Türkiye toplumunun hırsızlık müktesebatı

İlham BAKIR yazdı —

  • Toplumları çöküşe götüren şey kaynakların adil ve eşit paylaşılmayışıdır. Asıl önemlisi bu adil olmayan paylaşımı, daha açık tabirle hırsızlığı gizlemek için yalanlar üretilmesi, bu yalanların toplum nezdinde inandırıcı kılınması ve dolayısıyla yalan ve hırsızlığa toplumsal rıza üretilmesidir.
  • Türkiye toplumunun en büyük krizi budur işte. Hırsızlığın bir suç olmaktan çıkması ve bütün toplumun buna rıza gösterir hale gelmesi.

Ülkeler, toplumlar, topluluklar,  çeşitli dönemlerde çeşitli toplumsal krizlerle karşı karşıya kalır; bu kriz karşısında üretebildikleri çözüm oranında varlıklarını sürdürmek, varlıklarını daha güçlü sürdürmek; varlığını güçsüzleşerek ve deyim yerindeyse sürünerek sürdürmek yahut toplu bütünlüğünü kaybederek yok olmak seçeneklerinden birisini yaşamak zorunda kalırlar. Toplulukların büyük krizlerle karşı karşıya kalışı, dış etkilerden ziyade iç dinamiklerin ürettiği sorunlar yüzünden gerçekleşir. Çoğu zaman dış dinamikler etken gibi gösterilse de aslında iç dinamikler çürüdüğü, zayıfladığı ve dış müdahaleye açık hale geldiği için dış müdahale gerçekleşir ve sanki dış müdahalenin etkisi ile bu yıkım gerçekleşmiş sanısı yaşanır. İç dinamikleri sağlam topluluklar, dışsal saldırı ve krizleri bertaraf etmekte çok daha az zorlanırlar.

Bir toplumu, topluluğu elbette en çok krize sürükleyen neden yaşam döngüsünü sürdüremeyeceği bir ekonomik kaynak yoksunluğu ile karşı karşıya kalmasıdır. Ancak kaynak kıtlığının yarattığı krizi güçlü bir örgütlenme, adil ve eşit bir emek verme süreci ve emek süreci sonucunda elde edileni adil pay etme ile karşılayabilen bir topluluğun böylesi bir kriz karşısında ayakta kalma ve kaynaklarını çoğaltma şansı büyüktür. Toplumları çöküşe götüren şey kaynakların adil ve eşit paylaşılmayışıdır. Asıl önemlisi bu adil olmayan paylaşımı, daha açık tabirle hırsızlığı gizlemek için yalanlar üretilmesi, bu yalanların toplum nezdinde inandırıcı kılınması ve dolayısıyla yalan ve hırsızlığa toplumsal rıza üretilmesidir. Hırsızlık, emek sömürüsü iktidarlar tarafından baskı ve cebir yoluyla gerçekleştirilebilir. Böyle bir durumda o topukluluğun toplumsal dinamiklerinin, karşı çıkma, bu hırsızlıkla mücadele etme, bu hırsızlık ve sömürü düzenini değiştirme potansiyeli ve iradesinin hala var olduğundan söz etmek mümkündür. Sömürülenler, emeği, kaynakları çalınanlar arasında bir güven ve işbirliği potansiyeli varlığını korumaya ve uygun şartlarda bir isyana, itiraza dönüşme ihtimalini sürdürmeye devam etmektedir. Ancak iktidarlar da bu gerçeğin farkında oldukları; hırsızlık, talan, sömürü düzenlerini sırf baskı ve cebirle yürütemeyeceklerini bildikleri için bütün toplumu, en azından toplumun kahır ekseriyetini bu hırsızlık suçuna bulaştırmak, onları suç ortağı yapmak stratejisini etkili bir şekilde hayata geçirme çabası içine girer, onların da bu hırsızlıktan pay almalarını sağlarlar. Elbette bu pay, kendilerinin aldığı payın yanında sözü dahi edilemeyecek küçüklükte bir paydır. Çok cüzi miktarda olsa da iktidar nimetlerinden kimi insanları faydalandırsalar da esas olarak insanların birbirinden çalmasının yolunu açarlar. Kendi etraflarındaki insanları bu hırsızlıktan faydalandırmaları da insanlara muktedire tabi olur, onun yardakçılığını yaparlarsa, onların da bir gün iktidarın hırsızlık nimetlerinden faydalanabilecekleri umudunu onlarda yaratmaktır.

Türkiye’deki iktidarların, özellikle de mevcut iktidarın en büyük gücü iki şeyi yaratmış olmasında yatmaktadır. Birincisi, hırsızlık artık bir suç bir ayıp olmaktan çıkmış, hırsızlık, beceriklilik olarak yeniden kurgulanmıştır. “Çalabilene helal olsun. Ne kadar büyük çalabiliyorsa o kadar helal olsun. En büyük bu iktidar çalıyor, öyleyse bu iktidara helal olsun”  mottosu Türkiye toplumunun temel varoluş dinamiği haline gelmiştir. İkincisi “bugün çalamıyorsan sabret, iktidara yakın dur, iktidarın sürmesi için çaba harca, iktidara onay ver, yaptıklarına rıza göster, senin de iktidar hırsızlıklarından faydalanacağın gün gelecektir” umudunun insanlarda yaratılmış olmasıdır. Mevcut iktidarın, temel seçim vaadi bu iken özgür Kürtler, sosyalistler, bir kısım mütedeyyinler hariç muhalefetin iktidar kliğinin el değiştirmesinden, yani hırsızlıktan faydalanan grubun değişmesinden öte topluma vaat ettiği bir şey bulunmamaktadır. Türkiye toplumunun en büyük krizi budur işte. Hırsızlığın bir suç olmaktan çıkması ve bütün toplumun buna rıza gösterir hale gelmesi. Geçelim siyaseti, Türkiye’yi yıllardır uluslararası festivallerde temsil eden, Türkiye’nin yüz akı olarak gösterilen sinemacısı Nuri Bilge Ceylan, başkasına ait bir metni çalıp filminde kullanabiliyor. Ama bu sinemacı, büyük sinemacı kalmaya devam edecek elbette, Türkiye entelijansiyası da bu adama saygın muamelesi yapmaya.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.