Sınır tanımayan barbarlık

Elif KAYA yazdı —

  • Katillerin kaçıp sığındığı yer ise ne gariptir kuzeyli ailelerin barınmasına müsaade edilmeyen, Hewlêr şehri oldu. Geçen sonbahar vurulan Ferhat Barış ve Yasin Bulut’un failleri de Hewlêr’in yolunu tuttu. 

Yanı başındakinin inkârı üzerine kurulu olan her ilişki ölümcüldür. Karşısındakine hükmedip, onu ortadan kaldırmaya ve varlığını ispatlamaya koşullanır. Dolayısıyla ne kendisiyle ne de yanı başındakiyle barışıktır; kaybetme korkusuyla mevcut konumunu sürdürmek için sürekli şiddet sarmalını büyütür. Öldürerek, korkutarak, boyun eğdirip, teslim alarak ömrünü uzatmaya, kendini ispatlamaya çalışır. Yaşanan bu gerilim ve kaostan faşizm durmadan nefret ve ölüm kusar.

Faşizm, nefret söylemlerine bir başladı mı bu kartopu misali büyür. Zamanla öyle bir düzeye ulaşır ki boyun eğdiremediği herkesi mutlak öldürmeyi, ortadan kaldırmayı ister. Farklı düşünen herkesimi ortadan kaldırılması gereken nesneler konumuna indirger. Bu durumda ne ahlak, ne vicdan, ne insan hakları ne de uluslararası yasalar umursanır. Faşizmle bağdaşmayan her uygulama ulusal çıkarlara yöneltilmiş bir ‘dış düşman’ yaftasıyla manipüle edilir, toplum adeta uyuşturularak, sorgulayamaz konuma getirilir. Faşizm bu paranoyayı abartıp, gerçeğin yerine öyle ikame eder ki, ölüm tahakküm kurmanın, ortadan kaldırmanın da ötesinde bir zevk aracına dönüşür. Adorno'nun ifade ettiği gibi, insanlığın öldüğü nokta da burasıdır.

Türk devletinin faşizmi karşısında Kürtlerin şahsında insanlık uzun süredir can çekişiyor… Faşizm, Kürtlere karşı geliştirdiği nefret söylemlerini öyle bir düzeye ulaştırdı ki her koşulda ortadan kaldırılması gereken ‘nesneler’ konumuna indirgedi. Çocuğundan, yaşlısına, kadından erkeğine herkes potansiyel tehlikedir! Uygulanan devlet terörüne ise terörist yaftasıyla kılıf oluşturuluyor. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz, 10 yaşındaki Cemile Çağırga yada HDP gençlik kollarında çalışma yürüten Deniz Poyraz bir anda teröristte dönüşebiliyor. Deniz Poyraz’ın katiline sahip çıkan Devlet Bahçeli her kürdün potansiyel bir tehlike olarak görüldüğünü açık ifade edebiliyor.

 Türkiye’nin sınırları içinde yıllardır yaşanan bu durum şimdi sınırların dışına taşmış durumda. Faşizm Rojava’da, Şengal’de, Güney’de her gün katliamlar yapıyor.

Türkiye devletinin zulmünden kaçarak, Güney Kürdistan’a gelip, yerleşen yüzlerce aile var. Pek çoğu ya işkencelerden geçtiği, ceza aldığı ya da tutuklanma riski olduğundan güneyin zorlu koşullarında yeniden yaşama tutunmaya çalıştı. Zorlu koşullar diyorum, çünkü uzun süredir bu alan Türkiye’nin arka bahçesine dönmüş durumda. Türkiye'den kaçıp gelenlerin iş kurması, yaşamlarını sürdürmesi çok da kolay olmuyor. Türkiye'nin engellemeleri ve saldığı ölüm korkusu burada tüm ağırlığınca hissediliyor. Hatırlanacağı üzere 2016 yılında Hewlêr’de kalan ve kuzeyden göç eden aileler üzerinde geliştirilen yıldırma politikası Temmuz 2019 tarihi itibariyle tüm ailelerin bu alandan çıkarılması ile sonuçlandı. Yani bir anlamda tüm aileler KDP bölgesinden çıkarılıp, Süleymaniye bölgesine gitmeye zorlandı.

Ancak Süleymaniye bölgesi son yıllarda kuzeyli siyasetçilere ve ailelere en fazla suikastın düzenlendiği bir alana dönüştü. Şehrin en işlek alanına insansız hava uçaklarıyla düzenlenen suikastlardan tutalım, evinden çıkarken, işine giderken sokak ortasında insanlar vurulup, öldürüldü. Katillerin kaçıp sığındığı yer ise ne gariptir kuzeyli ailelerin barınmasına müsaade edilmeyen, Hewlêr şehri oldu. Geçen sonbahar vurulan Ferhat Barış ve Yasin Bulut’un failleri de Hewlêr’in yolunu tuttu. 17 Mayıs tarihinde şehrin en işlek caddesinde, her adımının kameralarla izlendiği bir yerde Mehmet Zeki Çelebi’yi, katleden katillerde ellerini kollarını sallayarak Hewlêr’e geçti!

Oysa Mehmet Zeki’nin üyesi olduğu Mezopotamya İşçiler Derneği geçen sonbaharda yaptığı basın açıklamasında kuzeyli ailelerin Türk MİT’i tarafından tehdit edildiklerini duyurmuş, bu konuda Güney hükümetinden, BM den tedbir almalarını istemişlerdi. Ancak tüm bunlara rağmen ne bölge yönetimi nede BM nezdinde herhangi bir koruma tedbiri geliştirilmedi. Öyle anlaşılıyor ki Kürtlerin öldürülmesi normalleşen bir duruma dönüşmüş. Kimi işbirlikçi Kürtler ise buna çanak tutmaya devam ediyor.

Mexmûr mülteci kampında, Çemçemal’de, Medya Savunma alanlarında uçaklarla her gün insanlar katlediliyor. Kullanılan kimyasal silahların haddi, hesabı yok.

 Vicdan, merhamet, ahlak ölçülerini rafa kaldıran barbarlık, onurlu yaşam çabasında olan Kürdü öldürmekte sınır tanımıyor. Dünya ise durmuş, yaşananları izliyor…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.