ve rehin tutulmaya devam edilecek. Düzenleme ile düşman saikiyle rehin alınan devrimci tutsaklara ortada sanki bir 'suç' varmış gibi bu sefer de bu suçtan 'pişman misin' dayatması yapılacak ve yapılmaktadır.

‘İyi hal' değerlendirmesi yapılırken hapishanede işkence, insan onuruna yakışmayan çıplak arama, özel alanların kamerayla gözetilmesi gibi haksız ve keyfi uygulamalara tepki gösteren buna karşı direnen Devrimci tutsakların 'iyi hâlli' olarak görülmemesi ve yasal haklarının kullandırılmaması bu düzenleme ile sözde hukuki kılıf bulmuştur.

'Terörle Mücadele Kanunu' uyarınca devrimci tutsaklara ceza infazında zaten uygulanan eşitsizlik bu düzenlemeyle tutsakların daha da keyfi bir eşitsizliğe maruz kalmalarına ve ayrımcılığa uğramalarına yol açmıştır.

İşkencecilere rapor görevi

Bu düzenlemeye dönük uygulamanın çalışma usul ve esaslarını belirleyen Yönetmeliğin 29.12.2020 tarihli 31349 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi ile uygulamalara başlandı. Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ve Hükümlülerin Değerlendirmesine dair bu yönetmelik 17 Haziran 2005 tarihinden beri uygulanmakta olan eski yönetmeliğin yerine geçmiş bulunuyor. Yönetmelik her ne kadar Gözlem ve Sınıflandırma Merkezlerinde mümkün olduğunca; kriminoloji, penoloji, davranış bilimleri, adalet psikolojisi veya ceza hukuku alanında bilgi ve deneyimi olan bir müdür yeteri kadar psikiyatri uzmanı, psikolog, pedagog, çocuk gelişimcisi, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, rehberlik uzmanı ve öğretmen gibi uzman görevliler bulundurulur denilmişse de Türkiye ve Kürdistan’da birgün bile hapishanede kalan herkes bunların ve özellikle müdürlerin işkenceci, halk düşmanı kişiler olduğunu bilir. Bu yönetmelikle artık İşkenceci Hapishane Müdürleri, Psiko - Sosyal Servislerde Çalışan Psikologlar, Hapishane Eğitim Biriminde çalışan halk düşmanı gardiyanların hazırladığı raporlara dayanılarak devrimci tutsakların tahliye edilmemesi mümkün olacak. Bu yönetmelik sonrası Kurul Başkanı Cumhuriyet Savcısı başkanlığında toplanan gözlem ve izleme kurulu raporlarla tutsakları keyfi bir şekilde hapishanede tutabilecek ve rehine siyasetini bu şekilde sürdürecektir.

Yönetim Servisi Raporu dedikleri rapor ile eğer devrimci tutsaklar idarelerin 'örgüt ortamı' dedikleri koğuş ve odalarda kalıyorlarsa toplumla bütünleşmeye hazır değil denilip 'iyi hâlli' sayılmayarak tahliye edilmeyecek. Ne garip ki ayni yönetmelik tutuklu ve hükümlüleri zaten Türk Ceza Kanunda tanımlanmış 'suç' tanımlarına göre gruplandırmayı-sınıflandırmayı öngörüyor. Böylece yönetmelikle uygulamanın ne kadar hukuktan uzak keyfiyet içerdiği açığa çıkmış bulunuyor.

Psiko-Sosyal Yardım Servisi raporu ile hapishanede çalışan psikologla görüşmeyi red edecek olması, bu psikolog tarafından tutsağın pişmanlık göstermediğine sebep sayılıp 'iyi hâlli" olmadığına kanaat getirecek ve tutsak yine tahliye edilmeyecek.

Eğitim - Öğretim Servisi raporu ile bu yönetmeliğe göre bir tutsak ne kadar kitap okursa okusun eğer ki herhangi bir kursa katılmayıp din kültürü ve ahlaki bilgisini geliştirmemişse 'manevi yönü' gelişmediği için yine tahliye edilmeyecek.

En garibi ise Engin Ceber'i ve nice tutsağı işkence ile öldüren halk düşmanı gardiyanların hazırlayacağı Güvenlik ve Gözetim Servisi Raporu ile tutsak sayımda ayağa kalkmasa, çıplak aramaya karşı dirense hakkında verilen hükmün infazı tamamlansa da tahliye edilmeyecek. Somut bir örnekleme yaparsak TMK kapsamında 16 yıl hapis cezası verildiğinde bir kişi bu düzenlemeden önce 12 yıl hapishanede kalıp Ceza İnfaz Kanuna göre tahliye olacakken, artık bu raporlardan biriyle tahliyeleri ilk etapta 6 ay sonra 1 yıl geciktirilecek. Bu bir yıldan sonrada ne olacağı keyfi olarak değerlendirilebilinecek 16 yılı dolana kadar tutsak hapishanede rehin olarak tutulabilecek.

Yani en açık haliyle Eğitim ve Öğretim Servisi raporuna göre dini kitap okumayıp manevi yönü gelişmemişse bir tutsak tahliye edilmeyecek ve edilmiyor. Haberdar olduğumuz kadarı ile İzmir Şakran Hapishanesinde Didar Boza, Mervenur İşleyici ve Ceylan Bozkurt, Düzce T Tipi Kapalı Hapishanesinde kalan Yakup Vadi ve Rıdvan Ünal, Tekirdağ 2 Nolu F Tipinde Aydın Akdoğan ve Şakir Bülbül 'yasal' olarak tahliye edilmeleri gerekirken pişmanlık ve itirafçılık dayatılarak tahliye edilmedi. İzmir Şakran Kapalı Kadın Hapishanesinde hükümlü olarak bulunan tutsak Ceylan Bozkurt basında da daha önce paylaşıldığı gibi; örgüt mantığı içinde hareket ettiği, psikologla görüşmediği için pişman olduğunun tespit edilemediği ve bu sebeble tekrar 'suç’ işleyebileceği riski bulunduğu, ailesinin gönderdiği 95 kitabı okumak dışında kurs ve manevi rehberlik talebi olmadığı, insanlık dişi bir uygulama olan tek tip kıyafete karşı çıkığı, Efrîn işgaline ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki insanlık dışı bir muamele olan mutlak tecride karşı açlık grevine girdiği gerekçeleriyle "iyi halli" sayılmayarak tahliye edilmedi.

Bir annenin direnişi

Bu uygulama ile Türk devletinin rehin alma siyaseti keyfi ve hukuksuz bir şekilde devam etmektedir. Son olarak bu hukuksuzluklara karşı bir annenin direnişi ile yazımıza son verelim. Bu yönetmelikten önce kamuoyunda sürekli işkence ile gündeme gelen Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Kapalı Hapishanesinde 2019 yılında tutuklu bulunan Çekdar Yürek keyfi gerekçelerle tahliye edilmemişti. 2011 yılında “Örgüt üyesi olma”, “Tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme suçlarından" 10 yıl 16 ay hapis cezası alan Çekdar Yürek, 24 Nisan 2019’da şartlı tahliye edilmesi gerekirken, keyfi gerekçeler gösterilerek edilmemişti. Bu süreçte avukatları tüm hukuki mercilere başvurmasına rağmen Çekdar Yürek serbest bırakılmadı. Bu yüzden annesi birgün Tekirdağ’a görüşe gittikten sonra Tekirdağ Adliyesi önünde oturma eylemi başlattı. Annenin iki aya yakın direnişi ile devlet geri adım atıp Çekdar Yürek'i tahliye etmek zorunda kaldı. Faşist çete AKP ve MHP iktidarı karşısında radikal ve fiili bir direniş sergilenmeden hiçbir hukuksuzluk ve keyfiyetten geri adım atmıyor. Hiçbir uluslararası mahkemenin verdiği kararları tanımadığı gibi artık ülkeyi bir hapishane ye dönüştürmüştür. Kürdistan'da ve Türkiye'de kendine muhalif olan her kurum ve kişiyi TMK, TCK, CMK ve İnfaz Kanununda sıkça kullanılan “terör” kavramı ile rehin aldığı gibi bu sefer “iyi hâlli olma”’ gibi her türlü keyfiliğe ve hukuksuzluğa bürünebilecek bir kavram ile rehin alma siyasetini sürdürmektedir.

Beyaz Tülbentli Anneler gibi demokratik muhalefetin hapishanelerdeki açlık grevi direnişi ile buluşup sesi sokaklardan, adliye önlerinden, fabrikalardan yükselmedikçe bu faşist çete iktidarı geri adım atmayacaktır. Son bir hafta da çokça bu düzenlemeden kaynaklı haber yapıldı. Eğer kamuoyunda bir duyarlılık oluşmaz ve bunun önüne geçilmezse hiç bir devrimci tutsak hakkında verilen hükmün dörtte üçününün değil, tamamının infazı yapılmadan tahliye edilmeyecek ve rehin tutulmaya devam edilecek.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.