Sur’lardan atılan tabut!

İlham BAKIR yazdı —

  • Sur’lardan aşağıya atılmış ve bir sur’un duvarının dibinde duran tabut, benim için o sergideki en dikkat çeken ve Sur’un yakın zamanda yaşadığı büyük çatışma, yıkım, zulüm ve direnişi çok iyi bir temsil eden bir nesne mekan buluşması idi.

Gectiğimiz ay Amed’te Suriçi’nde Keçi Burcu’nda yapılan Ahmet Güneştekin’in hafıza sergisi ve  enstelasyon çalışması, hem bu etkinliğin katılımcılarının özellikleri, hem de sanatsal etkinliğin kendisi, içeriği, yöntemi bakımından hayli tartışma konusu oldu.

Geçen haftaki yazım da zaten içerikle ilgili geniş tartışmaların yapıldığını, bu yüzden serginin yapılış biçimi, yapıldığı yerin gerçekliğinin göz ardı edilişi üzerinden bir eleştiri yazısı yazmıştım.
Etkinliğin yapıldığı yerin gerçekliği meselesi, tam da çağdaş sanat, ya da modern sanat olarak tarif edilen nesneleri mekanlara yerleştirerek, mekanla nesne arasında bir bağ kurarak yapılan bir sanatsal etkinlik olan enstelasyon çalışmasının özü ile ilgili bir tartışma yürütmeye imkan veriyor.

“Yerleştirme sanatı “diye de Türkçeleştirilebilecek olan enstelasyon, geleneksel yahut şimdiye kadar bildiğimiz bir sanatsal eseri sunuş biçiminden farklı olarak, sunuşun kendisini de sanatsal etkinliğin yaratıcı bir öğesi olarak kullanıyor ve yine diğer sanatsal sunumlardan farklı olarak, sunumun yapıldığı mekanı da yaratıcı sürecin parçası kılıyor.

Aynı nesne başka bir mekanda sergilendiğinde başka bir bağlam kazanabilmekte ve başka bir anlam ifade edebilmektedir.

Resim, video, heykel gibi öncesinde yaratıcı bir üretim sürecine tabi tutulmuş eserler enstelasyonda kullanılacağı gibi, günlük yaşamda kullanılan, herhangi bir estetik değer üretme kaygısıyla yapılmamış olan nesneleri de sanatsal etkinliğin bir parçası kılabilmektedir.

Örneğin bir klozeti bir mekanın ortasına yerleştirerek dünyanın bir tuvalete döndüğü gibi bir mesajı vermeyi deneyebilir. Bu anlamıyla enstalasyon imge değil, simge tabanlı bir yaratım sürecidir.
Şimdiye kadarki geleneksel olarak yapılan sanatsal üretimlerden farklı olarak, yine sadece görsel ve işitsel duyulara değil, dokunma, tat alma, koku alma gibi diğer duyu biçimlerini de içine alan bir estetik süreci kullanabilme sınırsızlığına sahiptir.

Zaten bu özelliklerinden dolayı da çoğu zaman seyirci de yaratım sürecinin bir parçası kılınmaktadır. Sanatçı, ziyaretçinin sanat eserine yaptığı bir müdahaleyi, ya da sanat eserine bakarken, onu duyarken, ona dokunurken veya onu tadarken yaşadığı kişisel deneyimi de yaratım sürecinin parçası kılabilmektedir.

Gerçekten de bin yıllardır süregelen sanatsal üretim ve paylaşımın hayli dışında bir yöntem enstelasyon. Enstelasyon için sanatsal bir eylem, bir üretim denilebilir mi? Çoğu zaman buna tam emin olamıyorum.

Ama şimdiye kadarki gelenek içinde de üretilmiş eserler için sanatsal nitelik tartışma konusu yapılabilmektedir. Çok özgün, yaratıcı, çarpıcı ve estetik haz uyandırıcı enstelasyon çalışmaları ile karşılaşmak mümkün. O zaman da bu sanat değildir, diyemiyorum. Hele ışık enstelasyonları mekanı da içine çok iyi katmışsa müthiş heyecanlandırıyor beni.

Fakat yine de neredeyse her nesnenin ve bu nesneyi sunuş biçimi olarak her eylemin sanat eseri olarak sunulmasına dair ciddi rezervlerim var.

Ayrıca enstelasyonun burjuvazinin, sanatı muhalif kimliğinden, itiraz gücünden düşüren, sanatın içini boşaltan yaygın post-modern bir müdahale olarak kullanıldığına dair önemli veriler var, en azından benim için.

Burjuvazi, geleneksel sanatsal üretimler üzerinde de bu tür müdahaleleri çok güçlü gerçekleşirmiş ve gerçekleştirmektedir, diye bir itirazda bulunulabilir. Doğrudur; fakat geleneksel sanat algısında çok uzun yıllardan geçerek yerleşen bir estetik algısı var ve bu yüzden bu alana müdahalesi daha büyük bir çaba ve organizasyon gerektiriyor.

Fakat modern sanat da her şeyi sanattan sayabilmek gibi bir özgürlük alanı var ki, burjuvazi bunu sonuna kadar kullanıyor, sanatın içini boşaltmak için.

Son söz olarak: Ahmet Güneştekin’in tabut yerleştirme enstalasyonuna tepki gösteren seyircilerin tabutlardan birkaçını sur’lardan aşağıya atmaları da acaba bu enstelasyonun yaratıcı bir parçası sayılabilir mi?

Mesela sur’lardan aşağıya atılmış ve bir sur’un duvarının dibinde duran tabut, benim için o sergideki en dikkat çeken ve Sur’un yakın zamanda yaşadığı büyük çatışma, yıkım, zulüm ve direnişi çok iyi bir temsil eden bir nesne mekan buluşması idi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.