Şam'dan Ankara'nın sesi

Hakan Fidan ve Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani / foto:AFP
- Şam'daki geçiş yönetimi, 'Suriye Cumhurbaşkanlığı' adına tamamen Ankara'nın dikte ettiği bir çerçeveyle yaptığı açıklamada, Qamişlo'daki Kürt konferansı ve QSD'yi hedef aldı.
Kürtlerin Kuzey ve Doğu Suriye'deki birlik ve Şam ile ilişkileri belirleme konusunda tarihi bir adım olan Qamişlo'daki konferansa, sürpriz olmayan ilk ve tek olumsuz tepki geldi. Türk Dışişleri Hakan Fidan, bulunduğu Katar'dan; HTŞ liderliği de Şam'dan, Ankara'nın Kürtlerin statüsüz ve savunmasız kalması gerektiği tezini tekrarladı.
Rojavayê Kurdistan'ın Qamişlo kentinde Cumartesi günü gerçekleştirilen 'Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı'nın yankıları sürüyor. Tüm Kürtlerin katılımıyla düzenlenen konferansta, hem Kürt birliğine giriş yapıldı hem de Kürtlerin yeni Suriye'deki statüsünün çerçevesi netleştirildi. Oybirliğiyle onaylanan ‘Ortak Siyasi Tutum Belgesi'nde adalete, eşitliğe, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve insan haklarına saygıya dayalı ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemine vurgu yapıldı. Kürt bölgelerinin federal bir Suriye çerçevesinde entegre bir siyasi-idari birim içinde birleşmesi, Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi de dahil olmak üzere siyasi, kültürel, idari ve anayasal haklarının garanti altına alınmasında ortaklaştı. ‘Ortak Siyasi Tutum Belgesi'nde Kürtlerin nasıl bir yeni Suriye istedikleri hem de Kürtlerin yeni Suriye'de kendilerini nasıl yöneteceği net olarak belirlendi. Konferans ve kararları, Kürtler arasında büyük memnuniyetle karşılandı, hiçbir bölgesel ve uluslararası güç de olumsuz bir açıklama bulunmadı, ancak Türk iktidarı, Katar'da bulunan Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Şam'daki yönetim aracılığıyla öfkesini sergiledi.
Kimin kırmızı çizgileri?
Şam yönetimi, 'Suriye Cumhurbaşkanlığı adıyla Telegram kanalından yaptığı açıklamada, Ankara'nın sesine hoparlör oldu. Açıklamada, "QSD'nin son dönemde yaptığı, federasyon çağrısında bulunan ve sahada ayrı bir yapı oluşturmayı amaçlayan hareketler ve açıklamaları (Şam yönetimi-QSD) anlaşmanın içeriğiyle açık bir şekilde çelişmekte ve ülkenin birliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Ülkeyi bölmeye yönelik bir gerçeklik dayatma ya da federasyon veya özerk yönetim adı altında ayrı yapılar oluşturma girişimlerini açık bir şekilde reddediyoruz" denildi. Hızını alamayan Şam yönetimi, şunları ifade etti: "Suriye'nin toprak ve halk bütünlüğü bizim için kırmızı çizgidir ve buna yönelik her türlü ihlal ve sapma; Suriye'nin birleşik kimliğine saldırı olarak değerlendirilir."
Demografik değişim girişimleri iddiasında bulunan Şam yönetimi, haddini aşmayı şöyle sürdürdü: "QSD'yi devlet kurumlarının çalışmalarını engelleme, ulusal kaynakları devletin denetimi dışında kullanma gibi uygulamaların, bölünmeyi derinleştirip ulusal egemenliği tehdit edeceği konusunda uyarıyoruz."
Açıklamanın sahibi Katar'dan
Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Kürt düşmanlığına dayalı diplomatik çabalarının Katar ayağında konuştu. Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile Doha'daki ortak basın toplantısında Türk iktidarının tezlerini tekrarladı.
Türkiye'nin, Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alan, egemenliğini zedeleyecek hiçbir girişimi kabul etmediğini belirten Fidan, Suriye'de merkezi otorite dışında silah taşıma imkanı verecek hiçbir girişimin de kabul edilmeyeceğini söyledi. Suriye'nin içinde bulunduğu durumdan istifade eden, birtakım amaçlarını gerçekleştirmek isteyen, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine zarar vermek isteyen gruplara karşı durmaya devam edileceğini savunan Fidan, "YPG ile Suriye'deki yönetim arasında geçtiğimiz aylarda imzalanan anlaşmanın hayata geçmesini bekliyoruz. Bu konudaki hassasiyetimiz ortada. Suriye'de PKK da sistemden çıkacaktır. Ya kendi isteğiyle; barış içerisinde, sulh içerisinde çıkacak ya da başka türlü çıkacak" diyerek tehditlerini sürdürdü.
Türk iktidarının bölgedeki saldırgan işgalciliğinin ortağı olan Katar'ın Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani de görüşme sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında, "Suriye'nin egemenliğine zarar verecek herhangi bir müdahaleyi kabul etmiyoruz ve herhangi bir tarafın devlet dışı bir çerçevede silah taşımasını reddediyoruz" dedi.
Birleşik bir Suriye için
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ise 400 delegenin katılımıyla düzenlenen Rojava Kürt Birliği ve Ortak Tutum Konferansı'nı, güçlü demokratik temeller üzerine kurulu, Kürt halkının haklarının inkâr edilmediği, yurttaşların yurtseverlikle gurur duyduğu birleşik bir Suriye'ye doğru atılmış önemli bir adım olarak değerlendirdi. Demokratik Özerk Yönetimi tarafından yapılan açıklamada, şunlar ifade edildi: “Bu birliğin sağladığı ilerlemeye dayanarak, tüm bileşenlerin haklarını güvence altına almak amacıyla geçiş hükümetiyle diyalog sürecinin sürdürülmesinin önemini vurguluyoruz. Bu süreç, daha yumuşak bir geçişin sağlanmasına, diyalog komitelerinin çalışmalarının güçlendirilmesine ve sonunda tüm Suriyelilerin beklentilerini karşılayan, barış ve istikrarı tesis eden yeni bir anayasa ile demokratik bir Üçüncü Suriye Cumhuriyeti'nin kurulmasına zemin hazırlayacaktır.”
Kürtlerin birliği kimseye karşı değil
Kürt halkının ortak bir tutum sergilemesinin Suriye’nin geleceği açısından büyük önem taşıdığını söyleyen ENKS Başkanı ve Kürdistan Birlik Partisi Sekreteri Silêman Oso, “Kürt halkının haklarını ihlal eden eski rejim çöktü. Şimdi yeni bir Suriye inşa ediliyor ve bu süreçte Kürtlerin tutumunun ortak olması gerekiyordu. Tüm Suriye halkına, Kürt birliğinin Suriye’nin birliği anlamına geldiğini söylemek istiyoruz. Kürtlerin güçlenmesi, Suriye’nin güçlenmesidir. Ayrıca dış devletler, Kürt birliğinin onlara muhalefet için oluşturulmadığını bilmelidir. Bizler birliğin kardeşliği ve saygınlığını istiyoruz” dedi. HABER MERKEZİ