Surp Giragos Ermeni kilisesi

Nubar OZANYAN yazdı —

  • Amed’in Xançepek (Gavur) mahallesi’nde onarım bekleyen tahrip olmuş Surp Giragos Ermeni kilisesi’nin tarihi kadar anıları ve acıları da eskidir.
  • En az kendisinin, en çok herkesin olan Surp Giragos Kilisesi’nin bir yanı Ermeni diğer yanı Kürt isyanıdır. Tahrip olsa da tarihe ve zulme inat görkemli bir dikilişi vardır.


“Çatışmalı dönemde tahrip olan Surp Giragos Kilisesi” başlıklı bir haber geçti, Agos gazetesinde. Kimler tarafından tahrip edildiği yazılmıyor.

Surp Giragos kilisesinin çok eskiye dayanan tarihi kökleri olsa da, on yıl bile geçmeyen bir zamana ait hikayesi de vardır.

Kürtlerin “Sur içi”, Ermenilerin “Xançepek” dediği mahallelerde görkemli bir direniş sergilendi.

Savaş uçakları, kobra helikopterleri, top, havan… akıllara gelen tüm ağır silahlar kullanılarak Kürt ulusal özgürlük direnişi bastırılmak istendi.

Tahrip edilmeyen mahalle, sokak, ev, kilise, okul kalmadı. Taş duvarlara Çiyager isimli kahraman bir komutan adını direnişle yazdı. “Sonu muhteşem olacak” notuyla direniş tarihine yazıldı.

En az kendisinin, en çok herkesin olan Surp Giragos Kilisesi’nin bir yanı Ermeni diğer yanı Kürt isyanıdır. Tahrip olsa da tarihe ve zulme inat görkemli bir dikilişi vardır.

Amed’in Xançepek (Gavur) mahallesi’nde onarım bekleyen tahrip olmuş Surp Giragos Ermeni kilisesi’nin tarihi kadar anıları ve acıları da eskidir.

Amed Ermenilerinin başına gelenlerin en yakın inanç tanığıdır. On binlerce Ermeni’nin yaşadığı bu kadim şehirde şimdi Müslümanlaşmış birkaç on Ermeni ailenin dışında kimse yaşamıyor.

Amed Ermenileri

1914'te Diyarbakır vilayetinin Kürtler, Ortodoks ve Katolik Süryaniler ve Ermenilerden oluşan karma bir nüfusu vardı.

Ermeniler esas olarak, 249 kasaba ve köyde yaşıyorlardı ve İstanbul Patrikhanesi’nin nüfus sayımlarına göre toplam nüfusları 106.867 idi. Kuzeydoğudaki kazalarda-Licê, Beşîrî ve Silvan-yaşayan Ermeniler, Kürtçe konuşurlardı. Aşiret düzenine dayalı yaşam tarzları yaşadıkları Kürt çevreye uyum sağladıklarını gösterir.

Ermeniler toplam 45.000 kişilik Amed şehir nüfusunun üçte birini oluştururdu. Ekonomideki ağırlıkları nüfustaki oranlarının çok ötesindeydi. Diyarbakır'daki zanaat ve ticaret piyasası üzerinde fiili bir tekelleri vardı.

İttihatçıların yargılandığı davanın 27 Nisan 1919 tarihli oturumu sırasında mahkemeye sunulan bir belge, "Diyarbakır'daki katliamları ve zulmü M. Talat'ın azmettirdiğini" ortaya koyar.

Hatta bir Ermeni kaynağı, “Diyarbakır Kasabı” diye tanınan Dr. Reşid'in Dahiliye Nazırı M. Talat ile doğrudan doğruya iletişim kurabilmek için vali konağında bir telgraf istasyonu kurduğunu iddia eder.

Valinin aldığı ilk önlemlerden biri “milis kuvvetlerini” kurmaktır ki, bunu çok sayıda tanık ve Dr. Reşid'in kendisi de teyit eder; bu “milis kuvvetleri”nin Teşkilat-ı Mahsusa'ya bağlı çeteci birliklerden başka bir şey olmadığı anlaşılacaktır.

Vali, Diyarbakır'da topladığı nam yapmış sabıkalılara çete grupları kurmaları emrini verir. 11 çeteci tabur kurulur. Adına "kasap taburu" denilir. Taburlar ortalama 500 kişiden oluşur.

Bu taburların başına özel olarak seçilmiş, şiddete eğilimli subaylar verilir. Diyarbakır mebusu Pirinçcizade Feyzi başkanlığındaki yerel İttihat liderleri Teşkilat-ı Mahsusa taburlarının kurulmasına aktif destek verir.

Direnmeden sürgün yollarına

Diyarbakır’ın ileri gelen Ermenileri yaklaşan katliamı görür. Ne yapacakları konusunda iki farklı görüş ortaya çıkar. Birinci görüş direniştir. İkinci görüşe göre ne yeterli silah, ne de cephane vardır. İkinci görüş kabul görülür.  

Önce önde gelen Ermeniler tutuklanarak Diyarbakır merkez hapishanesi’ne konulur. Tutulan 980 kişinin isimleri dikkatli bir şekilde sıralanır.

Pirinçcizade Feyzi'nin isteği doğrultusunda 636 kişilik bir liste hazırlanır. 30 Mayıs'ta bu insanlar şafak vakti şehir dışına çıkarılırlar, Dicle kıyısına götürülürler ve 23 keleğe bindirilirler.

Dr. Reşid yaveri Çerkez Şakir'e Çerkez çetecileriyle birlikte bu adamlara eşlik etmesini söyler. Yoklama sırasında bir kişi eksik çıkar, Piskopos Çılğadyan. Kelekler hareket ettiği sırada orada olmasına rağmen, hapishaneye geri götürülmüştür.

Ona yapılan işkenceler sonucu teşhis edilmesi mümkün olmaz. İşkenceciler dişlerini söker, şakaklarını kızgın demirle dağlar, gözlerini oyup çıkarır ve onu davullar eşliğinde, şehrin Müslüman mahallelerinde dolaştırırlar. Geride kalan ileri gelenlerin başına gelenler de Piskopos Çılğadyan'dan farklı olmaz.

“İsyan” çıkaracakları bahanesiyle önce erkekler tutuklanır. Sürgün yollarında katledilir. Sonra gruplar halinde kadın ve çocuklar sürgün yollarında acımasızca katledilir. 400 çocuğun kılıç darbeleri altında bedenleri ikiye ayrılır.

Surp Giragos kilisesi

Ortadoğu’daki en büyük Ermeni kilisesi kabul edilir. 1913 yılında yıldırım düşmesi sonucu kilisenin çan kulesi yıkılır. 1914 yılında yapılan oldukça yüksek ve görkemli çan kulesi, yakınında bulunan dört ayaklı minareden daha yüksek olduğu gerekçesiyle yıktırılır.

Ermeni soykırımı’yla birlikte nüfusu iyice azalan Ermenilerin Surp Giragos Kilisesi, 1960 yılına kadar askeri depo, Sümerbank bez deposu vb. olarak kullanılır.

Bu tarihten itibaren Ermeni halkı tarihi inanç yerine yeniden kavuşur. Keza 1980 yılından sonra uzun bir süre cemaatsiz kalan kilise sahipsiz ve kimsesiz kaldığından dolayı harabeye döner.

2012 yılında BDP belediyesinin yardımı ve desteğiyle dünyanın dört bir yanına dağılmış Amedli ve diğer yerlerden gelen Ermenilerin geniş katılımıyla ayin yapılır.

Bir kez daha Kürt ve Ermeni halkının kardeşlik ve dostluğu için çalan çanın yankısı yayılır, Xançepek’in küçelerinde.

Amed Sur İçi'nde yükselen direnişle birlikte soykırımcı güçlerin bilinçli imha ve yok etme amaçlı saldırıları sonucu kilise iyice tahrip olur. Ermeni halkı yeniden onarım için harekete geçer.

Direniş ve zulmün akışı gibi inişli çıkışlı tarihi olan Surp Giragos kilisesi direnişlere tanıklık yapmaya devam eder…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.