Terörist devletin ahlakı

Forum Haberleri —

.

.

  • Bu faşizmi kim yarattı, kim neden oldu devletin bu kadar korkunçlaşmasına. Buna sessiz kalanlarımız kendi paylarına düşeni düşündüler mi acaba?

AMARA HARUN


Tüm dil kalıplarında en büyük rol ‘eylem’indir. Eylemle uyuyup eylemle uyanıyoruz. Eylemle yaşıyoruz. Eylemlerimiz kadar var oluyor, eylemimizin güzelliği kadar güzel, çirkinliği kadar çirkin oluyoruz. Eylemi belirleyen ise gövdemizin zirvesinde yer alan gri, jelatinimsi havuzun içindeki elektrik ağı ve sol yanımızdaki kafesin vuruşları. Kültür, gelenekler, alışkanlıklar tüm bunlar birer kalıp ve zihin yapısı aşağı yukarı bunlardan ibaret. Ve bunların belli bir zamana damgasını vurması zihniyet olarak tanımlanıyor. Zihniyet önemli evet. Çünkü zihniyet yaşamı belirleyen yegane şey.

Kim demiş hatırlamıyorum ama şöyle ifade ediyor, bireyler arası ilişkiler; hem toplumsal ilişkileri hem de yönetim biçimini  belirliyor. Yani aslında; toplum ve onun üst aklı olan yönetim aramızdaki ilişkilerin iz düşümüdür. Ya da tam tersi de doğrudur. Birey toplumu yarattığı kadar, toplum da bireyi yaratıyor çünkü. Düz bir mantıkla ilerlesek bile şu sonuca ulaşabiliriz; eğer ilişkilerimizde birbirini bastırma, söz hakkı tanımama, birbirini ezme söz konusuysa yani ilişkilerimiz faşizan bir karakter taşıyorsa bu durumda yönetim erkini yürüten toplumun üst aklı da faşist karaktere bürünüyor. 

Çirkinlik abidesi bir devlet
Bu gerçeklikten yola çıkarak TC üst aklını değerlendirdiğimde, içimde büyük bir kaygı dalgası yükseliyor. Yaşanan korkunç bir faşizm ve bunu yaratanın bireyler arası ilişkiler ve toplumsal yapı olduğunu düşündüğümde kaygım yerini büyük bir korkuya bırakıyor. Dediğim gibi bunu tersinden okumak da doğrudur. Ama her iki durumda da kaygı ve korku duyulacak bir konu var. Gerçek anlamda TC üst aklı gelmiş geçmiş en vandal güç. Hiçbir şeye saygısı olmayan, tüm değerleri ayakları altında çiğneyen, çirkin, son derece tecavüzcü bir güç. Tecavüz üzere vucuda gelmiş, eylemi tecavüz, zihniyeti tecavüz, ruhu tecavüz. Daha ilk günden, kayı boyunda kurulan ilk çadırdan bugüne, değişmeyen tek şey tecavüzcü zihniyeti.
Kardeş katlinin helal sayıldığı bir geleneğin eylemcisi, adı İslam aleminin halifesi olan ama yedi düvelden en güzel, en nadide kadınları kafesleyen, en yiğit delikanlıları hadım ettiren, yedi düvelden en güzel çocukları analarının memesinden kopararak, devşirme adlı ajanlık kurumunda kendi anasına, atasına, yurduna düşman ettiren bir zihniyetin devamcısı, eylemcisi, daha da derinleşmiş çirkinlik hali. 
Kürtlerle yüz yıllık savaşı ve bunun son elli yılı göz önüne alındığında korkunçluğu, vahşiliği, çirkinliği, tecavüzcülüğü binlerce kez ortaya çıkar. 

Dağlar Kurdistan’ın rahmidir
Bireysel olarak hep dağları ana ve gerillanın binbir emekle, alın teri, bilek gücüyle iğneyle kuyu kazar gibi kazdığı şikeftleri (mağara), tünelleri de ana rahmi gibi düşünmüşümdür. Özgürlük tohumlarının mayalandığı, her seferinde düşündüğümde insanlığın yeniden filizlendiği, güzelliklere, iyiliklere, doğruluklara gebe bir dağ canlanır hayallerimde. 
TC devletinin bu şikefltere hortumlarla kimyasal gaz boşalttığı görüntüler gözümün önünden gitmiyor bir türlü. Kendimi bu noktada ne ifade edebiliyorum, ne içimdeki duyguya tam bir tanım getirebiliyorum. Bu olay bir ananın rahminden alınan bir bebeğin süngüden geçirilmesi kadar korkunç bir olay, bu dağların rahminde özgürlüğe mayalanmış bir tohumun yatağında öldürülmesidir. Bu daha yeni filiz vermiş güzel bir çiçeğin köklerinden sökülüp alınmasıdır. 
Bu aklı, bu zihniyeti Kürtler çok iyi tanıyor. Kürtler yüz yıldır bu eylemin çirkinliği altında eziliyor. Bu derin bir acı, öyle derin bir acı bırakıyor ki yüreğimde tarifi imkansız. Peki bu faşizmi kim yarattı, kim neden oldu devletin bu kadar korkunçlaşmasına. Buna sessiz kalanlarımız kendi paylarına düşeni düşündüler mi acaba? 

Devlet toplumun iz düşümüdür
İşte buna Türkiye’deki insan ilişkilerinin devletteki iz düşümü, diyorum. Bu faşizmi yaratan buna sessiz kalanlar değil midir? Bunu yaratan her gün evindeki eşine, çocuğuna bağıran, işkence eden erkek-adam değil midir? Bunu yaratan bir kadının sokakta tek başına yürümesine tahammül gösteremeyenler değil midir? Her gün onlarca kadın öldürülüyor. Kimi on yerinden, kimi elli yerinden bıçaklanarak. Her gün ama her gün meşrulaştırılan bir çirkinlik hali, katletme ve tecavüz eylemi var. Bunlar içimizi acıtmıyor olmalı ki bugün Kurdistan dağlarında yaşananlara sessiz kalabiliyoruz. Bu kadar vahşetin temel nedeni günlük ilişkilerimize sinen faşizm. Bu kadar çirkinleştirilmiş insan gerçekliği karşısında devlet kendisinde her şeyi yapma hakkı görüyor. Bu devleti bu ilişkiler yarattı, bu devlet bu ilişkileri yarattı. 

PKK toplumsal ahlakın timsalidir
PKK toplumsallığında böylesine çirkin bir yaşama tanıklık edilmemiştir. PKK’nin özünü yaşayanlar her zaman en temiz yaşamın temsilini yapmışlardır ve bu nedenle de savaşta ahlakın timsali olmuşlardır. Belki bu savaşlarda onlarca asker cenazesi gerillanın eline düştü ama siz hiç cenazesiyle oynanmış, cenazesine saygısızlık edilmiş bir asker gördünüz mü? Temel bir insanlık değeri olan ölüye saygı ritüeli gerillada üst derecede yaşanmıştır. Ellerine geçirdikleri asker cenazelerini bir battaniyenin üzerine seren gerilla karşısında insan bir kez daha “’iyi ki bu insanlar var” diyor. “Bu insanlar insanlığın yüz akı, bu insanlar insanlığın umudu” diyor. İlişkilerine faşizm sinmiş olanlar öfke denizleri karşısında kudurmuş köpeklere dönerken, onlar nasıl oluyor da bunca savaş, bunca ahlaksızlık, bunca katliam karşısında insanlık ahlakından taviz vermiyorlar. Nasıl insan kalabiliyorlar?

İnsanı kamil olmak
Ancak, insanı kamil misali yaşamı savunmak, insanlığın engin hakikatlerine ulaşmak insanı böyle yapar. Gerilla bu anlamda kendi toplumsallığının ifadesidir. Kendi ilişkilerinin iz düşümüdür. Yaşamdaki ilişkileri savaş eylemlerine böyle yansıyor ve onların savaş eylemlerinden de anlıyoruz ki dağlarda insanlıkta ısrar yaşanıyor. Dağlarda insan olanlar kutsal bir yaşamın nöbetdarlığını yapıyorlar. Dağlar insanlığın yaşandığı yer oluyor. İnsanlığından bu kadar yitirmiş insanlık karşısında insanlara insan olma, insan kalma eğitimi veriyor gerilla. Ve bir kez daha anlıyoruz ki gerillanın savaşı insanlık savaşıdır.  İnsanlık değerlerini esas alan ve bu ilke düzeyinde ne olursa olsun insanlığından taviz vermeyen bir gerilla var dağlarda. 
Bir TC devletine bakın çocuklarının cenazesini analarına kargoyla, plastik kutu içinde göndersin. Bir de PKK’nin yarattığı gerilla gerçeğine, insan gerçeğine bakın kendisine her türlü vahşeti reva gören devletin eline düşen askerinin cenazesini battaniyelere sarsın ve askerin ailesine çağrı yapsın, cenazesini vermek istesin. Belki bu karşılaştırma bile çok yanlıştır. Çünkü PKK’de üstün insanlık değerleri yaşanırken, TC’de insanlığın en düşmüş haline rastlıyoruz. Eşrefi mahlukat olan insanı en aşağı insan seviyesine düşüren TC faşizmi din, islamla insanların duygularını istismar ederken, bir ölüye saygıyı bile başaramıyor. Faşizm, iktidar hırsı, Kürt düşmanlığı gözlerini o kadar kararmış ki hiçbir insanlık değerini tanımıyor.
Bütün dünya PKK’den, onun savaşan gerillasından bir kez daha insanlığı öğreniyor. Bir kez daha, bir kez daha gerilla kazanıyor. İnsanlığının büyüklüğüyle kazanıyor. Tüm ahlaksızlıklar karşısında insan kalabilmek, insan kalabilmekte ısrar etmek, bundan daha büyük bir kazanma, bundan büyük bir başarı olabilir mi? En büyük zafer insanlıkta ısrarı sürdürmek değil midir? 
Biz sadece duyduğumuz olaylar karşısında bile soğukkanlılığımızı yitirip, saldırganlaşabiliyoruz, değil mi? Ama bu vahşeti, kimyasalı, bombayı, her türlü ahlaksız saldırıyı bire bir yaşayan, buna maruz kalan gerilla yine de insanlığından taviz vermiyor. İşte bunun adı çelik iradedir. İşte budur insanlığı kurtaran. İşte budur iyi felsefenin yaşamı, güzel zihniyetin eylemi. 
O güzelim, gencecik, gerilla kız ve erkekler yaşamın damarlarına her gün kanlarını akıtıyor. İnsanlığa kanlarıyla can veriyor onlar. Onlar yaşamın can damarları, onlar insanlığın kök hücresi. Bu gerillaya, bu insanlığa, bunu yaratan felsefeye aşık olunur. Yoluna baş koyulur. 
Ey insanlığı kurtaran gerilla!
Sen sözüne sahip çıkıyorsun. Sen insanlığın savaşçısı olduğunu bu savaşta bin kere kanıtlıyorsun. TC ve onun yalancı savaş medyası bağıradursun ‘son terörist kalıncaya kadar’. Sen ilk teröristin de  son teröristin de devletin kendisi olduğunu ve sana vurdukça kendi sonunu getirdiğini, yok olduğunu tüm dünyaya gösteriyorsun… Aydınlığa çıkan ölüler gibi son terörist devlet parça parça dökülüyor senin karşında. Gerilla, sen kazanıyorsun. Yüreğimizde, ruhumuzda, zihnimizde...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.