Savaş ekonomisinin iflası

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Savaşın ekonomik ve toplumsal maliyetini artık hesaplamak çok da kolay değil. SIPRI’nin araştırmalarında Türkiye’de son kırk yılda yaklaşık 3 trilyon doların savaşa gittiği belirtiliyor.
  • Savaşın finansmanının toplumsal izdüşümü yoksulluktur. Toplumun acil sorunlarına çözüm üretmek yerine toplumdan çalan ve bu kaynakları savaşa ayıran zihniyet derin ve yaygın bir yoksulluğu yaratmıştır. 

Çözüm sürecini sona erdirenler çöktürme planlarıyla aslında çöküş sürecini başlatmış oldular; geride bıraktığımız yedi yıl bu sürecin hazin öyküsünü bize anlatıyor. Bu süreçte demokratik siyasetin çöküşüne ekonomi de eşlik etti. Demokratik çözüme karşı olan aklın ekonomi politikası kuşkusuz militarist bir sermaye birikimine dayanıyordu. SİHA ile sembolleşen bu birikim modeli daha fazla silah üretimini, bu üretimin teknolojisine yoğunlaşmayı ve silah pazarına yönelik stratejiyi ekonominin merkezine oturtmayı amaçlıyordu. Savaş karlı bir iş olarak gözüküyordu, iflas ettiler…

Ortadoğu’yu cehenneme çeviren, Türkiye’de bombalamadıkları dağ bırakmayan iktidar günlük yaşamda da savaşın sürdürülebilirliği adına şiddeti biricik siyaset aracına çevirdi. İktidar bir yandan yayılmacı politikalarını Kürt yurdu üzerinden hayata geçirmeye çalışırken, diğer taraftan militarist sermeye birikimi modelinin sürdürülebilirliği adına savaşı vazgeçilmez bir araca dönüştürdü. Savaş sadece demokratik siyasetin ve çözüm sürecinin tasfiyesine yönelik bir militarist akılla sürmüyor, bunun yanında ekonomik gerekçelerle de sürdürülüyor. Ama evdeki hesap bir türlü pazara uymadı, faşizmin ekonomisi battı.

Yedi yıl önce 16. büyük ekonomi olarak sıralamaya giren Türkiye ekonomisi bugün 23. sıraya gerilemiştir. Yedi yılda yedi sıra gerilemesinin nedeni savaşa ayrılan kaynaklar ve bu düzenin değişmez karakteri olan yolsuzluktur. Yolsuzluğun bu denli ayyuka çıkmasını belirleyen etmenler de kuşkusuz savaşın yarattığı siyasi ikimden beslenmektedir. Tüm toplumu savaş politikalarına razı etmek adına adeta bir şiddet çemberine alan faşist iktidar tecritten kayyumlara kadar tüm hak ihlallerini ve hukuksuzluğu olağanlaştırmıştır.

Savaşın ekonomik ve toplumsal maliyetini artık hesaplamak çok da kolay değil. SIPRI’nin araştırmalarında Türkiye’de son kırk yılda yaklaşık 3 trilyon doların savaşa gittiği belirtiliyor. Son yedi yılın bilançosu ise yaklaşık 300 milyar dolar. Bu rakamlar ancak ulaşılabilir olanlar. Ulaşılamayan rakamlarla işin boyutunun nereye varacağını kestirmek oldukça zor. Bu devasa harcamalar ve borçlanmalar nedeniyle Türkiye ekonomisinin önümüzdeki çeyrek yüzyılı ipotek altına alınmıştır.

Savaşa ayrılan kaynaklar ile ekonomideki çöküş arasındaki ilişki çok belirgindir. Savaşın finansmanının toplumsal izdüşümü yoksulluktur. Toplumun acil sorunlarına çözüm üretmek yerine toplumdan çalan ve bu kaynakları savaşa ayıran zihniyet derin ve yaygın bir yoksulluğu yaratmıştır. Toplumun yüzde 80’i yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Tolumun yüzde 40’ı açlık sınırı altına sürüklenmiştir. Orta sınıfın neredeyse silindiği, alt sınıfların büyük bir çaresizliğe sürüklendiği bu konjonktürün en temel nedeni tartışmasız savaş politikalarındaki ısrardır.

Türkiye seçime gidiyor. Bu süreçte Erdoğan iktidarını sürdürmek için tükenmiş hazinesine rağmen kaynakları çarçur ederek dağıtmaya devam ediyor. Hiçbir planlamaya ve sosyal adalet anlayışına dayanmayan, sadece seçim hesaplarına endekslenmiş bu cülus aklı seçimden sonrasını şimdiden tufana çevirdi. Kuşkusuz bu hesapsızlığın faturası da yine yoksul halka çıkacaktır. IMF’in kemer sıkma politikaları hala toplumun hafızasında canlılığını koruyor. Ama bu sefer bu politikaların bile mumla aranacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Faşizmde ısrar çöküşte ısrardır, unutmayalım bu çöküşten çıkışın yolu faşizmi yıkmaktan geçiyor.

Meselenin bam teli de burada saklı. Herkesin yoksullaştığı, çaresizliğe sürüklendiği, verilen ücret artışlarının ömrünün bir ayı geçmediği bu döngüden nasıl çıkacağız? Öncelikle faşizmi yıkmak için onun beslendiği kaynakları kurutmak gerekiyor. Beslendiği en temel kaynak yine unutmayalım ki savaştır. Savaşı sürdürmek adına topluma dayatılan her türlü hukuksuzluğa, yasa tanımazlığa karşı çıkmadan ekonominin düzlüğe çıkması ve yoksulluğun sonlanması mümkün değil. Kaynakların savaşa, şiddet ve yolsuzluğa ayrılmadığı bir değişim yaşanmadıkça bir çıkışı var etmek olanaksız. Seçimlerin çare olması için faşizm karşısında bi’çare olmamak gerekiyor…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.