Tecrit bir işkence biçimidir

Yurt Dışı Haberleri —

Cenevre Çağrısı (Geneva Call) kurucusu Élisabeth Decrey Warner

Cenevre Çağrısı (Geneva Call) kurucusu Élisabeth Decrey Warner

  • İsviçreli barış aktivisti ve politikacı Élisabeth Decrey Warner, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit haline tepki göstererek, “Tecrit bir işkence biçimidir. Türkiye’ye İmralı’nın kapılarını açmalı” dedi. Warner, avukatlar ile ailelerin görüşme yapmalarının bir hak olduğunu vurguladı. 
  • Devletlerin oluşturduğu terör listelerinin sosyolojik ve bilimsel karşılığının bulunmadığına dikkat çeken Decrey Warner, “bu sınıflandırmalar üzerinde küresel bir uzlaşı yoktur. Bu nedenle, AB’nin PKK kararının büyük ölçüde siyasi olduğuna inanıyorum ve benim için bir anlam ifade etmiyor” dedi.

SERKAN DEMİREL/LOZAN

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit 31. ayında devam ediyor.  İsviçreli kadın siyasetçi ve başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşlarında üst düzeyde görev alan insan hakları aktivisti ve Cenevre Çağrısı (Geneva Call) kurucusu Élisabeth Decrey Warner ile tecridi ve Türk devletinin Rojava’ya dönük işgal saldırılarını konuştuk. 
Öcalan’ın Kürt sorunun çözümünde önemli bir role sahip olduğuna da dikkat çeken Decrey Warner, “Öcalan tamamen tecrit edilmeden önce imkanları dahilinde pek çok defa yaptığı konuşmalarıyla ve görüşmeleriyle, sonu gelmez bir savaşa saplanmak yerine bu çatışmayı çözmek için barışçıl çözümler bulma arzusunu birçok kez ortaya koymuştur” dedi. 

İmralı kapıları açılmalı
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak ağırlaştırılmış tecridi değerlendiren Élisabeth Decrey Warner, “Her şeyden önce Abdullah Öcalan üzerindeki bu tecridin bir işkence olduğuna inanıyorum. İşkenceye karşı yasal metinler ve sözleşmeler tecridin bir işkence biçimi olduğunu ortaya koyuyor. Öcalan’ın tutukluluk koşulları İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından birçok defa eleştirilmiş ve kınanmıştır. Bu nedenle Türkiye, İmralı’nın kapılarını açmalı ve Öcalan’ın avukatlarıyla ve ailesiyle görüşmesine izin vermelidir. Mevcut tecrit açıkça işkence niteliğindedir” ifadelerini kullandı. 

Türkiye Rojava’yı işgal etmek istiyor
Türk devletinin Rojava’ya dönük devam eden saldırılarına da değinen insan hakları aktivisti Élisabeth Decrey Warner, Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye Özerk Bölgesi’ni işgal etme gibi açık siyasi bir planının olduğunu söyledi. Decrey Warner devamla, “Türkiye işgal planını hayata geçirmek için insancıl ve uluslararası hukuku ihlal eden askeri hareketlerde bulunuyor. Sivillere dönük saldırılar ve Kürt nüfusunun zorla yerinden edilmesi Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal ettiği ve suç işlediğini ortaya koyuyor. Beni şok eden tüm bunlar karşısında uluslararası toplumun içinde bulunduğu sessizlik” diye ekledi. 

Dünya üç maymunu oynuyor
Kürtlerin DAİŞ’e karşı verdiği mücadeleyi hatırlatan Decrey Warner, “Temel sorun, uluslararası toplumun Rojava’da olan bitenlerden tamamen habersiz ve görünmesi ve görmezden gelmesinde yatmaktadır. Bu nedenle asıl sorumluluk uluslararası topluma ve Avrupa’ya düştüğüne inanıyorum” diye kaydetti. 

PKK kararı tamamen siyasidir
Oluşturulan terör listelerinin devletlerin çıkarına göre şekillendiğini “günümüzde tüm silahlı gruplar en az bir ülke tarafından terör listesine dahil edilmektedir” sözleri ile anlatan, Devletsiz silahlı hareketler uzmanı ve Kurdistan İşçi Partisi’ne (PKK) dair birçok çalışması olan Élisabeth Decrey Warner, Avrupa’nın PKK’yi ‘terör örgütleri listesi’nde tutmasının tamamen politik olduğunu söyledi. Avrupa’nın PKK kararının karşılığı olmadığına dikkat çeken Decrey Warner şöyle devam etti: “Bu kararlar, söz konusu silahlı grupların eylemlerinin ve davranışlarının objektif bir değerlendirmesinden ziyade siyasi bir yaklaşımdır. Gerçekte, farklı grupların terörist listelerine dahil edildiği siyasi bir yaklaşıma tanık oluyoruz, ancak hiçbir silahlı grubun dünyadaki bütün ülkeler tarafından terörist olarak tanınmadığını belirtmek önemlidir. Örneğin, bir grup Türkiye tarafından terörist olarak görülürken Afrika Birliği’nin listesinde yer almayabilir. Sonuç olarak, bu sınıflandırmalar üzerinde küresel bir uzlaşı yoktur ve bu da terör listesi kararlarının değerlerinin sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, AB’nin PKK kararının büyük ölçüde siyasi olduğuna inanıyorum ve benim için bir anlam ifade etmiyor.”

Çözüm değil çözümsüzlük 
PKK’yle yaptığı resmi görüşmeleri hatırlatarak, “Yaptığım çalışmalarım sırasında, AB terörle mücadele yasasının ihlali olarak görülebilecek PKK ile temaslarımızda bile Avrupa Birliği tarafından desteklendim” diyen Decrey Warner, “Bu tür jeopolitik yaklaşımlar ve kararlar, radikalleşmeye katkıda bulunduğu için olumsuz sonuçlar doğurmaktadır” diye ekledi. 


Cenevre Çağrısı’nın kurucusu

Decrey Warner, BM Anti-Personel Mayın Yasağı Sözleşmesini imzalamak üzere 1997’de Ottawa’ya gönderilen İsviçreli heyetin bir üyesiydi. 1998 yılında kara mayınlarının kullanılmasının yasaklanması sürecine gerilla ve özgürlük hareketleri gibi devlet dışı silahlı aktörleri dahil etmek amacıyla yola çıkan Cenevre Çağrısı (Geneva Call) adli insani yardım örgütünü kurdu. Barış çabalarıyla tanınan, İsviçre’de Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen 1000 kadından biri olarak aday gösterilen ve Hessen Barış Ödülü’nün sahibi Decrey Warner’in Cenevre Üniversitesi’nde fahri doktorası bulunuyor.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.