Rojava’dan Lozan’a bakmak

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Başûr saldırılarından Ukrayna Tahıl Koridoruna, NATO zirvesinden Tahran görüşmelerine kadar tüm trafiğin dönüp dolaşıp geçeceği güzergâh Rojava’dır. Çünkü Rojava köhne küresel sisteme ve ceberut Türkiye rejimine karşı yeni bir seçenek sunması nedeniyle başka bir siyaset çağrısıdır.
  • Silah bırakmak bir teferruattır. Savaşın nasıl sonlanacağı, kalıcı barışın nasıl inşa edileceği, Kürt meselesinin siyasi alanda statü esaslı nasıl çözüme kavuşacağı, sadece Türkiye boyutuyla değil bölgesel ve küresel ölçekte konunun nasıl yol alacağı öncelikli konuşma başlıklarımız olmalıdır. 

Lozan anlaşmasının 99. yılı geride kaldı. Yüzyıllık dönemin en kritik anlaşmalarından biri olan Lozan, Kürt meselesinin kronik bir hal alması ve çözümsüzlüğü beslemesi açısından hala oldukça önemli bir başlık olmaya devam ediyor. Toplumsal barışa ve Ortadoğu haklarına olan uzaklığı, ittihatçı devlet aklının sınırlarına bağımlı oluşu, köhne otoriter rejimin meşruiyet aracı olması nedeniyle bu anlaşma her yönüyle yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır. 

Diğer taraftan Lozan sürecinde biçimlenen Türkiye siyasetinin ana akımı geride bıraktığı yüzyıllık dönem boyunca demokratikleşme yolunda olumlu kabul edeceğimiz bir değişimi maalesef hayata geçirememiştir. Hala Lozan’dan bayram çıkarma hamasetiyle siyaset eyleme çabası, iktidarıyla muhalefetiyle aynı nakaratı tekrar ede gelmesi demokrasi, toplumsal barış ve Kürt meselesinin çözümü adına neden yol alamadığımızı fazlasıyla açıklıyor. Türkiye’deki ana akım siyaset hala bir teferruat siyasetidir. Esas meseleye girme cesaretinden yoksun olan bu siyaset içeride Lozan’la yetinirken dışarıya da sessizce yayılmacı ittihatçılık penceresinden bakmaya devam ediyor. 

Kürdistan coğrafyasına yönelik savaş politikaları ve yayılmacı siyaset yüzyıl önceki heveslerin yeniden üretilmesidir. Bugünkü iktidar Zaxo’da yarattığı katliamla niyetini bir kez daha tüm çıplaklığıyla teşhir ederken, siyasetin neredeyse topyekûn sessizliği Kürt meselesine yaklaşım konusundaki yüzyıllık örtülü mutabakatı bize göstermiştir. Savaş ve yayılmacı politikalara itirazı olmayan bir siyasetin demokratik bir Türkiye için ne denli sözü olabilir, mutlaka tartışılmalıdır. 

Türkiye’de yaygın siyaset devletin çizdiği sınırlarda biçimlenmeye devam ettikçe yapısal sorunlara sahici çözüm üretmek de mümkün olmuyor. Bugün yaşadığımız sorunların adeta bileşkesi haline gelmiş Kürt meselesinin siyasi çözümünü üretmek öncelikli derdimiz olması gerekirken, teferruat siyasetçileri konunun etrafında dolaşmaya devam ediyor. Seçim hesaplarıyla popüler siyaseti besleyen yaklaşımlar esas sorunun çözümünden uzak kalmayı bilinçli olarak sürdürüyor. Kürt meselesinde siyasi çözüm Sayın Öcalan’la muhatap olmaktan,  tüm boyutlarıyla meseleyi ele almaktan, cesaretle savaşa, Lozan aklına karşı çıkmaktan geçiyor. Silah bırakmak bir teferruattır. Neden sonuç ilişkilerini doğru kurgulamak zorundayız. Savaşın nasıl sonlanacağı, kalıcı barışın nasıl inşa edileceği, Kürt meselesinin siyasi alanda statü esaslı nasıl çözüme kavuşacağı, sadece Türkiye boyutuyla değil bölgesel ve küresel ölçekte konunun nasıl yol alacağı öncelikli konuşma başlıklarımız olmalıdır. 

Tüm bu karmaşık sürecin belirleyici merkezi kuşkusuz Rojava’dır. Küresel ve yerel siyasetin en fazla etkilendiği ve etkilemeye çalıştığı coğrafyanın adı Rojava’dır. Başûr saldırılarından Ukrayna Tahıl Koridoruna, NATO zirvesinden Tahran görüşmelerine kadar tüm trafiğin dönüp dolaşıp geçeceği güzergâh Rojava’dır. Çünkü Rojava köhne küresel sisteme ve ceberut Türkiye rejimine karşı yeni bir seçenek sunması nedeniyle başka bir siyaset çağrısıdır. Ankara siyasetinin bir türlü üretemediği demokrasinin üretildiği yerdir… 

Ortadoğu’nun medeniyete beşiklik yapmış kadim Mezopotamya’nın orta yerinde meydana gelen Rojava’daki gelişmelere bakarken haliyle hem toplumsal hem de siyasal meseleler üzerinden bakmak zorundayız. Dolayısıyla küresel ölçekte umudun çöküşe geçtiği bir dönemde mevcut dünya sistemine alternatif olarak ortaya çıkan Rojava Özerk Yönetimi strateji ve fikriyatıyla, her yönüyle denklem değiştirici bir özelliğe sahiptir. Denklem değişiyor…

Küresel ölçekte kapitalizmin merkezleri için bu alternatif modelin tehlike arz ettiğini biliyoruz. Bölgesel bağlamda ise Türkiye ve İran başta olmak üzere diğer bütün bölgesel güçler Rojava Özerk yapısına karşıdırlar. Neoliberal kapitalizmin neo faşist rejimlerle sürdüre geldiği ittifak yeni bir dünya sistemini dayatırken bu sisteme karşı çıkma adına başka bir siyaset mümkün diyenlerin umudunun beslendiği bir coğrafyadan bahsediyoruz. Lozan’da eksik kalan misak-ı milli hayalini tamamlama peşinde olanlara karşı yeni bir misak’ın Kürt barışı ve bölgesel barış ekseninde gelişebileceği düşüncesini cesaretle siyasetin gündemine taşımak zorundayız. Kısaca, Rojava’yı savunmak zorundayız. Ve samimiyetle siyasi çözüm istiyorsak muhataplarıyla acilen siyaset konuşmalıyız…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.