Topraklarında ‘işgalci’ görüldüler

  • Muş’a bağlanan Şenyayla’da hayvancılık yapanlar, “işgalci” oldukları öne sürüler asker zoruyla yayladan çıkarıldı. Koruculara ait çadırlara dokunulmadığına dikkat çeken koçerler, yıllardır barındıkları topraklardan sürüldüklerini söyledi. 

 

Amed’in Kulp ilçesine bağlı Şenyayla bölgesi, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan kararıyla Muş’a bağlandı. Daha önce 3 Haziran’da Şenyayla ilçesine bağlı Kozma Dağı’nda bulunan yaylaya çıkan köylüler ile çevre köylerdeki korucular arasında kavga çıkmış ve üç kişi yaralanmıştı. Yine koçerler, 10 Haziran’da korucuların silahlı saldırısına uğramıştı. 

Yaşananlar üzerine Muş Valiliği 11 Haziran’da aldığı ilk kararla Şenyayla’yı, Amed sınırları içinde kalan köylülere ve koçerlere, ”işgal ve tecavüz” gerekçesiyle yasakladı. Bölgeye gelen jandarma, köylülere ait çadırları ablukaya aldı ve zorla bölgeden çıkardı. Valilik ise jandarma tarafından köylülerin ve koçerlerin bölgeden çıkarılmalarını ”işgalin giderilmesi” olarak savundu.

Askeri alana çevriliyor

Köylülere göre; bölgede stratejik öneme sahip Şenyayla’da güvenlik projelerinin yaşama geçirilebilmesi için insansızlaştırma politikası devreye konuldu. Şenyayla’da koruculara ait çadırlara dokunulmaması; bölgede askeri bir karakol ve buna bağlı askeri üslerin kurulma söylentisi de bunun göstergesi.

20 aile dönüş yolunda

Yaşanan bu tartışmalar sonucunda yaklaşık 20 aile, yıllardır geçimini sağladığı Şenyayla topraklarından, ”tecavüz ve işgal” gerekçesiyle çıkarılarak Kozma Dağı’ndan Kulp’a bağlı kırsal Nasırhan Mahallesi’ne doğru gönderildi. Yazın kavurucu sıcağında yüzlerce küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarıyla 15 kilometrelik yola düşen koçerler, yaşadıklarını MA’dan Eylem Akdağ ve Cahit Özbek’e anlattı.

Asker çadırları yıktı

Yıllardır Şenyayla topraklarında geçimini sağlayan Necmettin Taş, Osmanlı’dan bu yana tapulu bir şekilde o yaylalarda yaşadıklarını söyledi. Şimdilerde çıkan tartışmalarda tapularını geçerli saymadıklarını belirten Taş, şunları paylaştı: “Şimdi Cumhurbaşkanlığı yeni bir karar almış ve Şenyayla’yı Muş’a bağlamış ama bizim geçmişten bu yana sınırımız belli. Şimdi bizi zorla çıkardılar. 100’e yakın korucu mallarımızın yarısına ortak olmakla tehdit edip saldırdı. 20 gündür biz bu tehditlerle karşı karşıyayız. Bu durumu yetkililere şikayet ettiğimizde ‘siz onları ablukaya almışsınız’ deniliyor. Onlar bizi ablukaya almış ama biz almışız gibi gösteriyorlar. Valiliğe dilekçe yazdık fakat geri dönüşü olmadı. Çok sayıda asker gelip çadırlarımızı yıkıp bizi zorla çıkardı. Bazılarımızı Muş’a, bazılarımızı da Kulp’un bir ucuna gönderdiler. Yaklaşık 4 bin hayvanla bu yollarda perişan olduk.”

Bize yapılan zulümdür

“Bizi yaşamımızdan mahrum ettiler” diyen Taş, şöyle devam etti: “Bu yaz sıcağında kadın ve çocuklarla yollara düştük. Yıllardır o topraklarda yaşayan biziz, biz ev sahibiyiz ama bize işgalci ve tecavüzcü dediler. En acısı da bu kelimelerdi. Biz bu mağduriyetin giderilmesini istiyoruz. Şimdi ailelerimizle gittiğimiz yerde içme suyu bile yok. Biz sulak yaylamızda hayvanlarımıza bakıyorduk. Kuraklık da var şimdi, nasıl yapacağız? Hakkımızı istiyoruz. Bize yapılan bu zulüm ve işkence, herkes tarafından görülmeli.”

Her şey korucuların lehine

Yaklaşık 22 hane olarak yaylaya çıktıklarını kaydeden Ali Taş ise şöyle konuştu: “Acaba Taşran yaylasından 13 hanenin çadırını kaldırırken, Akkanlar’ın (korucular köyünden) çadırları neden kaldırılmıyor? Bizim suçumuz, hatamız ne? Bunu öğrenmek istiyoruz. Osmanlı tapuları var, elimizde geçerli değil deniliyor. Vergi kayıtlarımız var, hepsini ödemişiz, kabul edilmiyor, neden? Çünkü karşı taraf kabul etmiyor. Her şey karşı tarafın isteği üzerine şekilleniyor. Devletten umudumuzu kestik. 50 derece sıcaklık altında yaşıyoruz. Bu hayvanlarımızla ne yapacağız bilmiyoruz.”

Rezalet, sürülüyoruz

 Recep Taş da 1993’ten beri her yıl düzenli olarak yaylaya çıktıklarını fakat bu yılki kuraklık nedeniyle sezon başlangıcını geri bir tarihe aldıklarını belirtti. Muş Valiliği’nin kararını anti-demokratik bir karar olduğunu söyleyen Taş, “Çadırlarımızı sökerek köyden çıkarıldık, hastalarımızla bizi yollara sürdüler. Rezalet. Yaylanın serin havalarından Diyarbakır’ın kızgın çöllerine sürülüyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yönetim anlayışı yoktu. Valilik bizden tecavüzcü, işgalci diye bahsediyor. Kendi anavatanımda barınamıyorum. Lanet olsun bu zihniyete, adaletiniz batsın” diye tepki gösterdi.

Yeni mağduriyetlerine değinen Taş, “Tankerden 150 liraya çektiğimiz suyla şimdi 107 büyükbaşa 500’e yakın küçükbaşa bakacağız. Buradan Tarım Bakanı duysun beni. Ben 3 kilometre sonra Diyarbakır sınırlarına geçeceğim. Bir zahmet Tarım Bakanı gelsin bu hayvanları teslim alsın benden. Benim bakacak gücüm yok. 10 yıllardır barındığımız topraklarda bu yıl sürgün ettiler bizi. Zulümdür, hakarettir” şeklinde konuştu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.