Sınırlara sıkışmış hayatlar

Dosya Haberleri —

  • Belarus-Polonya sınırında bulunan binlerce mülteci Avrupa’ya geçmek için hayatta kalma mücadelesi veriyor. Soğuk, aç ve susuz bırakılan mülteciler, su ihtiyacını bataklıktaki suyu içerek karşılıyor. Mültecilerle dayanışmak isteyenler ise engelleniyor.
  • Dördüncü denemesinde Almanya’ya geçmeyi başaran F.K., ‘Belaruslu askerler bizi soyup, işkence yaptı, kaburgam kırıldı. Gruptakilerin bir kısmı yaralandı. Paramızın hepsini gasp ettikten sonra elbiselerimizi bize geri verdiler ve tekrar tampon bölgeye attılar’ diyor.

 

FEHMİ KATAR/BERLİN

Belarus-Polonya sınırı arasındaki tampon bölgede hiçbir örneği olmayan bir trajedi yaşanıyor son aylarda. Çoğunluğu Güney Kürdistanlı olan binlerce mülteci, Belarus üzerinden Polonya’ya girmeye çalışırken iki ülke arasındaki tampon bölgede bekletilen mülteciler kelimenin tam anlamıyla hapsedildi. Polonya askerleri sınırdan içeri giren mültecileri kendi yasalarını çiğneyerek hiçbir hukuki sürece tabi tutmadan tekrar tampon bölgeye bırakırken; açlık ve susuzluktan ölmemek için tekrar Belarus’a geri girmeye çalışan mülteciler bu sefer de Belaruslu askerlerce işkence edilip, bütün değerli eşyalarına el konulduktan sonra tekrar tampon bölgeye götürülüyor.

 

Yetkililer kaçakçılara yönlendiriyor

Belarus-Polonya sınırında Avrupa’ya geçmek için binlerce mülteci haftalardır zor şartlar altında yaşam mücadelesi veriyor. Dördüncü denemesinde Polonya’ya ardından Almanya’ya geçmeyi başaran F.K. Belaruslu askerler tarafından işkenceye maruz kalmış, kaburgası kırılmış. F.K. insan kaçakçılığı yapan şebekelerin yüzde 90’ından fazlasının Güney Kürdistanlı olduğu bilgisini veriyor. Güney Kürdistanlı Aras Palani de kızı ve torunlarının Hewler’den Belarus için vize alırken havaalanı yetkilileri tarafından insan kaçakçısı şebekelere yönlendirildiğini belirtiyor. 

Üç kez tampon bölgeye bırakıldı

Bu sürecin hem canlı tanığı hem da mağdurlarından biri olan Amedli F.K, 3 defa Polonya sınırında askerler tarafından tutulup tekrar tampon bölgeye bırakıldığını belirtiyor. Türkiye’de devam eden ve uzun yıllar hapis cezası öngören siyasi bir davadan dolayı çocuklarını ve ailesini geride bırakıp ülkesini terk etmek zorunda kaldığını ifade eden F.K, tampon bölgeye giren her kişinin, kimliğinin elinden alındığını ve uzun süre kurtulamayacağı travma yaşatıldığını aktarıyor.  

 

F.K

‘Bataklıktaki suyu içiyorduk’

Belarus askerlerinin gasp ettiği göçmenlere işkence yaptığını aktaran F.K, yaşadıklarını şöyle anlatıyor. “Biz küçük bir grupla beraber tampon bölgenin daha tenha bir kısmı olan Tikhovolya’daydık. Onun için ne yemeğe ne suya ne de soğuktan koruyabilecek bir şeye ulaşamıyorduk. Şebekenin ‘rehber’ dedikleri elemanlarının yardımıyla Polonya sınırına üç defa girdik. Askerler tarafından tutulup tekrar tampon bölgeye bırakıldık. En son artık yağmur sularının biriktiği bataklıktaki simsiyah bir suyu içiyorduk. Giderek soğuyan havanın etkisiyle de yaşam şartları dayanılmaz hale geldi. Biz de en azından zaruri ihtiyaçlarımızı karşılamak için Belarus’a geri dönmeye karar verdik.”  

‘İşkenceden kaburgam kırıldı’

F.K. ve beraberindekiler dönüşte hayatlarında unutamayacakları bir travma yaşamışlar. Odundan yaptıkları bir merdiven ile sınır tellerini aştıklarını belirten F.K, “Sınırdan içeriye 3 kilometre girdikten sonra Belarus askerleri arama köpeklerinin desteğiyle yerimizi tespit etti” diyerek, yakalandıklarında bitmek bilmeyen bir işkenceye maruz kaldıklarını anlatıyor: 

“Üzerlerindeki kıyafetlerden özel birlikler olduğunu tahmin ettiğim askerler, bize ulaşır ulaşmaz küfürler ederek dövmeye başladılar. Sadece iç çamaşırımız kalana kadar bizi soyup, işkencelerine devam ettiler. Bu işkencede kaburgam kırıldı. Gruptakilerin bir kısmı yaralandı. Değerli eşya ve paramızın hepsini gasp ettikten sonra elbiselerimizi bize geri verdiler ve bizi askeri arabaya bindirerek tekrar tampon bölgeye attılar.”  

Ruhları ellerinden alınmış enkazlar   

Dördüncü denemelerinde başarılı olduklarını belirten F.K., “Nihayet ulaştığımız Polonya sınırı içindeki bir noktada şebeke tarafından bir arabaya bindirilip, Almanya sınırına kadar getirildik” diye anlatıyor. Şu an Almanya’da bir mülteci kampından olan F.K’nin kafasını bugünlerde en çok meşgul eden şey ise Polonya-Belarus sınırında geri de kalan mülteciler. Soğuk hava koşullarında hasta ve çocukların nasıl dayanabileceğini düşünen F.K, “Bu trajediyi yaşayanların yaşamları artık iki sayfalı oluyor; öncesi ve sonrası. Öncesine ait bütün yaşamınız bir anda siliniyor. Daha önceki yaşamınıza dair elinizde bir enkazdan başka bir şey kalmıyor ve bununla ne kadar yaşanıyorsa, bu süreci aşıp buraya gelen mülteciler de öyle yaşıyorlar. Mülteci kampında ruhları ellerinden alınmış enkazlar görüyorum sadece” diyor. 

Şebeke Güney Kürdistan’dan!

Güney Kürdistanlı şebekeler aracılığıyla, Belarus’tan Polonya’ya gelen F.K’nin verdiği bildire göre; bu işi yapan şebekelerin yüzde 90’ından fazlası Güney Kürdistanlı. F.K. şebekelerin nasıl çalıştığına dair de şu bilgileri de şöyle paylaşıyor: “Güney Kürdistan’dan gelenler kişi başı 7 bin dolardan başlayan paralar veriyorlar. Kendi uçak biletlerini alabilen ve Belarus’a vizesiz gidebilen T.C vatandaşlarına ise 4 bin dolar üzerinde fiyatlar uygulanıyor. Hem Türkiye’de hem de Güney Kürdistan’da şubeleri olan bu şebekelerin yanı sıra aracı firmalar da var. Bu aracı firmalar parayı alıyor; başvuruyu yapan mülteci yerine ulaşana kadar parayı saklıyor. Mülteci yerine ulaştığında paradan komisyonunu alarak şebekeye teslim ediyorlar. Özelikle Güney Kürdistan’dan Belarus’a uçan uçaklar, bu şebekelerin onayı olmadan kimseyi uçağa almıyorlar.”

Aras Palani

Legal yollardan sonuç alamamış

Polonya’da zor durumdaki mültecilere gece gündüz yardım ettiği için Aras7/24, lakabı takılan Güney Kürdistanlı Aras Palani de F.K’nin söylediklerinin hepsini doğruluyor. Kendisi 20 sene önce Saddam rejiminden kaçarak, İngiltere’ye yerleşmiş ve oranın vatandaşlığı almış olan Palani, torunlarının da olduğu 7 kişilik ailesini yanına almak için bütün legal yolları denemiş ancak sonuç alamamış. En son Belarus üzerinden açılan yoldan haberi olunca, çocukları ve torunları için Hewler’den Belarus’a yapılan uçuşlardan bilet ayarlıyor. 

Havaalanı şebekeye yönlendirdi

Normalde Belarus vizesini Iraklıların havaalanından 10 dolara hallettiklerini belirten Palani, çocuklarının check-in işlemi yapılırken uçak görevlilerince geri gönderildiklerini ve onlara ancak şebekenin işlettiği turizm firmalarından alınan ve 3 bin 500 dolara satılan Belarus vizesi alınca uçağa binebileceklerinin söylendiğini belirtiyor. İşin içinde hem devletler hem uçak şirketleri hem de insan kaçakçısı şebekelerin olduğunu dile getiren Palani, “Olan bizler ve bizim gibi insanlara oluyor” diyor. 

Ailesine su ve yemek veremedi  

Sonunda mecburi olarak ailesi için şebekeden vize almak zorunda kalan Palani ve ailesinin asıl mücadelesi Polonya sınırında başlıyor. Bir gecede ailesinin bulunduğu Polonya tarafına 7 defa geçmeye çalıştığını belirten Palani, her defasında Polonya askerleri tarafından yakalanıp sınırın öbür tarafına atıldığını belirtiyor. Aç ve susuz ailesine yiyecek ve su ulaştırmak için Polonya devletinin yasak bölgesini bile aştığını söyleyen Palani, çocuğu ve torunlarına görüş mesafesine kadar yaklaşmışken, sınır koruma askerlerince fark edildiğini belirtiyor. Askerlere yanındaki yiyecek ve içecekleri sınır telleri üzerinden diğer tarafa atmaya izin vermeleri için yalvardığını söyleyen Palani, askerlerin izin vermedikleri gibi onu tutuklayıp mahkemeye çıkararak para cezasına çarpıtıldığını anlatıyor. 

Askerler köpeklerle saldırdı

Ailesinin birçok denemeden sonra nihayet Polonya’ya ulaştığını ve mülteci sürecine girdiğini belirten Palani, aile üyelerinin de diğer mülteciler gibi ciddi bir travma yaşadığını söylüyor. Ailesinin özelikle Belaruslu askerler tarafından kötü muameleye maruz kaldığını anlatan Palani, “Askerler ailemin üzerine köpek salmışlar” diyor. 

Aras 7/24 oldu 

Kendi ailesi için Polonya’ya giden Palani, yaşanan trajedi karşısında kayıtsız kalamayarak diğer mültecilere de yardım ediyor. Kürtçe’nin lehçelerinin de içinde olduğu 12 dil bilen Palani, Polonya’daki mültecilerin acil yardım hattına dönüşüyor. Polonya’da mülteci hakları için mücadele eden Grupa Granica (Sınır Grubu) ilişkilenen Palani, bütün iletişim bilgilerini sosyal medyada yayarak, 7/24 ulaşılabilen biri oluyor. Sınırdaki ormanlarda saklanan mültecileri Palani’yi arıyor, ona konumlarını atıyorlar. Palani ise bunu yardım kuruluşlarına ve aktivistlere ulaştırıyor ya da bazen kendisi ulaşıyor onlara içecek, yiyecek ve soğuktan koruyucu malzemeler ulaştırıyor.   

Umudun peşine düşüyorlar 

Polonya’da kalıp zor durumdaki mültecilere yardım etmeye karar verdiğini, bu süreçte açlık, hastalık, ölümlere şahitlik ettiğini belirten Palani, Güney Kürdistan’daki duruma işaret ederek şunları söylüyor: “Hiç kimse durduk yere hadi ülkemizi terk edelim, gidelim demez. Ama eğer bir yerde geleceğe dair umudunuz bitmişse, inancınız kalmamışsa işte böyle oradan dışarıya açılan en küçük bir pencereden kaçmaya çalışırsınız. Bugün Güney Kürdistan’daki insanların çoğunluğu umudunu kaybetmiş. Umudun olmadığı yerde yaşam da olmaz. Ondan dolayı ölüm pahasına umudun peşine düşüyorlar.”

 

2 bin 800 Kürdistanlı geri gönderildi

Sınırda mahsur kalan mültecilerin Avrupa’ya geçişini engellemek için binlerce Polonyalı asker, polis sınır hattında bekliyor. Sınırdaki Kürt mülteciler ise peyderpey Güney Kürdistan’a gönderiliyor. Geçtiğimiz günlerde 419 kişi daha Hewler’e gönderildi. Şimdiye kadar 2 bin 800’e yakın mültecinin Güney Kürdistan’a gönderildiği belirtiyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.