AKP'nin yeni dediği ne varsa eskidir
Demir ÇELİK yazdı —
- Sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa için her şeyden önce yol temizliği gereklidir. Bununla birlikte ulus- devletin yok hükmünde görüp katliam ve soykırımlardan geçirdiği başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere halklar ve inançlarla yüzleşmesi, temel taleplerini nasıl ve hangi yollarla güvenceye alacağının sözleşmesini deklere etmesi gerekiyor.
31 Mart yerel seçimlerinin neden olduğu sonuçlar üzerinden, siyasi parti ve siyasetçiler yeni pozisyon almanın peşindeler. Pozisyon alma nitelikli analizler neticesinde, radikal çözüm üretme ekseniyle oluşmuyor. Daha çok etki-tepki ikilemi ile günü kurtarmaya dönük pozisyon alış ve yaklaşımlar söz konusudur.
Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmesi sonrasında dile getirilen; 'yumuşama' ve 'normalleşme' kimi çevrelerde farklı beklentilere yol açmış bulunuyor. 'Yumuşama' ve 'normalleşme' söylemini yeni Anayasa arayışı ve söylemi ile birlikte ele alan bu çevreler, Türkiye halklarına umudu pazarlamaya çalışsalar da kazın ayağı göründüğü gibi değil. Her şeyden önce yapılmak istenen yeni bir Anayasa girişimi ve çalışması değildir. Kırk iki yılda onlarca değişiklikle yamalı bohçaya dönüşen 1982 Anayasası’nın kendileri için yeniden revize edilmek istenmesinden başka bir anlamı yoktur. Kısacası tekçi, katı merkeziyetçi, inkarcı ve asimilasyoncu içeriği ve karakteri yerli yerinde olmaya devam ediyor olacaktır. Her kesimi değilse bile, önemli bir kesimi ilgilendiren sıradan madde değişikliklerinin propagandasıyla toplumda rıza üretmeye bakıyorlar. Asıl amaç; Erdoğan'a kapalı olan yeniden aday olmasını sağlayacak madde değişikliğine gitmek, tek adam diktatörlüğünü perçinlemek ve Anayasal güvencesini sağlamaktır. Asıl niyetlerini dile getirmek yerine, yeni Anayasa diyerek toplumda algı oluşturmak, 2010 ve 2017 referandumlarında olduğuna benzer, faşist rejime toplumu ikna etmek, faşist iktidarlarına rızalık üretmektir.
Türkiye'nin sivil, demokratik, adil, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasaya ekmek kadar, su kadar ihtiyacı vardır. Ancak bu ihtiyacı, mevcut anayasayı bile tanımayan ve takmayan Erdoğan karşılayamaz, yerine getiremez. Kendi faşist anayasasını tanımayan, bağlayıcı uluslararası yasaların gereğini yerine getirmeyen Erdoğan'ın yapmak istediği, yapacağı anayasa bizim temel taleplerimizi asla karşılayamaz.
Sivil, demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa için her şeyden önce yol temizliği gereklidir. Bununla birlikte ulus- devletin inkâr ettiği, yok hükmünde görüp katliam ve soykırımlardan geçirdiği başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere halklar ve inançlarla yüzleşmesi, onları dinlemesi, temel taleplerini nasıl ve hangi yollarla güvenceye alacağının sözleşmesini deklere etmesi gerekiyor. Toplum kesimlerinin örgütlü gücünü esas alan, onları anayasa hazırlık süreçlerinde özne olmalarının koşullarını oluşturan iradi güç; sivil, demokratik ve özgürlükçü anayasayı topluma kazandırabilir. Bütün bu süreçler işletilmeden, kapalı kapılar arkasında topluma ve toplum kesimlerine rağmen hazırlanan metin ihtiyaca cevap veren olmaz.
Kaldı ki; 'taş taş üstünde, gövde üstünde baş kalmayacak...' dedikleri kent savaşlarının ağır siyasal, sosyal travması kanamaya devam ediyorken. KCK davaları ile yüz binlerce Kürt terörize edilmiş, on binlercesi tutsakken. Kobanî kumpas davası ile Kürtlerden DAİŞ'in intikamını almak isteyen nahak zihniyet iktidardayken. Gezi kumpas davaları ile on binlerce Türkiyeli muhalif tutsak ve mağdurken. AYM ve AİHM kararlarına rağmen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala serbest bırakılmıyorken. Milletvekili seçilmiş olması nedeni ile 'Can Atalay serbest bırakılmalı' diyen AYM kararını hiçe sayarken…
Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Alevilere kültürel soykırımı dayatan, ÇEDES projesi ile Alevilere iktidar İslam gömleğini giydirmek isteyen inkârcı Yezit zihniyetin iktidarında hazırlanan metin bizim anladığımız anlamda ve içerikte bir anayasa metni olmayacaktır. Olsa olsa toplumu prangaya almak isteyen anti demokratik, otoriter faşist rejimin deli gömleği olacaktır. Siyasi partiler, siyasi aktörler ve toplum dinamikleri bu oyuna gelmemeli, kendileri demokratik, özgürlükçü Anayasa yapım ve yazılım sürecinin öznesi olmalıdır.