Savaş teşvikçiliğinin yeni adı: Gerçekler

Aykan SEVER yazdı —

  • ABD ve İngiltere, içinde bulunduğumuz paylaşım savaşını kendi lehlerine biçimlendirmek için Ukrayna ve Ortadoğu'da savaşı teşvik eden yeni  adımlar atıyorlar.

Kendi ülkelerinde popülariteleri epey erozyona uğramış olan ABD Başkanı  Biden ve İngiltere Başbakanı Johnson Doğu Avrupa'ya yeni askeri birlikler gönderirlerken, Ukrayna'ya silah sevkiyatı da sürüyor. Savaş olasılığını gündemden kaldıracak kalıcı adımlar atmak yerine "Ukrayna çok kısa zamanda düşer..." açıklamalarıyla adeta Rusya motive ediliyor.

Bütün bunlarda bir gariplik yok. Zira Trump döneminde Ukrayna meselesi ABD için sorun olmadı hatta iç siyasette Biden'a karşı Trump'ın bir silahı oldu. Biden döneminde ise baştan Çin ve Rusya düşman ilan edildi. Benzer bir durumu Johnson İngiltere'si de benimsedi.

Geçtiğimiz yaz her iki ülkede Ukrayna birliklerine özel eğitimler vererek hazırlıklara başladı. Şimdi sıra yem olduğunun bilincinde olmayan Ukrayna'nın sahaya sürülmesine geldi.

Daha önce de ifade ettiğim gibi Ukrayna, Rusya Federasyonu için, Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ına dönüştürülmek isteniyor. Rus ekonomisinin önemli ölçüde halen gaz ve petrole dayalı oluşu buna imkan verebilir.

Rusya-Çin arasında yeni kurulması planan doğal gaz hattı ya da Pekin'in genel olarak Putin'in militarist otokrasisine verdiği  destek de uzun vadede yeterli olmayabilir. Ayrıca Ukrayna'da "yorulan" Rusya'nın, Suriye, Libya ve Afrika'nın diğer alanlarında paylaşım savaşında etkili olan gücü böylelikle yıpratılıp, buralarda dengeler değiştirilebilir. Fakat aynı zamanda geçmişe gömülmüş bazı canavarlarda açığa çıkabilir.

Nitekim bugünlerde Ukrayna'nın Sovyetler Birliği döneminden kalma olanaklarla nükleer silah yapmaya başlayabileceği konuşuluyor. Tabii önce SSCB döneminden miras kalan nükleer silahları kullanmazsa ya da halihazırda gizlice nükleer füzeler yapmamışsa. Sahi, 'İran'ı nükleer silah üretmekten vazgeçirelim' derken bu neyin macerası?

Bu arada İngiltere, Polonya ve Ukrayna'yla yeni bir ittifak kurmaya hazırlanıyor. Avrupa Birliği, ABD ve İngiltere için alternatif iddiaları olan bir birlik olmaktan çıkarılıp yavaş yavaş NATO organizasyonunun bir parçası haline getiriliyor.

Washington'a gitmek zorunda kalan Alman Başbakanı Scholz, ABD'nin taleplerine karşı koyamayacağını Pazartesi günü gerçekleşen ziyaret sırasında gösterdi.

Ukrayna-Rusya arabuluculuğuna soyunan AB dönem başkanı Fransa'nın Cumhurbaşkanı Macron, AB'nin liderliğine oynarken yakınlaşan Fransa seçimlerinde kendi geleceğini de kurtarma peşinde.

Almanya-Fransa, Ukrayna ve Rusya arasında Normandiya Formatı'nda gerçekleşen görüşmelerden de sonuç çıkması bir hayli zor.

ABD savaşı kurgularken işi elbette tek boyutlu düşünmüyor. AB'nin doğal gaz ihtiyacını bir kenara bırakmış değil.

Azerbaycan ve Katar, savaş halinde ihtiyacı karşılayacak rezervler olarak görülüyor. Katar doğal gazın dışında başka beklentiler eşliğinde ABD tarafından geçtiğimiz günlerde NATO dışı yakın müttefik kapsamına alındı.

Fakat Katar'ın halihazırda Asya'daki çok sayıda ülkeyle yapılmış gaz anlaşması var. Onlara kısıntı yapmadığı takdirde kapasitesi Avrupa'ya yetmiyor.

Kapsamlı bir savaş halinde Rusya-Çin ve İran üçlüsünün Körfez bölgesinde askeri olanaklarını kullanarak Avrupa'ya gaz akışını kesme olasılığı ise yüksek. Sürece Yemen'de etkili olan Husi hareketinin de Kızıldeniz üzerinden dahil olması mümkün.

ABD'nin sıvılaştırılmış doğal gazı gemilerle Avrupa'ya taşıması olası fakat bu durum şu anki hesaplamalara göre ihtiyacın yüzde 10-15'ni karşılayabilir ve pahalı. Velhasıl Avrupa, ABD'nin istekleri doğrultusunda bir savaşa girmeden önce fazlasıyla düşünmek zorunda.

Geçen hafta Biden yönetimi Amerikan iç siyasetinde tartışmalı olan Ortadoğu'ya silah satışını serbest bıraktı.

İngiltere'nin 2019'da askıya aldığı TC'ye silah satışlarını geçen Aralık ayında yeniden gizlice başladığı haberleri basında yer aldı. TC'nin Ukrayna meselesinde de ABD ve İngiltere tarafından teşvik ediliyor olması tesadüf değil.

Aynı günlerde bölgenin önemli aktörlerinden İsrail'in BAE ve Bahreyn'le "güvenlik" başta olmak üzere çeşitli başlıklarda yeni anlaşmalar imzalaması sıradan gelişmeler değil. Tel Aviv yönetimi tarafından, 'İran'la nükleer anlaşmaya dönülse de bizi bağlamaz' açıklamaları ve İsrail'in yeniden TC ile ilişkileri ısıtmaya çalışması da elbette sıradan bir rastlantı olamaz.

Savaşın tüm aktörleri, bu yaptıklarını "gerçekler ve bunun karşısında yapılması zorunlu olanlar" yalanına sığınarak icra ediyor. Dünya medyasının geneli de buna ortak oluyor.

Maalesef görünen o ki Ukrayna'da sıcak savaş olmasa dahi dünyanın geneli öyle ya da böyle harbin boğucu atmosferine maruz kalacak.

Bu gelişmeler karşısında özellikle Avrupa'da güçlü bir savaş karşıtı hareket şekillendirilemezse maalesef bizi bugünkünü de arayacağımız günler bekliyor...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.