Sonuçların etkilerini muhalefet belirler

Kemal Can

Kemal Can

  • Yerel seçimlerde siyasi haritanın büyük oranda değiştiğine dikkat çeken gazeteci-yazar Kemal Can, sonuçların siyasete etkisini de muhalefetin belirleyeceğini söyledi.

4 milyondan fazla oy kaybeden AKP’nin ikinci parti konumuna düştüğü, MHP’nin güç kaybettiği, İYİ Parti’de istifaların başladığı seçim tablosu içerisinde, CHP elde tuttuğu İstanbul ve Ankara’nın yanına yeni belediyeler ekleyip sandıktan birinci parti olarak çıkarken, Kurdistan kentlerine taşınan polis ve askerlerle çıplak biçimde kendisini gösteren usulsüzlüklere rağmen büyük bir başarıya imza atan DEM Parti, batıda ‘kent uzlaşısı’ temelinde kullanılan stratejik oylarla seçimlerin sonucunu belirledi.

Siyasi harita değişti

31 Mart seçimlerinin yerel özelliklerinin yanı sıra genel siyasetin dengesi açısından çok ilginç sonuçlar doğurduğunu söyleyen gazeteci Kemal Can, seçimlerin siyasi haritayı büyük ölçüde değiştirip iktidarın bir süredir yaşadığı erimeyi net bir biçimde ortaya koyduğunu dile getirdi. MA’dan Esra Solin Dal’a konuşan Can, bu duruma 14 Mayıs seçimleriyle kıyaslandığında iktidarın yaklaşık 7 milyona yakın bir oy kaybetmesini gösterdi.

DEM Parti’in aktif rolü

DEM Parti’nin oylarını korumanın yanı sıra daha önce kayyum atanan belediyeleri yeniden kazandığına işaret eden Can, “Yerel seçimlerde DEM Parti hem oylarını korudu hem de iktidara kaybettirmede aktif rol oynadı. DEM Parti, çok zor olan bu iki fonksiyonu bir arada yürütmeyi başardı ve böyle bir sonuç ortaya çıktı. Bu tabloya baktığımızda ana sonucun iktidarın oy kaybının devam eden istidadı gösteren bir seviyeye vardığını söyleyebiliriz. Geçen yılki seçimin moral bozukluğuna rağmen muhalefet seçmeninin yine inisiyatif alarak muhalefetin iki aktörü olan CHP ve DEM Parti’yi güçlü temsilciler olarak tutma tercihini kullandığını söyleyebiliriz” dedi.

İktidarın oy kaybı

İktidarın aslında çok uzun zaman önce oy kaybetmeye başladığını fakat taktik alanda siyaseti ve rakiplerini baskı altına alarak bunu önlemeye çalıştığını ifade eden Can, iktidarın oy kaybetme nedenlerini şöyle izah etti: “İktidarın 31 Mart seçimlerinde oy kaybetmesinin nedenlerinden biri, rakiplerini kontrol etme imkânlarını artık kullanamaması ve kendi seçmeninin kimlik sayımı ya da blok oy kullanma tarzını bırakıp memnuniyet ve rahatsızlık nedeniyle kullanması oldu. Bu da çok dramatik oy kayıplarının yanı sıra çok dar bir alana doğru sıkışan iktidar tablosu oluşturdu. İktidarın bu oy kaybını aynı ölçüde devralan bir muhalefet olduğunu söyleyemeyiz. Yani muhalefet açısından ciddi bir oy artışı söz konusu ama bu iktidarın kaybettiği bütün oyun blok değiştirdiği anlamına gelmiyor ama en azından bu potansiyelin varlığı görünüyor diyebiliriz. Dolayısıyla sonuçları okurken sadece muhalefetin performansı ya da sadece iktidarın eksik bıraktıkları üzerinden yapılacak değerlendirmeler eksik kalır. Tüm bunların birlikte düşünülmesi gerekir.” 

Gazeteci Can, bunlarla birlikte iktidar açısından kayıp yaratan en önemli faktörün kendi tabanındaki seçmen memnuniyetini ve temel sorunlarına çözüm üretmeden sadece kutuplaştırma siyaseti üzerinden politika yürütmesi olduğunun altını özellikle çizdi. 

Seçmen pozisyon aldı

Muhalefet açısından bakıldığında ise “içeriği son derece muğlak, kendi içerisinde paylaşım sorunlarına neden olan yapay ittifaklar yerine, doğrudan bu iktidarın gitmesi üzerine kurgulanmış ve biraz daha kendine güvenen tavır alışın önemli etkiler oluşturduğunu” ifade eden Can, bunlarla birlikte en belirleyici etkinin seçmenin siyasi aktörlerin durumuna bakmaksızın pozisyon alması olduğunu vurguladı. Can, “Hem iktidarı destekleyen seçmen hem de muhalefeti destekleyen seçmen bunu aracılar vasıtasıyla değil de doğrudan kendisi bir tercih olarak gösterdi. Bence seçimin önemli noktalarından biri de buydu” dedi.

İktidarın kaybının kalıcılığı

Seçim sonuçlarının Türkiye siyasetini nasıl etkileyebileceğinin, muhalefet aktörlerinin nasıl bir yol haritası çizeceklerine bağlı olduğunu belirten Can, şunları söyledi: “Bu seçimin sonuçlarının genel siyaseti ve Türkiye'deki demokratikleşme mücadelesini nasıl etkileyeceğini, sadece aritmetik sonuçlarla kestiremeyiz. Asıl seçimden sonra aktörlerin, seçim sonuçlarından nasıl bir okuma yaptığı ve politik rotalarını nasıl belirleyecekleri önümüzdeki süreci şekillendirecektir. Dolayısıyla demokrasi mücadelesinin de bu anlamda nasıl evirileceğini süreç içinde göreceğiz. 14 Mayıs seçimlerindeki ittifak programı içerisinde lafı çok geçmesine rağmen içselleştirilmiş bir demokrasi talebinin yükseldiğini görmedik. Bu seçimde de yaşanan bütün travmalara, hayal kırıklıklarına rağmen halkın iktidara karşı direnç gösterdiğine tanık olduk. İktidar kendi tabanını tutmakta zorlandı. İktidar, bir kısım oylarını, hala bloku içinde bulunup bulunmadığı tartışmalı olan Yeniden Refah Partisi’ne kaptırdı, bir kısmının ise oy vermedi. İktidarın kalıcı bir biçimde kayıp yaşayıp yaşamayacağı bundan sonra atacağı adımlara bağlı. Aynı şekilde muhalefet, özellikle CHP bu galibiyeti sadece başarının kapısını açan bir işaret olarak görüp siyaseti özgürleştiren, demokratikleştiren adımları atmayı başaramazsa daha önce de örneklerini gördüğümüz gibi sonuca ulaşamaz.”

CHP’nin Van tepkisi önemli

Kemal Can, DEM Parti’nin kentteki 14 belediyi de kazandığı Wan’da kurulan siyasi pusunun, iktidarın önceki politikalarına benzer bir çizgiden devam etmek istediğini gösterdiğine işaret ederek, şöyle konuştu: “Kayyum atamalarına karşı Türkiye siyasetinin diğer aktörlerinin aktif bir biçimde bunun bir demokrasi ve milli irade sorunu olarak görüp, bunu muhalefet mücadelesinin bir parçasına dönüştürmesi gerekir. Muhalefetin bu konudaki tutumu, özellikle CHP sözcülerinin almış olduğu aktif rol önemliydi. Eğer böyle davranılırsa iktidarın kayyum atağı sonuçsuz kalır. Burada süreci değiştirecek olan iktidarın değil, muhalefetin nasıl tavır takınacağı ve hangi araçlarla bu sürece müdahale edeceğidir. İktidar, karşısında net bir biçimde ortaya konmuş bir iradeyi yok sayma hatta düşmanlaştırma hamleleri yapıyor. Özellikle DEM Parti ve Kürtler yalnız bırakılırsa elbette demokrasi mücadelesi açısından negatif bir durum olur. Burada önemli ve belirleyici olan bu sürecin karşısında olanların ortak ve güçlü bir direnç göstermesi. Bu durumu herkesin bir demokrasi meselesi olarak görüp içselleştirmesi ve karşı olduklarını göstermesi gerekir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.