Seçimin ikili karakteri

Demir ÇELİK yazdı —

  • 14 Mayıs seçimlerine ikili taktikle yaklaşmak hayati konu olmaktadır. İlki ve öncelikli ilk adım; faşizme kaybettirmek için en geniş demokrasi cephesini örgütlemektir. İkinci ve daha önemli olan ikinci taktikse; tekçi, katı merkeziyetçi ulus devleti demokratik cumhuriyete dönüştürmenin taktiği olmalıdır.

Erdoğan zamanında seçim yerine 14 Mayıs’ a seçim kararını almış bulunuyor. Aylardır seçimin zamanında mı yoksa ertelenecek mi soruları böylelikle son bulmuş olsa da, seçimin normal koşullarda yapılmayacağı az çok açığa çıkmış bulunuyor. Buna rağmen başta iktidar cephesi olmak üzere mevcut siyasi parti ve ittifak güçleri yoğun bir tempo ile seçime dönük çalışmalarda azami başarı sağlamanın arayışı içindeler. Seçimin adil, hukuka uygun, demokratik ve eşit koşullarda olmayacağı bilinmesine rağmen her siyasi oluşum mümkün olan başarı için seçime büyük önem atfederek hazırlanıyor.

Gerek iktidar bloku, gerekse Millet İttifakı bu seçime Türkiye’nin ikinci yüzyıla hazırlık misyonunu yüklemiş olsalar da, ikinci yüzyıla yaklaşımları katı merkeziyetçi, tekçi, inkârcı ulus devlet zihniyetinin esasıyla hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Halbuki bugün yaşanan siyasi, toplumsal istikrarsızlığın ve çoklu krizin nedeni; bu tekçi, katı merkeziyetçi ulus devlet olmasına rağmen onda ısrar söz konusudur. Bu anlamda devleti ve devletin ala çıkarlarını esas alan elit siyasete ve elitist siyasetçilere karşın demokratik siyaseti gündemleştirmek ve çözüm parametrelerini yüksek sesle dillendirmek çok önemli olmaktadır. 

Türkiye 780 km2 büyük coğrafyası, 85 milyon nüfusu ile çoklu etnik yapısı ve çoklu kültürel ve inançsal kimlikleri ile Ankara’ dan, hele de Beştepe’ de yönetiliyor olmasından kaynaklı temel sorunlar aynı yol ve yöntemler kullanılarak giderilemez. O halde ne yapılmalı sorusu can alıcı soru olmaktadır.

Mevcut iktidar beyaz Kemalizm yerine, dini söylemleri öne çıkararak, ulus devletin milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi zihniyeti üzerinden toplumda rızalık üretmeye bakıyor. İslam ümmeti kavramını arkasına alarak, tekçi ve inkârcı ulus devleti ikinci yüzyılda da devam ettirmek istiyor. Buna karşın Millet İttifakı ise daha çok ulus devletin milliyetçi zihniyeti ile toplumda rızalık üretmeye çalışarak ulus devletin ikinci yüzyılı hazırlığı içindedir. Görüleceği üzere her iki ittifakın iktidarında Kürtlerin payına, Alevilerin payına, emekçilerin ve ezilenlerin payına düşen yine inkâr, katliam ve soykırım olacaktır. Bununla birlikte Millet İttifakı’nın Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğüne itirazı anlamlı ve değerlidir. Ancak yerine koymayı hayal ettikleri şey; ulus devletin katı merkeziyetçi tekçi kurumsallığıdır. Yani inkârcı, tekçi ve katı merkeziyetçi ulus devleti geri getirme, sistemi restore etme, mümkünse kurumlarıyla ulus devleti toplum üzerinde yeniden tahkim etmedir. Dolayısıyla ikinci yüzyılında güçlü, otoriter devleti yeniden ayakları üzerine oturtmak istiyorlar. Tek adam diktatörlüğüne karşı kurum ve kurallarıyla işleyen bir mekanizma öncelikli sorun olup bunun yanında olmak asgari demokrasinin gereği olmaktadır. Bu öncelik seçimin ilk taktiği olma karakterindedir. Ancak sonrası süreçte mevcut ceberut ve faşist rejime karşı ikame edeceğiniz sistem, demokratik cumhuriyet olmayacaksa yine bir hüsranla karşılaşmak mümkündür.

Çünkü Anadolu’da 'Kanuni Esasi’den bu yana yaklaşık 150 yıldır az çok parlamenter bir gelenek işleye gelmiştir. Dolayısıyla ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorunu bu 150 yıllık parlamenter sistemin çözümsüz bıraktığı, kangrenleşmesine vesile olduğu bir sorunken güçlendirilmiş parlamenter sistem söylemi ile Millet İttifakı ülkeyi demokratik hukuk sistemine dönüştüremez. Çünkü Millet İttifakı, Kürt ve Alevi sorununu hala siyasi, sosyal, kültürel ve inançsal sorun görmek yerine, sorunların adını bile koyamıyor. Siyasal, sosyal, kültürel olduğu kadar bölgesel ve küresel sorun olan Kürt sorunu ile yüzleşmek yerine, sadece tek adam diktatörlüğüne karşı eski rejimi savunmak kime neyi kazandıracaktır?

Bu nedenle 14 Mayıs seçimlerine ikili taktikle yaklaşmak hayati konu olmaktadır. İlki ve öncelikli ilk adım; Faşizme kaybettirmek için en geniş demokrasi cephesini örgütlemektir. İkinci ve daha önemli olan ikinci taktikse; tekçi, katı merkeziyetçi ulus devleti demokratik cumhuriyete dönüştürmenin taktiği olmalıdır. Bu hamleyi devletten beslenen elit siyasetin gerçekleştiremeyeceği açık olan bir durumdur. O nedenle halkların ve inançların ortak yaşamının ikinci yüz yılı, ancak üçüncü yol seçeneğinin ete kemiğe bürünmesi ile mümkün olacaktır.   

Türkiye’nin iki ittifaka mahkum edilmek istendiği bu koşullarda, her şeyden önce HDP’nin başını çektiği Emek ve Özgürlük İttifakı kendi alternatif programının propagandasıyla sahaya inmelidir. Emek ve Özgürlük ittifakı üçüncü yol siyasetinin perspektifi ve siyasal ajitasyonuyla ülkenin temel problem alanlarına çözüm parametrelerini basit, anlaşılır bir dille ifade etmeli, mecliste güçlü siyasal temsiliyeti hedefine koymalıdır. %15-20 oranında elde edeceği siyasal temsiliyetle ikinci yüzyılı Demokratik Cumhuriyet’e evirecek güç olmalıdır. Yerellik ve yerindelik ilkesi gereğince demokratik bölgesel yönetimlere geçişin müzakeresinin tarafı olmanın hedefine kilitlenmelidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.