Tecritten herkes payını alıyor

Ercan Kanar

Ercan Kanar

  •  Öcalan’ın “umut hakkı”ndan muaf tutulmasının evrensel hukuka, Türkiye yasalarına, BM kurallarına ve AİHM kararlarına aykırı; barışa düşman, ırkçı bir uygulama olduğunu söyleyen hukukçu Ercan Kanar, şunların altını çizdi:
  •  "Kürtler başta olmak üzere tüm muhalefete gözdağıdır. Dolayısıyla sadece Öcalan mağdur olmuyor. Başta Kürt halkı olmak üzere muhalif olan herkes bu tecritten payını alıyor. Tüm baroların harekete geçmesi gerekir."

“Ölene kadar hapisle idamın bir farkı yoktur. Hatta daha ağır bir uygulamadır” diyen avukat Ercan Kanar, Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen “Nelson Mandela Kuralları"na da uymadığını söyledi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit altında rehin tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021'den beri haber alınamıyor. Asrın Hukuk Bürosu, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen ihlal kararının denetlenmesi için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne 9 Ağustos'ta yeni bir başvuru yaptı. Türkiye, başvuru üzerine Komite'ye verdiği yanıtta, Öcalan'ın "müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluya serbest kalma imkanının tanınması" anlamına gelen "umut hakkı"ndan muaf tutulduğunu itiraf etti. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından 26 Temmuz 2021'de yapılan benzer başvuru için Komite'nin Türkiye'ye tanıdığı süre ise yarın (22 Eylül) sona eriyor. Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme talebinin sağlanması için 25 Mayıs 2021’de yapılan imza kampanyasına imza veren ceza hukukçusu Ercan Kanar, Türkiye'nin muaf tutma yanıtı ve olası etkilerini, MA'dan Rukiye Adıgüzel'e anlattı. 

İnsanlık onuruna aykırı

 Özgürlüğü umut etmenin temel bir insan hakkı olduğuna dikkat çeken Kanar, insanların ömür boyu özgürlüğünden yoksun bırakılmasının, bu hakkın çiğnenmesi anlamına geldiğini söyledi. Kanar, "umut hakkı"nın çiğnenmesinin ırkçı bir uygulama olduğuna işaret ederek, "Düşmanla savaş hukukunun infazıdır. İnsanlığa, insanlık onuruna aykırıdır, işkencedir, kötü muameledir, insan değerine saygısızlıktır” dedi. 

Kendi yasalarını da çiğniyor 

Komite'nin kişilere verilen cezanın 8-14 yıl arasında gözden geçirilmesi gerektiği yönündeki kararını anımsatan Kanar, Türkiye'nin de Komite'nin tavsiyesine uyarak, Öcalan'la ilgili kararı gözden geçirmesi gerektiğini ifade etti. Kanar, Türkiye’nin mevzuatta yer alan ömür boyu müebbet hapis cezasının kaldırılması gerektiğini de belirterek, "Aslında Türkiye bu tecritle kendi yasasını da çiğniyor. Neden? Mesela şu anda İnfaz Kanunu var. İnfaz Kanunu’nda temel olarak ne söylenmiş? ‘Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülere hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır’ demiş. Yani Türkiye bu uygulamalarıyla kendi yasalarını çiğniyor” diye konuştu.

İdamla farkı yok

Kanar, insan hakları örgütleri ve baroların mücadele etmesi gerektiğini vurgulayarak, “Ölene kadar hapisle idamın bir farkı yoktur. Hatta daha ağır bir uygulamadır” dedi. Kanar, Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen “Nelson Mandela Kuralları"na da uymadığına işaret ederek, şunların altını çizdi: "İnfaz, insanlık onuruna ve değerine saygılı olmalı. Ayrımcılık yasak olmalı, özgür yaşamla mahpus yaşamı arasındaki ayrım en aza düşürülmeli. Hücre cezası verilse bile 15 günü geçmemesi gerekir, 22 saatten fazla hücre olmamalı. Mahpusların ailesinin olduğu yere yakın bir cezaevinde tutulması gerekiyor, hiçbir disiplin cezası, aile ve avukat görüşünü engelleyemez."

Barış karşıtı ırkçılıktır

Türkiye’nin konu Öcalan olduğunda bütün kuralları çiğnediğini dile getiren Kanar, daha önce birçok kez İmralı’ya gittiğini; oradaki koşulların insanlık dışı olduğunu hatırlattı. Kanar, "Öcalan’a tecrit, Türkiye’deki demokrasinin gelişmesinin ve barışın oluşmasının önünde de büyük bir engel. Barış olacaksa Abdullah Öcalan en önemli aktörlerinden biri olacaktır. Dolayısıyla devletin uygulaması her açıdan sakat. Hukuka, kendi yasasına, evrensel kurallara, BM kurallarına ve AİHM kararlarına aykırı. Bu barışa düşman, ırkçı bir uygulamadır” dedi.

49 binden 300 bine çıkardı

Kanar, iktidarın cezaevlerindeki ihlallere karşı adım atmayacağına işaret ederek, şöyle devam etti: "Çünkü bu iktidar, 2002’de başa geldiğinde cezaevlerinin nüfusu 49 bindi. Şimdi 300 bin. Şimdi 35 yeni cezaevi yapılıyor. F tiplerinde de infaz yasası ilan ediliyor. Öcalan’a tecrit başladığında maalesef demokratik kurumların çoğu sustu. Sol muhalefetin de fazla sesi çıkmadı. Halbuki o zaman güçlü sesler çıkartılsaydı belki F Tipi uygulaması da gündeme gelmeyebilirdi. İktidar Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi temel alarak, tüm muhaliflere karşı F tiplerini yaşama geçiriyor.” 

Herkes tecritten pay alıyor

Öcalan’ın “umut hakkı"ndan muaf tutulmasının, Kürtler başta olmak üzere tüm muhalefete gözdağı anlamına geldiğini söyleyen Kanar, bu durumun aynı zamanda "intikam politikası" olduğunu vurguladı. Kanar, "Dolaysısıyla sadece Öcalan mağdur olmuyor. Başta Kürt halkı olmak üzere muhalif olan herkes bu tecritten payını alıyor” dedi.

Türkiye'ye yaptırım uygulanmalı

Kanar, Türkiye’nin 2014’te verilen ihlal kararını yerine getirmemesi nedeniyle Komite'nin konuyu Büyük Daire’ye taşıması gerektiğini dile getirdi. Buradan ihlal çıktığı taktirde Türkiye’nin Konsey üyeliğinden çıkarılması ya da oy hakkından mahrum bırakılması gibi yaptırımların uygulanması gerektiğinin altını çizdi.  

Kanar, Avrupa’daki ve Türkiye’deki tüm baroların da Öcalan için hukukun evrensel ilkeleri doğrultusunda harekete geçmesi gerektiğini vurgulayarak, "Ama maalesef Türkiye’de metropol baroları üstlerine düşen görevi yapmıyor, seyirci kalıyor” dedi.   İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.