Sivas kampı: Böyle bir arşive rastlanmamıştır

Forum Haberleri —

.

.

  • Sivas kampında yıllarca tutulan Kürt ailelerin talebi gerekçesiz biçimde reddedildi. Komisyona göre böyle bir arşiv kaydı yoktu. AKP o dönemin en zalime uygulamalarından biri olan Sivas kampını klasik devlet refleksi ile reddetti.
  • Türkiye’nin hukuku Kürt mahallesine kadardır. T.C devletinde ara sıra da olsa işleyen hukuk konu Kürtler ve tarihle yüzleşmek olduğunda yine gayri hukuki haline, yani devletin genetik kodlarının refleksine geri dönüyor.

OKTAY CANDEMİR
Türkiye, 27 Mayıs 1960 sabahına Türkeş’in sesiyle uyandı. Vatandaşları radyonun başına davet eden anonsun ardından konuşan Albay Türkeş; kansız bir darbe yapmakla övünüyor, NATO ve CENTO’ya bağlılıklarını ilan ediyordu.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşları önce Yassıada’ya konuluyor,  yapılan yargılamaların ardından idam ediliyordu.

Tüm ülkeyi yeniden dizayn eden darbecilerin hedefinde yine Kürtler vardı. Kürt coğrafyasında yaşanan gelişmeler cuntacıları rahatsız ediyor ve ‘ilave tedbirler’ almaya itince ‘görülen lüzum üzerine’ Sivas Toplama Kampı açılıyor ve derdest edilen Kürtler buraya toplanıyordu.

Aralarında Faik Bucak, Şeyh Said’in çocukları, Van’dan Kinyas Kartal, Hakkâri’den Ertuş’lar, Ağrı’dan Öztürk’ler, Diyarbakır’dan Said Ensarioğlu, HDP eski Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın dedesi Zeynel Tur, Elazığ’dan Septioğulları, Erzurum’dan Mehmet Kırkıncı, Malatya’dan Sait Çekmegil, Van CHP Milletvekili Tevfik Doğuışıker’in bulunduğu 485 kişi Sivas Kabakyazı 5. Er Eğitim Tugayı’nda bulunan askeri garnizonun içinde bulunan bir alana konuldu.

Sivas kampının açılmasının ardından cunta yöntemi alelacele 105 no’lu kanunu şu gerekçelerle çıkarıyordu: “Ağalık ve şeyhlik gibi müesseseleri yok etmek.” 

Sivas Kampı mağdurlarından Faik Bucak, bu durumu “Ben yıllarca avukatlık, hâkimlik yaptım. Benim toprağım yoktu ki toprak ağası olayım" diyerek yalanı yüzerine vuruyordu.

Haklarında isnat edilen suçlama Kürtçülüktü. Sivas Kampı aslında 1919 Sivas kongresine yönelik bir mesajdı. Kürtleri yeniden Sivas kongresi çizgisine çekmek için hayata geçirilen bir politikaydı. Kürtlere açıkça “Sivas kongresinde kalın, o çizgiden çıkarsanız bedelini ağır ödersiniz” tehdidiydi.

Peki, bu politika başarılı oldu mu, Kürtleri ıslah etmek amacıyla uygulanan bu politikanın mağdurları Sivas kampından sonra neler yaptılar? 

Hakkı ve Mehmet Bucak: Sivas kampında uzun yıllar kalan Mehmet Bucak daha sonra Adalet Partisi'nden milletvekili seçildi. Aşireti son yıllarda en fazla korucuya sahip aşiret olmuştur. Hakkı Bucak'ın oğlu kamuoyunun yakından tanıdığı Susurluk hükümlüsü ve Doğru Yol Partisi eski milletvekili Sedat Bucak'tır. Bucak, 90’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerin çoğunda bizzat yer almıştır.

Hasan Doğan: Alevi dedesi ve Sivas Kampının en yaşlısı. Halen Cem Vakfı Genel Başkanlığı'nı yürüten ve Efrîn operasyonu sırasında “Ülkemizin milli güvenliği ve çıkarları her şeyin üstündedir. Bölge barışı için yapılan harekâtta, Yüce Allah’tan ordumuzun sözünü üstün, kılıcını keskin eylemesini niyaz ederiz” diyen Prof. Dr. İzzetin Doğan'ın babasıdır.

Fuat Fırat ve Fırat Ailesi: Şeyh Said'in torunları. Aile birkaç defa sürgün yedi. Sivas Kampı ve sonrasında sürgün yiyen Fuat Fırat daha sonra üç dönem Refah ve Fazilet partisinde milletvekilliği yaptı. 

Said Ensarioğlu: Uzun yıllar sürgün yıllarının ardından Doğru Yol Partisi'nden meclise girip devlet bakanlığı yaptı. Oğlu Mehmet Galip Ensarioğlu, 2015 seçimlerinden AKP’den milletvekili seçilmiştir.

Bu örnekler çoğaltılabilir, çünkü kampta kalanların 3/2’sinin devletin onları getirmek istediği çizgiye geldikleri bir sır değil, acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Sivas kampında zulme uğrayan Hakkı Bucak’ın oğlu Sedat Bucak, kendi halkına karşı uygulanan katliam politikalarının parçası olurken, Avukat Faik Bucak’ın oğlu Sertaç Bucak her dönem halkının haklı mücadelesinin yanında saf tutu. Sivas kampında kalan birçok aile ise daha sonra Kürtlerin hak mücadelesinin yanında durdu, onları tenzih ederim ama maalesef zulme uğrayanların birçoğu farklı nedenlerden ötürü kendisine zulüm eden zihniyetin bir parçası oldu.

Bunları şunun için yazıyorum: AKP hükümeti, iki yıl önce geleneğinden geldiğini iddia ettiği DP’yi savunmak ve sözde askeri darbe karşıtı olduğuna ilişkin algı yaratmak için “27 Mayıs darbe mağdurlarının zararlarının tazmini” için her ilde valilikler bünyesinde komisyonlar kurulmasına dair bir kanun çıkardı.

Konunun yasallaşmasının ardından o döneme damga vuran Sivas toplama kampının mağdurları da başvuruda bulunarak zararlarının tazmin edilmesini talep etti.

Adalet Bakan Yardımcısı ve Komisyon Başkanı Zekeriya Birkan, 3052 başvurudan 1457'si için manevi tazminat ödenmesine hükmedildiğini duyurdu. Ancak Bakan Birkan’ın tazminat ödeneceğine dair açıklamasına rağmen Sivas kampında yıllarca tutulan Kürt ailelerin talebi gerekçesiz biçimde reddedildi. Komisyona göre böyle bir arşiv kaydı yoktu. AKP o dönemin en zalime uygulamalarından biri olan Sivas kampını klasik devlet refleksi ile reddetti.

Türkiye’nin hukuku Kürt mahallesine kadardır. T.C devletinde ara sıra da olsa işleyen hukuk konu Kürtler ve tarihle yüzleşmek olduğunda yine gayri hukuki haline, yani devletin genetik kodlarının refleksine geri dönüyor. AKP’nin Sivas kampına olan yaklaşımı da bunun bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Osmanlı döneminde devlet-i ebed-müddet şiarı bugün de “Devletin bölünmez bütünlüğü” düsturuyla devam ediyor.  Söz konusu Kürtler ise gerisi teferruattır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.