Sığınmacı pazarlığı mı yapıldı?
Dünya Haberleri —

Friedrich Merz ve Recep Tayyip Erdoğan / foto:AFP
- Friedrich Merz-Erdoğan görüşmesinde; Almanya, Türkiye’ye AB üyeliği hedefi sürecinde destek güvencesi verip, Kopenhag kriterlerini hatırlattı. Merz, Türkiye’den reddedilen sığınmacıların geri kabulünü beklerken, Erdoğan’ın bu konuya sıcak bakmadığı belirtiliyor.
- Alman basını Merz’in tutumunu şu başlıklarda eleştirdi: “Almanya, Erdoğan karşısında eğilmek zorunda değil. Avrupa, Erdoğan’ın diktatörce eğilimlerini kınamalı ve Türkiye, Almanya’ya muhtaç. Almanya, Erdoğan'ı tıpkı Vladimir Putin veya Şi Cinping'i değerlendirdiği ölçütlerle değerlendirmeli."
- Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Şam'da HTŞ rejimiyle görüştü. HTŞ rejiminin “demokrasi ve hukuk devleti adımlarını” desteklediklerini, “normal ve dostane ilişkiler” hedeflediklerini söyledi. 40 milyonluk euro ek yardım taahhüt etti.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, yeni bir “stratejik ortaklık” kurabilmek için Türkiye’ye giderek 30 Ekim’de Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü. Gazze, Ukrayna, göç ve savunma işbirliğinin ele alındığı görüşmenin ardından taraflar, ortak basın açıklaması düzenledi.
Yeni bir jeopolitik sürece girildiğini ve büyük güçlerin siyasetin belirleyicisi olacağını savunan Merz, "Avrupalı olarak stratejik ortaklıklarımızı geliştirmeliyiz ve Türkiye de burada devre dışı kalamaz, kalmamalı" dedi. Ancak ortak basın açıklamasında taraflar arasındaki görüş ayrılıkları dikkat çekti.
Merz, İsrail'in yanında yer alırken, Erdoğan bir kez daha İsrail'i "soykırım" ile suçladı. CDU’lu Merz, Almanya-Türkiye arasındaki ilişkileri "değerli" ve "benzersiz bir şekilde geniş ve derin" olarak övdü. Özellikle Türkiye'den Almanya'ya “misafir işçi” olarak gelenlerin rolüne vurgu yaptı: "Bu insanlar ve bu aileler olmasaydı, Almanya 60 yıl önceki ekonomik yükselişi başlatamazdı."
Bir kez daha Eurofighter istedi
"Almanya ile Türkiye arasındaki eşsiz ticari ilişkiler devam ediyor” diyen Erdoğan, 50 milyar euro sınırını aşan ticaret hacminin yakında 60 milyar euroya çıkarılacağını duyurdu ve "silah temininde yaşadığımız zorlukları geride bırakmalıyız" ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın bu sözleri Eurofighter savaş uçakları üzerindeki ambargoya atıftı.
"Eurofighter süreci gibi Almanya'nın son dönemde bu alanda attığı olumlu adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye'nin savunma konusunda yakaladığı ivme dikkate alındığında Almanya ile geniş imkânlara sahip olduğumuz görülüyor. Kazan kazan anlayışı temelinde bu iş birliğini daha da güçlendirebiliriz” dedi. Merz de “güvenlik politikaları alanında” daha yakın iş birliği içinde olacaklarını ifade ederek, "Ulaştırma ve demir yolları konusunda da önemli gelişmeler yaşayabiliriz" dedi.
Mayıs ayına kadar Almanya, Türkiye’ye Eurofighter savaş uçaklarının satışını veto etmişti. Ancak Merz, göreve geldikten kısa süre sonra bu satışın önündeki engelleri kaldırdı. Merz, İngiltere’den savaş uçaklarının satın alınmasını “tüm NATO ortaklarının güvenliğine bir katkı” olarak değerlendirdi.
AB üyeliğinde güvence verdi
Erdoğan'a, Türkiye'nin AB üyeliği hedefine Almanya'nın verdiği destek konusunda güvence veren Merz, "Şahsen ben ve Alman hükümeti Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne yakın görüyoruz. Avrupa'ya giden yolu açmaya devam etmek istiyoruz." Ayrıca, AB'ye katılım için Kopenhag kriterlerine de atıfta bulundu ve şu açıklamayı yaptı:
"AB'ye giden yol Kopenhag kriterlerine uyumdan geçmektedir. Türkiye'de henüz bu kriterleri karşılamayan kararlar alındı. Bununla birlikte, yargı standartlarının henüz AB'de istediğimiz standartlara uymadığı yönündeki endişelerimi dile getirdim.”
Erdoğan ise Kopenhag kriterlerine karşılık olarak “Ankara kriterlerinin” olduğunu söyledi: "Öncelikle şu an itibariyle Türkiye'de biz yaklaşım noktasında rahatız, huzurluyuz. Çünkü biz Kopenhag kriterleri noktasında hep şunu söyledik; Kopenhag Kriterleri bizim için olumsuz bir yaklaşım süreci değil. Eğer Kopenhag Kriterleri noktasında Türkiye'ye yaklaşılıyorsa, bizim de bunun karşısında Ankara kriterlerimiz vardır. Ankara kriterleriyle biz Avrupa'ya ve dünyaya açılırız.”
Erdoğan, "Türkiye'nin işleyen bir demokrasisi olduğunu ve bu konuyla ilgili bir sıkıntısı bulunmadığını" da iddia ederek, Ekrem İmamoğlu dosyası ile ilgili, "Hangi makamda olursanız olun eğer hukuku ayaklar altına alırsanız yargı makamları da ne gerekiyorsa onu yapmak zorundadır. Eğer yapmazlarsa bu defa yolsuzluk, hırsızlık her tür yanlış alır başını gider. Nitekim İstanbul'daki süreç böyle işlemiştir” dedi.
Milletvekillerinden Merz’e eleştiri
SPD ve Die Linke milletvekilleri, ziyaret öncesi Merz’in Erdoğan’a insan hakları ihlallerinde net bir mesaj vermesini istemişti. SPD'li siyasetçi ve Alman-Türk Toplumu Başkanı Macit Karaahmetoğlu AFP’ye "Türkiye'de şu anda yaşananlara bakarsanız, Türk Cumhurbaşkanı'na kapalı kapılar ardında yaptıklarının kabul edilemez olduğunun çok açık bir şekilde söylenmesi gerektiğine inanıyorum" demişti.
Die Linke (Sol Parti) milletvekili Cansu Özdemir ise gazetemize şu açıklamayı yapmıştı: “Başbakan Merz'in Türkiye ziyaretini, Türk devletinin ağır insan hakları ihlallerini açık ve net bir biçimde gündeme getirmek için bir fırsat olarak değerlendirmesini bekliyorum. Bu aynı zamanda Erdoğan'ın Türkiye'deki demokrasiye yönelik saldırılarını da açıkça kınamasını gerektirir.
Almanya, Türkiye'nin önemli bir ortağı olarak, tüm siyasi tutsakların - özellikle Alman vatandaşı olanların - serbest bırakılması için sorumluluk üstlenmelidir. Merz, muhaliflere, gazetecilere ve aktivistlere yönelik siyasi baskıların ve devlet şiddetinin bir hukuk devletinde yeri olmadığını net bir biçimde ifade etmelidir. Ayrıca, barış sürecinin yeniden başlaması için güçlü bir işaret verilmesi gerekmektedir. Abdullah Öcalan'ın PKK'ye silah bırakma ve kendini feshetme çağrısında bulunmasından bu yana, Türk ordusunun Kürtlere yönelik askeri saldırılarının ve düşmanca tutumunun son bulması gerekmektedir. Aynı şekilde Merz, Türkiye'nin İslamcı milislere verdiği desteği sonlandırması ve Suriye ile bölgedeki tüm halklar için barış ve istikrarı sağlayacak bir politika benimsemesi yönünde baskı yapmalıdır.”
‘Merz, Erdoğan’a eğilmek zorunda değil’
Merz’in Türkiye ziyareti Alman medyasında da geniş yankı buldu. Özellikle Merz’in hak ihlallerinde rağmen cezaevindeki tutsak siyasetçiler veya muhalefet partileriyle görüşmemesine işaret edildi. Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) Merz'in Ankara'da Türkiye'deki muhalefete yönelik baskılara dair "oldukça net ifadeler kullandığını" ve hukuk devleti eksikliğinden duyduğu endişeyi açıkça dile getirdiğini belirtti ve ekledi: "Tüm jeostratejik çıkarlar bir yana, Almanya Türkiye Cumhurbaşkanı karşısında eğilmek zorunda değil. Türkiye, Almanya'ya en az Almanya'nın Türkiye'ye ihtiyaç duyduğu kadar muhtaç. Alman hükümeti Türkiye'yi stratejik olarak Avrupa'ya daha sıkı bağlamayı hedefliyorsa, uzun süredir demokratik bir inançla ülkenin Batı'ya yönelmesini savunan kesimleri de unutmamalı."
Haber portalı T-Online, Türk devletinin Avrupa’ya ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek şunları yazdı: “Erdoğan çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya ve özellikle Almanya'dan olmak üzere silah ve savunma sanayi ürünleri temin etmek istiyor. Merz bu konuda daha özgüvenli olmalı; sonuçta Almanya dünyanın dördüncü büyük ekonomisi. Burada mesele yalnızca ahlaki ilkeler ya da prensiplere bağlılık değil. Alman hükümeti, Erdoğan'ı da tıpkı Vladimir Putin veya Şi Cinping'i değerlendirdiği ölçütlerle değerlendirmeli."
Stuttgarter Zeitung, “Avrupa kıtası aslında Türk Cumhurbaşkanı'nın diktatörce eğilimlerini kınamalı” şeklinde verdiği yorumunda şunlara işaret etti: “Erdoğan, Avrupa için jeostratejik, askerî nedenlerle ve özellikle de mülteci meselesinde son derece önemli. Eğer yüz binlerce Suriyeli yeniden Batı'ya doğru yola çıkarsa, bu yalnızca Friedrich Merz için değil, (Avrupa için) büyük bir sorun olur."
‘Kısa ve soyut konuştu’
Der Spiegel, şu yorumda bulundu: “Almanya hükümetinin amacı, hızla güçlenen Türkiye ile ilişkileri daha yakın bir zemine taşımaktı; fakat bu ziyaret sonrası bunun gerçekleştiğini söylemek güç. Erdoğan’ın iktidarda olduğu yaklaşık yirmi yılda, Almanya-Türkiye ilişkileri hep gerilimli oldu. Her Alman yetkili Ankara’ya gittiğinde, belirli bir tansiyon ve potansiyel kriz riski vardı. Merz, Erdoğan’ı bir stratejik aktör olarak överken, Türkiye’nin güvenlik alanındaki önemine vurgu yaptı ve iki ülke arasında ‘stratejik ortaklık’ çağrısında bulundu. Merz, Türkiye’deki insan hakları durumunu biliyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hapse girmesi ve muhalif isimlerin tutuklanması gibi konulardan da haberdar. Bu görüşmede, İmamoğlu konusuna değinmedi ve yalnızca AB üyeliği bağlamında hukukun üstünlüğü konusuna kısa ve soyut şekilde işaret etti.”
‘Şimdi dost mu olduk?’
“Şimdi dost mu olduk?” başlığıyla çıkan Bild ise, “Ankara- Almanya ve Türkiye, iş birliğini artırma konusunda kararlı. Şansölye Merz Ankara’daki ziyaretinde iki ülkenin ekonomik, askeri ve kültürel bağlarını vurguladı ve bunları gelecekte daha da derinleştirmek istediklerini açıkladı.
Merz döneminde Almanya, Türkiye’ye yaklaşmayı eleştirel bir tavır yerine dostane bir zeminde yapmak ve ilişkileri güçlendirmeyi hedefliyor. Türkiye, NATO içinde ve özellikle yasa dışı göç konularında kritik bir ortak. Almanya, Türkiye’den reddedilen sığınmacıların geri kabulünü bekliyor; ancak Erdoğan’ın bu konuya sıcak bakmadığı belirtiliyor. Merz, Türkiye’nin AB perspektifi konusunda da aşırıya kaçmayan eleştirilerde bulundu ve ‘Yargı bağımsızlığı gibi konular bizim beklentilerimize tam olarak uymuyor’ dedi” sözleriyle görüşmeyi değerlendirdi.
Alman bakan Şam’a gitti, HTŞ’ye destek verdi
Merz, Erdoğan’la görüştüğü sıralarda Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul da Suriye’de Heyet Tehrir El Şam (HTŞ) rejimi yetkilileriyle bir araya geldi. Şam yakınlarındaki Harasta'yı ziyaret eden Alman Bakan "Burada neredeyse hiç kimse insanca yaşayamaz" diye konuştu. Daha önce bu denli büyük çaplı bir yıkımı görmediğini ifade eden Wadephul, sığınmacıların kısa vadede ülkeye geri dönemeyeceklerini söyledi.
Wadephul, Almanya’da eğitim almış genç Suriyelilerin özgürce karar vereceğini belirterek “Bizde kalıp topluma entegre olan herkes hoş karşılanır” ifadelerini kullandı. Ağır suç işlemiş az sayıdaki kişinin iadesine dair Şam’la temas yürütüldüğünü söyledi.
HTŞ lideri Ahmed Şara(Colani) ve Dışişleri Bakanı Esad el-Şabani ile görüşen Wadephul, “Suriye'nin hızlı biçimde yeniden inşası için” çağrıda bulundu. HTŞ’ye, “Onları şimdi ülkelerinin geleceğini kendi ellerine almaları için desteklemek istiyoruz" sözleriyle destek verdi. HTŞ rejiminin “demokrasi ve hukuk devleti adımlarını” desteklediklerini, “normal ve dostane ilişkiler” hedeflediklerini söyledi. Almanya’daki Suriyelileri “insanî köprü” olarak tanımladı.
Avrupa'nın özel bir sorumluluk taşıdığını vurgulayan Wadephul, Almanya'nın bu konuda öncülük etmesi gerektiğini savundu. Almanya'nın Suriye, Lübnan ve Ürdün'ü bu ülkelerde yaşanan insani kriz nedeniyle 52 milyon 600 bin euroya varan ek yardımlarla destekleyeceğini sözlerine ekledi. Alman Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, yaklaşık 39 milyon 400 bin euronun Suriye'ye, 5 milyon 250 bin euronun Lübnan'a ve 8 milyon euronun da Ürdün'e ayrılması planlanıyor. HABER MERKEZİ













