Tecride karşı daha fazla mücadele

Zax Doğan

Zax Doğan

  • Uluslararası Komplo'ya karşı 2010'da bedenini ateşe veren 18 yaşındaki Ebu Müslüm Doğan'ın annesi, artık tecridin bitmesi, Kürt halkının da bunun için daha fazla mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Ebu Müslüm Doğan (18), mektubuna "Bir halk asla kendini var edenden ayrı kalamaz” notu düşmüştü. Kürt Halk Önderi, Zeynep Kınacı'yı da hatırlatarak, "Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum” demişti. Anne Zax Doğan, oğlunun daha çocuk yaşta Öcalan’ın yolundan gitmeyi seçtiğini belirterek, Öcalan ile görüşmelerin başlaması ve barışın sağlanması gerektiğini söyledi.

Uluslararası Komplo ile 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 25 yıldır rehin tutulduğu İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tecrit altında. O dönem başta Kurdistan olmak üzere Türkiye ve dünyanın birçok yerinde sokaklara inerek komployu protesto eden Kürt halkının öfkesi aradan geçen yıllarda daha da büyüdü. 15 Şubat tarihini “Roja Reş (Kara gün)” olarak adlandıran Kürtler, komployu her yıl kitlesel eylemlerle protesto ederken, uluslararası güçlerin İmralı’da sesini kısmaya çalıştığı Öcalan’ın fikirleri ise dünyaya yayıldı, binlerce insanı etkiledi. Abdullah Öcalan’ın fikirlerini henüz çocuk yaşta benimseyen Ebu Müslüm Doğan (18), komplo ve tecridi protesto etmek için 15 Şubat 2010’da bedenini ateşe verdi. 

Ardından bıraktığı mektup

Doğan, neden böyle bir eyleme başvurduğunu, ardında bıraktığı mektupta şu sözlerle anlatmıştı: “Binlerce yıldır bu topraklar üzerinde yaşayan halkımın, tarihin hiçbir devrinde uğramadığı kadar kirli oyunlara uğradığı ortadadır. Yapılan ve sistemli bir biçimde yürütülen bu kirli oyunlara dur demek, yine özgürlük temelinde yaşayan Kürt halkına düşmektedir. Halkımın tarihten beri özünde var olan ve gerçek yaşam anlayışı içinde barındıran kominal yaşamın ve gerçek demokrasi anlayışının kapitalist sisteme karşı duracağı ve bu uğurda verilen bütün bedellerin boşa çıkmayacağı inancındayım. Tarih, Kürt halkına artık önüne geçilmez, durdurulmaz bir karakter kazandırmıştır. Tüm Kürt halkı da bunun bilincinde tarihine sahip çıkmalı ve özgür yaşama temelinde duruşunu sergilemelidir. Adı bile yasak olan bir halkı, küllerinden tek tek dirilten Reber Apo’ya her Kürt genci gibi ben de binlerce kez minnettarım. Anlasınlar ki; Kürt halkı bir daha asla ihanete uğramayacaktır. Bedenlerin tutuşacağı bugün de özümüz olan özgürlüğe gideceğimizi, gittiğim yoldan asla dönemeyeceğimizi tüm mutlak inançla belirtmek isterim. Beritanlaşmak, Semalarda yücelmek, Mazlumlaşmak, Viyanlara ulaşmaktır. İçinde bulunduğumuz durum, artık imha ve inkar, kirli oyunların işe yaramayacağının açıkça kanıtıdır… Gün Önderliğe özgürlük günü olmalıdır. Bir halk, asla kendini var edenden ayrı kalamaz.” 

Öcalan'ın yeni değerlendirmesi

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Doğan’ın eyleminden sonra yu değerlendirmede bulundu: “Geçmişte Malatya Kürtlüğünü eleştirmiştim, sert de eleştirmiştim. Ancak bu genç arkadaşla Zeynep Kınacı şahsında yeni bir değerlendirme yapmak istiyorum. Bunlar Malatya Kürtlüğünün onurudur. Ben bile bu arkadaşlar karşısında kendimi ezik ve çok sorumlu hissediyorum. Bence bu arkadaşlar için Malatya’da bir anıt yapılmalıdır. Malatya Kürtleri bu arkadaşların yüce kişiliğini, bu arkadaşların anısını yaşatmalıdır.”

 

 

Çocuk yaşta tanıştı

Yaşamına son vermesinin üzerinden 14 yıl geçen Ebu Müslüm Doğan’ın annesi Zax Doğan, MA'ya konuştu.  Anne Zax Doğan, oğlunun henüz çocuk yaşta Abdullah Öcalan’ın fikirlerini benimseyip yolundan gitmeyi seçtiğini belirterek, oğlu gibi birçok gencin benzer eylemler gerçekleştirdiğini; acılarının halen taze olduğunu söyledi.  Doğan, şunları ifade etti: “Cenazesine yüzlerce kişi katıldı. Jandarmalar insanların cenazeye katılmasına izin vermiyordu. Colamêrg, Amed, Şirnex ve daha birçok şehirden insanlar cenazesine gelmişti. Engellemeye rağmen insanlar cenazeye katılarak, yürüyüş yaptı. Mektubunda beni Amed’e gömün demişti ama mektuptan daha sonra haberdar olduk.”

Lawikê Bêzarê diyordu

Oğlunun 1994'te 28 kişinin katledildiği Bêzar Dağı’nın tarihi hafızasına istinaden ardında bıraktığı mektupta kendisi için "Lawikê Bêzarê" dediğine dikkat çeken Doğan, “Eskiden her ölüm yıl dönümünde oraya gidip yürüyüş yapıyorduk. Müslüm’den sonra da hem Müslüm hem de orada yaşamını yitirenler için ellimizde karanfillerle yürüyüş yaptık” dedi.

 

 

Farklıydı, cesaretliydi

Ebu Müslüm’ün çocukluğundan beri hep Abdullah Öcalan’dan bahsettiğini belirten Doğan, oğlunu şu sözlerle anlattı: “Müslüm 10 yaşından beri bu fikirdeydi. Eğer kendisinde olan bir şey başkasında yoksa ‘neden onda da yok’ diyordu. Zengin fakir olmasın, herkes eşit olsun diyordu. Çok farklı bir insandı, çok cesaretliydi. Aklında hep Abdullah Öcalan vardı, sürekli bahsederdi. Abdullah Öcalan sayesinde Kürtlerin hakları için mücadele ettiğini söylerdi. Daha çocuk yaşta Abdullah Öcalan’ın yolundan gitmeyi seçti. Çok zor şartlarda Müslüm’ü büyüttüm. Evin en küçüğü olduğu için kardeşleri ve aile içinde de çok seviliyordu.”

Tecrit kalksın, kan dursun

36 aydır aile ve avukatlarıyla görüştürülmeyerek Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride tepki gösteren Doğan, tecridin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Doğan, "Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatlarıyla görüştürülmesini ve barış yolunun açılmasını istiyoruz. Kürtler de 'Önderimiz tecrit altından çıksın' desin, hakları için mücadele etsin. Devlet de kanunlarını uygulasın. Bu tecrit kalksın, artık bu kan dursun, anneler ağlamasın. Bu savaşın durmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.