Talep etmeyeceğiz, bizden çalınanı alacağız  

Dosya Haberleri —

HDP Gençlik Meclisi Üyesi Vedat Güleşçi: 

  • Günümüzde kendisini AKP-MHP ittifakında var eden tekçi ve antidemokratik zihniyet, temelden değişmediği sürece daha çok iktidar yıkılacak, daha çok faşist tarihin kokuşmuş çöp sepetine atılacak. Ama gençlik direnişleri asla bitmeyecektir ve mücadele katlanarak devam edecektir.
  • Biz HDP Gençlik Meclisi olarak seçimden veya erken seçimlerden medet ummuyoruz. Eğer var olan bütün bu sorunların çözümü olacaksa öncelikle tecridin kalması, tekçi faşist anlayışların terk edilmesi ve bu temelde radikal demokratik adımların atılması gerekiyor. 

MIHEME PORGEBOL

Gençlik, tüm siyasi iddiaların önemsediği ve örgütlenme imkanlarını en yoğun kullandığı toplumsal kesimdir. Çünkü politik iddialar geleceğe tutunmak, kalıcı olabilmek ister. Bunu "Gençlerimiz geleceğimizdir" klişesine düşmeden ifade etmek gerekirse kendi alternatifini yaratamayan hiçbir gücün uzun vadede varlık gösteremeyeceğini söylemek mümkün. Dolayısıyla gençlik yaşamın dinamiği olarak maddi ve düşünsel tüm üretimlerin ana eksenini belirler. Biz de bu iddiadan yola çıkarak; gelinen süreçte bir felaketler coğrafyasına dönüşen Türkiye'de yaşananlardan rahatsızlığını örgütlü bir mücadeleyle gösteren gençliğin ne düşündüğünü merak ettik. Ülkenin içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorlar? Yaşananlara karşı neler yapıyorlar? Devlet faşizmine karşı nasıl örgütleniyorlar? "Gençlik Ne Diyor?" başlıklı 4 bölümlük söyleşi dizimizde bu soruların cevaplarını arayacağız. Dizimizin konuğu Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Meclisi Üyesi Vedat Güleşçi.

Türkiye'nin içinde bulunduğu politik ortamı HDP'de örgütlü biri olarak değerlendirebilir misiniz? HDP gençliği mevcut politik ortamı ve ülkenin durumunu nasıl okuyor?

Türkiye özellikle son dönemlerde ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak büyük bir yıkımı yaşamakta. Mevcut iktidarda bulunan AKP-MHP faşist ittifakının yarattığı baskıcı ve anti-demokratik ortamdan kaynaklı ülkenin ekonomisi çökme aşamasına girmiş bulunuyor. Devletin tüm organlarını ve olanaklarını kendine bağlayan faşist ittifak, kendisiyle birlikte ülkeyi de uçuruma sürüklüyor. Bu durumdan kaynaklı son zamanlarda başta gençler olmak üzere bunalıma giren, yaşamda herhangi bir anlam bulamayan yurttaşlar ya ülkeden kaçıyor ya da canlarına kıyıp yaşamlarına son veriyorlar. Bir buldozer gibi ülkenin üzerinden geçip onu bir enkaza çevirmek isteyen iktidar, kendisine karşı direnen insanları sokaklara çıkmaması konusunda da açıktan tehdit etmekte, adeta topluma karşı savaş yürütmekte. Halkı bir arada tutan tüm toplumsal değerler yok ediliyor. Tüm tehditlere ve sindirme politikalarına rağmen toplumun en çok direnen kesimi olan Kürt halkı başta olmak üzere halklar faşist ittifakın bir an önce yıkılması için örgütleniyor ve mücadelelerini büyütüyor. Ülkenin içinde bulunduğu durum genel olarak böyle özetlenebilir.

Vedat Güleşçi

Gençliğin özellikle eğitim, istihdam, özgürlük gibi temel talepleri var. Bu talepler senelerdir bu coğrafyada gençlerin temel talepleri olageldi. Birçok iktidar ve siyaset gelip geçmesine rağmen bu talepler karşılanmadı. İktidarlar gençliği görmüyor, dinlemiyor mu? Yoksa başka bir şey mi var?

Sözde demokratik olan cumhuriyet tarihi, kurulduğu ilk günden bu güne sürekli gerçekleşen halk ayaklanmalarının yanında neredeyse her 10 yılda bir gerçekleşen darbelerle de dolu. Bunun nedeni ise kuşkusuz cumhuriyetin kuruluş temellerinde tekçi ve sömürgeci anlayışın hakımiyeti, yani demokratik hak ve özgürlüklerin olmamasıydı. Tüm bunlar toplumun özü ve en değiştirici gücü olan gençliğin yaşamını da elbette etkileyecekti. Bu anlayışlara karşı demokratik hak ve özgürlüklerden yana olan genç kesim cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana sürekli mücadele etti ve bu mücadeleler sonucu birçok kazanımları elde edildi. İşte hali hazırda kullandığımız indirimli öğrenci ulaşım kartları bile 1924 yılında İstanbul'da sömürü düzenini reddeden gençliğin eylemleri sonucu elde edilen bir kazanımdır. Yine 68 gençlik kuşağı bu mücadeleyi daha yoğun ve örgütlü bir seviyeye çıkardı. Bu dönemde birçok devrimci önder kişilik öne çıktı. Muazzam bir örgütlülük sağlayan gençlik hareketleri toplumsallaşarak iktidarlardan ziyade kapitalist tekçi zihniyete sahip olan cumhuriyetin temellerini sarsıyor, devrimi yakınlaştırıyordu. Bunu öngören dönem iktidarları her zamanki gibi NATO'dan yardım isteyerek darbe silahını kullandılar. Bir coğrafyada eğer en temel insani haklar olan eğitim, iş, özgür yaşam vb. talep ediliyorsa zaten orada demokrasiden söz etmek abes olur. Bu nefes almayı, su içmeyi talep etmek, izin almak gibi bir durumdur bizim için. Bizler "talep etmeyeceğiz, bizden çalınanı alacağız" diyoruz. Günümüzde kendisini AKP-MHP ittifakında var eden tekçi ve antidemokratik zihniyetin temelden değişmemesi halinde daha çok iktidar yıkılacak, daha çok faşist tarihin kokuşmuş çöp sepetine atılacaktır. Ama gençlik direnişleri asla bitmeyecektir ve mücadele katlanarak devam edecektir.

HDP gençliği söz ettiğimiz bu sorunların çözümüne ilişkin somut olarak neler öneriyor peki?

Gençliğin sorunlarının bir bütünen tüm toplumun sorunu olması gerçekliğiyle hareket ederek birlikte dayanışma ve mücadele gösterilmelidir. Örneğin öğrenci gençler "barınamıyoruz" diyerek sokaklarda kalıyor. Kadınlar her gün şiddete maruz kalıyor, taciz ve tecavüze uğrayarak katlediliyor. İnsanlar işsiz, yoksul bırakılıyor, yaşlılar ekmek kuyruklarına mecbur ediliyor. Ayrıca büyük bir doğa talanı sürüyor. Ağaçlar, ormanlar yakılmakta hayvanlar öldürülmekte. Mademki toplumun tüm kesimleri bu düzenden olumsuz etkileniyor. Öyleyse demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma etrafında kenetlenip gençlik ile hareket etmek, bu doğrultuda örgütlenmek ve bu haramilerin düzenini başlarına yıkmak gerek. Böyle olduğunda gençliğin de; dolayısıyla toplumun da tüm sorunları çözülecektir.

Peki gençlerin sorunları ortak mı gerçekten? Mesela HDP'li bir genç ile başka bir yapıda örgütlü gençlerin talepleri ve sorun olarak gördükleri arasında ne gibi farklar var? Farklar varsa bu farklara rağmen gençlik hangi koşullarda ve hangi zeminde ortak mücadele geliştirebilir?

Gençliğin kimlik olarak özgünlüğünden kaynaklı yaşadıkları sorunların çoğu ortaktır. Oluşturulan toplumsal algıdan dolayı gençlik salt kaba kuvvet aracı olarak görülmektedir. Bir irade olarak görülmemekte, fikirleri ve görüşleri önemsenmemektedir. Toplumda avare, serseri ve başıboş gibi sıfatlar ile tanımlanmaktadır. Dolayısıyla bunları kabul etmeyen gençler fikirlerini ve görüşlerini dile getirmek için örgütlenerek politikleşiyorlar. HDP bir çok farklı örgütün bir araya geldiği bir çatı parti. Sonuç olarak bir çok farklı düşüncelerin benimsendiği farklı görüşlerin olduğu bu ortamda bizim ve diğer örgütlerde olan gençliğin de elbette ki farklı sorunları ve talepleri olması gayet doğaldır. Farklılık gençlik kimliğinin özgünlüğünden ziyade düşüncelerde olmaktadır. Bu düşünceler çerçevesinde örgütlü tarz ve yöntemler de farklı olmaktadır. Bu farklılıklara rağmen bizleri bir arada tutan ve birlikte hareket ettiren, düzenin demokratik olmayan faşist politikaları olması başat durumda. Sonuç olarak bir genci en iyi anlayan yine başka bir genç olacaktır.

AKP-MHP ortaklığının zayıfladığı ve ilk seçimde gideceği öngörülerine ilişkin ne düşünüyorsunuz? Üstelik bu minvalde erken seçim tartışmaları da yoğun bir şekilde sürüyor. Bu konuya ilişkin neler söyleyebilirsiniz?

İttifaktan önceki süreci göz önüne aldığımızda, 2015 Haziran seçimine de baktığımızda AKP'nin artık tek başına iktidarda kalamayacağı açıktı. Çözüm Süreci'nin devam ettiği, onurlu barışın sağlanmaya çalışıldığı o dönemde kuşkusuz faşizm olamaz, faşizmin olduğu ortamda da AKP olamazdı. Bunu iktidardan düştüğünde anlayan AKP masayı devirecek ve Kürt halkına karşı tekrardan savaşı başlatarak özüne yani faşizme sarılacaktı. Bu çerçevede faşizm ile derin bağları olan hangi parti, kurum, çete ve kişiler varsa onlar ile masaya oturarak ittifak kuracak ve özgürlük isteyen Kürde karşı savaşı başlatacaktı. Örnek verecek olursak MHP, DAİŞ- ÖSO, mafya, Perinçek, Süleyman Soylu...vb. Bu ittifaklarla, ömrünü uzatmaya çalışan iktidar, gerek Kürt halkı şahsında bütün halklara karşı yürüttüğü savaş ortamından kaynaklı gerekse de sözde muhalefet olan başta CHP ve İYİ Parti gibi partilerin bu politikalara çanak tutması veya destek vermesi sayesinde şu ana kadar kısmen başarılı da olmaktadır. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan şahsında tüm topluma uygulanan tecrit politikası ve kayyumlarla iradesi yok sayılan Kürt halkına karşı bu kadar açık yürütülen savaş, elbette ki diğer yurttaşları da etkiledi ve faşist ittifaka karşı ortak bir öfke oluşmasına vesile oldu. Bu çerçevede artık savaşı yürütemez hale gelen AKP-MHP ve onun faşizmi, kuruluş ve yükselişten sonra şimdi de yıkılış aşamasına girmiştir. Yıkılış sürecine giren ittifak olası bir seçim yenilgisiyle gideceği bile kuşkuluyken erken seçime gitmez, gitmeyecektir de. Biz HDP Gençlik Meclisi olarak seçimden veya erken seçimlerden medet ummuyoruz. Eğer var olan bütün bu sorunların çözümü olacaksa öncelikle tecridin kalması, tekçi faşist anlayışların terk edilmesi ve bu temelde radikal demokratik adımların atılması gerekiyor. Bunu da sağlattıracak ortak mücadelenin kendisidir.

Önümüzdeki seçim için HDP, sol, sosyalist ve devrimci partilerle ortak hareket etmenin koşullarını zorluyor. Bu çabaları HDP gençliği nasıl değerlendiriyor?

Bu oldukça önemli ve değerli çabalardır. HDP toplumsal sorunların çözümünden yana olan bütün fikirlere açık bir partidir. Öyle dogmatik, kaba retçi bir anlayışa sahip değildir. Cumhur ve Millet ittifaklarına alternatif sol, sosyalist ve devrimci örgütlerle oluşturulacak Demokrasi İttifakı tam da yerinde bir oluşum olacaktır.

Türkiye'nin en büyük üçüncü partisinde siyaset yapıyorsunuz ancak partinize dönük büyük baskılar var. Kapatılma davasından tutun Kobanê davasına, katliam ve siyasi kırım operasyonlarına kadar. Ve hala inatla her anlamda aktifsiniz. Bu motivasyondan bahseder misiniz biraz?

Az önce bahsettiğiniz tüm bu gerçekliklerin yanında partimize çok ahlaksızca şantaj ve kumpaslar yapılıyor. Kürt halkına karşı başlattığı savaşta başarılı olamayan Kürt halkının iradesini teslim alamayan rejim, tarihteki diğer tüm faşist yönetimler gibi yıkılmaya yakın daha da azgınlaşmaktadır. Özellikle gençlik meclisimizdeki arkadaşlarımızı düşürme ve ajanlaştırma temelli kaçırarak, işkence ederek, onursuzca tekliflerde bulunmaktadırlar. Özel savaşın birer parçası olan tüm bu politikalara rağmen motivasyonumuzun asıl kaynağı hiç şüphesiz partimizin ve onun öncü kişiliklerinin dinmeyen direniş ve mücadele geleneğidir. Onların anıları bizlerin yoluna ışık tutmaktadır. Bu da bizlere büyük moral vermektedir. Bunların yanında ayrıca partimizin esas aldığı demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma bizi hem düşüncede hem duyguda hem de ruhta amacımıza giden yolda inançlı kılıyor, bilinçlendiriyor ve aydınlatıyor. Kısacası bizleri en çok ayakta tutan şey; yaşama olan bakış açımız, ideolojimizdir.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.