Tecrit çok boyutlu

Nazlı Turan

Nazlı Turan

  • İHD İzmir Şubesi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Nazlı Turan, Yüksek Güvenlikli, S ve R Tipi cezaevlerinde izolasyon ve tecridin çok boyutlu olarak sürdüğünü söyledi. 

Yüksek Güvenlikli ile S ve R Tipi cezaevlerinde tutsakların sağlık, barınma, güvenlik ve sosyal haklarına yönelik hak ihlalleri devam ediyor. Hasta tutsakların dahi tek kişilik hücrelerde tutulması, sağlık haklarına erişimin kısıtlı olması, havalandırma, spor ve sosyal etkinliklerin kısıtlanması ve sürekli açılan soruşturmalarla ilgili şikayetler tüm cezaevlerinden geliyor. Sadece ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutsakların konulması amacıyla açılan yüksek güvenlikli cezaevleri, bu cezaları almayan tutsaklar da sevk ediliyor. Burada yaşanan hak ihlallerine yönelik tutsaklar açlık grevi dahil birçok eylemde bulunuyor. Bu tutsaklara karşı da soruşturmalar açılıyor, denetimli serbestlik hakları kullandırılmıyor. 

MA'ya konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Nazlı Turan, Türkiye'de 2000'lerin başında açılan F tipleri ile birlikte başlayan tecrit ve izolasyonun Yüksek Güvenlikli Cezaevleri, S ve R Tipi cezaevleriyle daha da artığını söyledi. Bu cezaevlerinde tutsakların çoğunun tek kişilik hücrelerde tutulduğunu, mimarileri ve işleyişleriyle tutsakların sürekli gözetim altında olduğunu söyleyen Nazlı Turan, şöyle devam etti: "Mahpusların güneş ve temiz havadan mahrum bırakıldığı ve sağlık haklarının dahi engellendiği ağır bir tecrit ve izolasyon üstüne kurulu. Mahpusların tüm hareketlerinin izlendiği, haberdar olunduğu bir sistem söz konusu. Kapı panel girişlerinde mahpuslar aranıyor. Hücrelerde güneşlik denilen pencereler apartman boşluğuna benzer alana açılıyor. Gökyüzünü görmek mümkün değil, alt katlar ise hiçbir şekilde güneşi görmüyor, üst katlar ise yılın 3-4 ayında günde 1-2 saat güneş görüyor. Mahpuslar 1 saat havalandırmaya çıkarılıyor. Bu havalandırmaların dört tarafı duvarlarla çevrili, tavanı ağlarla örülü. Havalandırmada da kameralar var."

Yemekten spora kadar

Bu cezaevlerinde bütün iletişimin buton ve megafonlarla sağlandığını ifade eden Nazlı Turan, şunları söyledi: "Örneğin revire gideceği zaman mahpusun ismi söyleniyor. Eğer mahpus karşılık vermezse revir hakkını kaybetmiş oluyor. Yine aktarımlara göre odalar sayımdan sayıma kontrol ediliyor. Acil durumlarda kırmızı butona dahi gelinmediği aktarılıyor. Çamaşırlarını hücre içinde yıkamak ve kurutmak zorundalar. Bu da ortamın nemli ve mikrobik olmasına neden oluyor. Mahpuslara verilen iaşe bedelleri yetersiz, yemeklerin porsiyonları düşük, hasta mahpuslar revire çıkarılmıyor, kronik hastaların ilaçlarına erişilemiyor, hastane sevkleri ve muayeneler kelepçeli olarak yapılıyor. Kimi zaman çıplak arama dayatması yapılıyor ve buna karşı çıkanlara soruşturma açılıyor. Yüksek güvenlikli cezaevleri ve S tiplerinde de denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme hakları engelleniyor. Spor ve etkinlik yetersiz hatta bu haklarını kullananların havalandırma hakları kullandırılmıyor. Mektuplara el konulduğu, muhalif yayınların verilmemesi gibi aktarımlar var."

Yüksek Güvenlikli cezaevleri

 

 

Sağlıklı giren hastalanıyor

"Sağlıklı giren mahpusların buralarda hastalandığını tespit ediyoruz" diyen Nazlı Turan, "Kas-iskelet sorunu, bağırsak hastalıklarına yol açıyor. Uzun süreli izolasyon halisülasyon, depresyon ve anksiyetede artışa yol açıyor. Ulusal ve uluslararası düzenlemeler mahpuslara insan onuruna saygılı bir muameleyi şart koşuyor. Devletin mahpusların sağlıklarını koruma yükümlülüğü var. Ancak hücre tipi izolasyon sistemleri ruhsal ve bedensel bütünlüğe zarar veriyor. Ek bir cezalandırma teşkil ediyor. Zamana yayılmış bir işkence yapılıyor. Buraların kapatılması gerektiğini, mahpusların insan onuruna uygun yaşam ve sağlık haklarının sağlanması gerektiğini söylüyoruz" şeklinde konuştu.

Bir statü uydurmuşlar

Uygulamada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların dışında, tutuklular, hükümlüler ve süreli hapis cezası alanların da buralarda tutulduğunu söyleyen Nazlı Turan, bunların mevzuata aykırı olarak 'tehlikeli hükümlü' diye bir statüye dayandırıldığını aktardı. Özellikle politik tutsakların buralara aktarıldığını belirten Nazlı Turan, "Bu bir yıldırma politikası olarak kullanılır hale geldi. S tipleri ise çok farklı değil. S tipleri F tiplerine benzer şekilde tasarlanmış. Burada da mahpusların sürekli izlendiğini görüyoruz. Buralar 3 kişi kalacak şekilde dizayn edilmiş ancak bazı yerlerde 6 kişi kaldığını görüyoruz. Çatıya konulmuş kameralar hem havalandırmayı hem de yatak odalarını görüyor. Hiçbir mahremiyet kalmıyor. Mahpusların yalnızlaştırılması söz konusu. Doğal olarak mahpuslarda algı bozukluğu, sosyal kimlik kaybı gibi sorunları beraberinde getiriyor" dedi.

Uzun süreli tecrit ve ağır hak ihlallerinin sonucu olarak açlık grevleri yapıldığını aktaran Nazlı Turan, şunları ekledi: "Bu mahpuslara sağlık haklarına erişim engelleniyor ve sağlık denetimlerinin sınırlandırılıyor. Politik mahpusların buralara sevklerinin önüne geçmek amacıyla bunları yapıyorlar. Bunların yetersiz olduğunu görüyoruz. Çok daha yüksek sesle bu hapishanelerin neyi amaçladığını ve nelere yol açtığını söylemek gerekiyor." İZMİR

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.