Siyasal İslam ve 28 Şubat diyalektiği

Forum Haberleri —

  • 28 Şubat siyasal İslam’ın iktidara gelebilinmesi için o günün koşullarında ihtiyaç duyulan kurgulanmış bir hikâyeydi. 28 Şubat sürecinin İslamcı siyasete ve söyleme etkisi, günümüz Türkiye sosyolojisini ve siyasetini anlamak için oldukça önemlidir.

DEVRİM BARAN

28 Şubat, siyasal İslamcı (İslamcı Evanjelisler Musevi- İslam Yenilikçi Tarikatı) neslin kurumsal doğuşunda itici bir güç olmuştur. Siyasal İslamcı bu ikinci nesil kadro (AKP) Milli Görüş Hareketinin toplumsal-ekonomik ve kültürel bağlamındaki İslamcı söylemini değiştirerek Milli Görüş Hareketiyle bağlarını kopardığını yeni bir kimlik ve dille siyaseti inşa edecekleri vaadiyle siyaset sahnesine dahil edildiler.

28 Şubat siyasal İslam’ın iktidara gelebilinmesi için o günün koşullarında ihtiyaç duyulan kurgulanmış bir hikâyeydi. Türban sembolü üzerinden yazılan bu hikâye siyasal İslam için iktidara giden yolun yapı taşlarının dizilmesi olduğu kadar, diğer toplumsal sınıfların bu hikâyeye inandırılıp gelecekteki İslami iktidara hazır edilmesi gerekiyordu. 28 Şubat süreci kitlelere ordu şahsında Kemalizm’in baskıcı otoriter ve tekçi devlet anlayışı karşısın da mağdur edilmiş mazlumların inançları için her türlü çileye ve ötekileştirmeye karşı dik duran ve kamusal alandan dışlanmalarına rağmen dini sembollerinden (türban) taviz vermeyen inanmışlar fotoğrafını çıkarıyordu.

Bu fotoğrafın diğer bir yanı da zulme karşı eşitliği, adaleti, ahlakı ve ortaklaşmacı adil yaşamı savunanlar algısını oluşturmaya yönelikti. Dini bilincin siyasal iktidara gelebilmesi ve iktidar alternatifi olabilmesi için bir varlık göstermesi ve kitlelerin buna inandırılması gerekiyordu. 28 Şubat bu zeminin oluşturulması ve siyasal İslam’ın iktidara gelmesi için kurgulandı. Bu dönemde RP kadroları ve Necmettin Erbakan sinik ve teslimiyetçi bir tutum takınırken sivil toplum örgütlerinin açığa çıkardığı kamuoyu üzerinden Erdoğan ve etrafındaki kadrolar da sürece ılımlı, yenilikçi ve muhafazakâr demokratlar cilasıyla pazarlanacak ve böylelikle Tayyip Erdoğan öncülüğünde iktidar yürüyüşleri başlatılacaktı. Erdoğan'ın bu süreçten sonra kişisel popülaritesi artırılacak, okuduğu bir şiir nedeniyle kısa süreli bir cezaevi süreci yaşatılarak bireysel mağduriyet kimliği ile pekiştirilecekti.

Derin yapıların politik aktörü Deniz Baykal arabuluculuğuyla Siirt seçimlerinin iptaline gidilecek ve yeniden yapılan seçimle Tayyip Erdoğan hem milletvekili seçilecek hem de başbakanlık koltuğuna oturtulacaktı. Elbette ki 28 Şubat sürecinin saf inanmış bir inançlı kitlesi yok değildi. Özellikle üniversiteli genç kadınlar ve siyasal İslam çizgisinden uzak inançlı kitleler (Türk İslam sentezli olmayanlar) hem 28 Şubat döneminde hem de daha sonra ki iktidarlar dönemde asıl mağduriyeti yaşayan kesimler olacaktılar. Bu hususta en yakın zaman diliminde 28 Şubata karşı hak temelli mücadelenin öncü isimleri de olan İhsan Eliaçık, HDP milletvekilleri Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu ile Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilge'nin hem maruz kaldıkları linç hem de siyaset dışına itilmeye çalışılmaları en bariz ve canlı örnekler olarak karşımızda durmaktadır.

Siyasal İslam'ın (İslami Evanjelizm) Türkiye’deki hikâyesi 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte başlar. Kemalizm’in yeniden revize edilme ihtiyacı ile birlikte Yeşil Kuşak projesinin hayata geçirilmesi için bir geçiş dönemine ve ideolojik zemine ihtiyaç duyulmaktaydı. Bu dönem Ortadoğu’nun ABD tarafından ‘Yeni Dünya Düzeni’ adıyla tekrardan dizayn edildiği dönemdir. (Afgan Cihadı, İran İslam Devrimi, 12 Eylül darbesi) Bundan kaynaklı Beyaz Türk milliyetçiliği yerine Türk İslam Yeşil Türk milliyetçiliğine dayalı İkinci Cumhuriyetin inşasına girişildi.

1980 öncesi NATO güdümünde kurulan milliyetçi İslamcı ve antikomünist yapılar 1980 darbesi ile siyasal İslamcılara eklemlendirildiler. 12 Eylül darbesi ile cezaevlerine giren ülkücülerin bir kısmı devletin kendilerini kullandığı hissiyatıyla içeride dindarlaştırılıp dönüştürülecektiler. Tarikatlar 12 Eylül yönetimi ile işbirliği içinde bu ülkücüleri İslami camiaya entegre edip kendi saflarına çektiler. Böylece faşist karakterli Türk İslam sentezciliği siyasal İslam kimliği ile kurumsallaşacaktı. Ülkücüler Yusufi'ye ve taş medreseler olarak adlandırdıkları cezaevinden sonra yönlerini Tanrı dağından Hira Dağına çevirmiş olacaktılar. Fethullah Gülen ve Nur cemaati lideri Mehmet Kırkıncı’nın darbeden duydukları memnuniyet ve faşist dikta yönetimine minnetlerini belirtmeleri askeri cuntadan kimlerin ne amaçla nemalandığı açısından da önemliydi.

12 Eylül 1980 darbesiyle Kürtler, demokratlar ve sosyalistler cendereden geçirilirken siyasal İslam çizgisindeki dinciler sistemle bütünleştirilerek adeta beyaz Türklerle beyaz İslamcıların ittifakı oluşturulacaktı. Darbeciler siyasal İslamcılar üzerinden dini araçsallaştırarak faşist dikta rejimlerine rıza üretecek, dindarlarda rejime eklemlenip güçlenerek gelecekte iktidar olmanın hesaplarını yapacaktılar. 12 Eylül faşist darbesiyle başlayıp 28 Şubat süreciyle devam eden AKP'nin adım adım iktidara getirilmesinin arkasında bu tarihsel kurgu yatmaktadır. Bu zemin üzerinden kendisine iktidar yolu açılmıştır. Yine ulusalcı ve milliyetçi faşist cephe ile öncelikli olarak Kürtlerin imhası ile bu cephenin dışındaki toplumsal sınıfların tecridi ve terörize edilmesi üzerinden kurduğu ittifakla iktidarını sürdürme rızası almıştır.

Sayın Öcalan Dolmabahçe Mutabakatını 28 Şubat tarihine denk getirerek hem komplocu güçlere bir mesaj vermek hem de Türkiye’deki darbe mekaniğini Kürt ve Türk barışı üzerinden tasfiye etmek niyetindeydi. İslami evanjelist AKP iktidarı ve Erdoğan 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatının sonuca evrilmesiyle Yahudi Siyonist tarihsel arka planlarının ve ortaklıklarının açığa çıkacağı kaygısıyla çözüm masasını devirdiler. Bu aynı zamanda AKP ve Erdoğan rejiminin 28 Şubat komplocu zihniyetin parçası olduklarının ve Siyonizm’in Türkiye ve Ortadoğu’daki taşıyıcısı rolünü üstlendiklerini gösteriyor. Evrensel değerlerle hareket kabiliyetini yitirmiş olan faşist rejim hem Kürt sorunu boyutuyla hem de diğer kimliklere, kültürel inanç ve yaşam gruplarına yaklaşım ve çözümünde ussal olmayan yöntemlerde ısrar ettikçe kendi sonunu hazırlayacaktır. 28 Şubat sürecinin İslamcı siyasete ve söyleme etkisi, günümüz Türkiye sosyolojisini ve siyasetini anlamak için oldukça önemlidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.