Sorun bizde değil iktidarda

Duran Kalkan
- PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, PKK'nin kongresinin toplanmasıyla ilgili herhangi bir gelişmenin olmadığını belirterek, şunları söyledi:
- Ne yazık ki İmralı’da tecrit devam ediyor. Bize yansıyan herhangi ciddi bir değişiklik bilgisi yoktur. Önder Apo özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmadı.
- Önder Apo, kongreyi toplar, yürütür hale gelirse pratik yürür. Bizden yana engelleyici bir sorun yoktur, tam tersine hep kolaylaştırıcı yaklaşımlar var. Gerisi iktidar ve devlete kalıyor.
İktidarın, Kürt’ün halk olarak varlığını, demokratik haklarını kabul eden bir zihniyet ve siyaset değişikliği içine girmediğini belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, "Kürt karşıtı, Kürt düşmanı, Kürt’ü yok etmek isteyen bir zihniyet ve siyasetle ne yapılabilir?" diye sordu.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Medya Haber TV'den Hoşeng Yılmaz'ın sorularını yanıtladı. Dün akşam yayınlanan söyleşinin bazı bölümleri şöyle:
Savaş ve barış tarafları gerektirir
Önder Apo çalışıyor. Üzerine düşen görev ve sorumlulukların gereğini yerine getiriyor fakat Türkiye’de barışı yalnız başına Önder Apo sağlayamaz. Savaş ve barış tarafları gerektirir. Bir tarafça olmaz yani. Özgürlükler ve demokrasiler, demokratikleşme, böyle bir kişinin çabasıyla olmuyor. Herkesin üzerine görev ve sorumluluk düşüyor. Önder Apo’nun 27 Şubat günü yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı açıklama, gerçekten de derin içeriğe sahip, tarihi bir çağrıydı. Oldukça anlamlıydı, etkiliydi, herkes üzerinde de etkide bulundu. Büyük çoğunluk üzerinde -en azından görünüşte, sözde olduğu kadarıyla- olumlu etkide bulundu. Bazıları da olumsuz etkilendi. Karşı çıkanlar, hatta ağır ithamlarda bulunanlar da oldu fakat genelde herkesi etkiledi. Olumlu etki de önde oldu. Herkesin yapamayacağı, göze alamayacağı bir çağrıydı, atamayacağı bir adımdı. Önder Apo attı bu adımı. Herkese görev ve sorumluluk yüklüyordu; herkes, aynı düzeyde olmasa da çağrının muhatabıdır.
Uygun koşullar yaratılırsa
Hareket olarak anında cevap verdik. Bir maddelik açıklama yaptık, tutum koyduk. Pratikleşmesinin önünü açmak, kolaylaştırmak için ateşkes ilanında bulunduk. Uygun koşullar yaratılırsa bu çağrı uygulanabilir, dedik. İçerik olarak tümden katıldığımızı, uyacağımızı ve uygulayacağımızı belirttik. Uygun koşullar için de Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü ya da özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasını ifade ettik, çünkü Kongre’yi ancak Önder Apo yapabilirdi. Kongre’de alınması öngörülen kararları, sadece Önder Apo aldırtabilir ve sadece Önder Apo uygulatabilirdi. Bunun dışında ne Hareketimiz içinde herhangi bir güç, kişi ya da kurum ne de dışında herhangi bir kurum yapamazdı.
Somut bir şey ulaşmış değil
Biz, bu görüşümüz, açıklamamız üzerinde duruyoruz; geçerlidir. Çok uzun zaman geçti. Sorunun önemi, içeriği ve zorlukları nedeniyle acele etmeme, pratiğe biraz daha şans tanıma anlamında sürdürdük bu süreci. Mevcut açıklamalarımız bugün için de geçerlidir. Bu konuda Önder Apo’nun kongre yapma ve karar aldırtma yönünde çok somut olarak bu işi yapacak düzeyde bir şey bize henüz ulaşmış değil. Gerçekleşmesine karşı da değiliz, tersine yanayız ama onu gerçekleştirecek bir durumun İmralı’da oluşmadığı ortada. 45 günü aşan bir süre geçti, tecrit devam ediyor. Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşmasında herhangi bir yeni gelişme, bir değişiklik olmadı. İmralı sistemi sürüyor; lağvedilmedi ya da o yönlü bir adım atılmadı. Önder Apo kimseyle görüşemiyor, Kongre’ye dair herhangi bir çalışma yapabilecek durumda değil. Eğer fiilen bunu gerçekleştirebilecek duruma gelirse süreci ilerletir.
İktidar ve devlete bağlıdır
Eğer gerçekten istenen sorun çözmekse bu biçimde çözülür. Yok, hem İmralı sistemini uygulayacağız, tecridi, rehine düzenini sürdüreceğiz hem de o çağrının gereklerini birileri yerine getirecek denilirse, öyle olmaz tabii. O, pratikte gerçekleşmez. Gerçekleşmiyor da zaten. Önder Apo kongre yapar, yürütür hâle gelirse, pratik yürür. Sorun yok. Bizden yana herhangi bir engelleyici sorun yoktur, tam tersine hep kolaylaştırıcı yaklaşımlar var. Gerisi iktidar ve devlet güçlerine kalıyor.
Cumhurbaşkanı ile görüşme önemli
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı’nın DEM Parti İmralı Heyeti ile görüşmesi önemli. Muhatap olan iktidar ve devletin bir numaralı sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı ile görüşmek, Cumhurbaşkanı’nın bu işe o düzeyde müdahil olması önemli. Biz anlamlı görüyoruz. Görüntü de öyle verildi, açıklamalar da oldukça pozitif oldu ama pratiğin nasıl olacağını bilemiyoruz. Gerçekten içeriğine dair bir bilgimiz yok. Bir şeyler kararlaştırıldı mı, yoksa temennilerde mi bulunuldu, sonuçları nasıl pratikleşecek; bilemiyoruz. Umut ederiz olumlu yönde olur, süreci ilerletir. Bu sorun çözülür. Pratik görülmeden, sırf sözle yeterli olmaz. Söze dayanarak bir şey diyemeyiz. Bu bakımdan görüşme de önemli, açıklamalar da önemli. Umut ederiz devamı gelir, pratikleşir, içini doldurur ve sonuca gider, çözüm üretir.
Özel savaş bile olabilir
Özellikle Kürt kamuoyu, demokratik kamuoyu, kadınlar, gençler şunu bilsinler; bunlar söz düzeyinde, temenni düzeyindedir. Gerçekleşmiş gibi görmemek lazım. Yanlış bir algılama da olabilir. Özel savaş bile çıkabilir arkasından. Biz her yönden bakmak zorundayız. Kendimizi kandıramayız, yanıltamayız. Belirttiklerimizi haklı kılacak girişimler de var;
* Saldırılar devam ediyor. Merkez Karargâh Komutanlığımız, HPG Basın İrtibat Merkezi, günlük gerillaya dönük saldırıların sonuçlarını açıklıyor. Günde neredeyse 500-1000 bombardıman oluyor. Yasaklı silahlar kullanılıyor. Ateşkes halinde dururken saldıran bir güç, yarın silahı bırakırsa o silahlı insanlara ne yapmaz acaba? Biz cahil değiliz, çocuk da değiliz. Kimse bizi kandırmaya kalkmamalı. O yüzden bu realiteyi iyi görüp değerlendirmeliyiz.
* İktidar sadece askeri cephede değil topluma da, siyaset alanına da benzer biçimde saldırı yürütüyor. Demokratik siyaset alanında siyasi soykırım saldırıları sürüyor. Değişik toplumsal kesimler, demokratik kurumlar habire tutuklanıyor. Zindanlar tıka basa dolduruldu. Muhalefete saldırıyor. Rejim, bu süreci ve yarattığı imkânları, kendi iktidarını sağlamlaştırmak için kullanıyor. Hem de en pervasız biçimde kullanıyor. Hukuk kurumlarından avukatlara kadar yargıyı tam bir silah gibi kullanıyor.
* Bir de dış temaslar var. Mesela Irak’la oluşturdukları ortak mekanizmada toplantı yapmışlar. Tek gündem, "PKK terörü"dür, PKK’ye karşı ortak mücadele nasıl olacak? Ya hani siz PKK ile anlaşma yapıyordunuz? PKK’nin kongre yapmasını, feshetmesini, silahı bırakmasını istiyordunuz? Peki bu gerçekse dünyanın dört bir yanına koş, Suriye’ye, Irak’a, İran’a, bilmem Avrupa’ya git, herkesle “PKK terörüne karşı anlaşma” üzerine anlaşma yap… Bu niye böyle?
Kürt düşmanlığı devam ediyor
Hiçbir zihniyet ve siyaset değişikliği yok. Kürt karşıtlığı, Kürt inkârı, Kürt düşmanlığı, zihniyet ve siyaset olarak mevcut iktidarın yaklaşımında olduğu gibi devam ediyor. Bunu her yerde sürdürüyorlar. Kürtlerin en küçük bir hak elde etmesini engellemeye çalıştıkları gibi, Kürtleri yok etmek de istiyorlar. Her türlü saldırıyı da yapıyorlar. O halde burada herhangi bir Kürt’ün varlığını, demokratik haklarını tanıma durumu görülmüyor.
Muğlak bir durum var
İktidar, Kürt’ün halk olarak varlığını, demokratik haklarını kabul eden bir zihniyet ve siyaset değişikliği içine girmiyor. Kürt karşıtı, Kürt düşmanı, Kürt’ü yok etmek isteyen bir zihniyet ve siyasetle ne yapılabilir? Soykırım uygulanabilir. Bu süreç yürütülemez. Bu bakımdan da evet önemsedik, iyimser açıklamalar var, temennide bulunuyorlar. “Adımlar atacağız” deniliyor. Biraz sürece yayılarak, oyalanarak oluyor bu da. Hiçbir pratik adım yok. Bütün bunlara baktığımızda, “Ne adımı atacaklar, neyi pratikleştirecekler?” İnsan tam göremiyor, anlayamıyor. Net olmayan, muğlak bir durum var ve devam ediyor. HABER MERKEZİ