Türkiye’nin Afganistan iştahı ve üç şartı

Forum Haberleri —

.

.

  • Kabil havaalanının kontrolü için ABD’ye üç şart önerdiklerini açıklayan Erdoğan, aslında blöf yapıyor. Bu havaalanını kontrol etmek için bırakalım şart ileri sürmesi üstüne para bile verecektir.

ŞÜKRÜ GEDİK
 
NATO toplantısından sonra gündeme gelen Türkiye’nin Afganistan hamlesi giderek boyutlanıyor ve endişeleri de beraberinde getiriyor. 27 Haziran tarihli ‘NATO’nun Türkiye’si’ başlığını taşıyan yazımda bu konuya kısmen değinmiştim. O yazımda ‘Devlet eliyle uyuşturucu trafiğinin yeni rotası çizilmektedir’ demiştim ve eklemiştim, ‘Kabil havaalanının güvenliği Türk devletine geçerse, devlet olarak dünya uyuşturucu baronu haline gelecektir.’ Diktatör Erdoğan uyuşturucu trafiğini yapan değil, bizzat yöneteni olacaktır. Türkiye’de ki iktidar mensuplarından kirli işe bulaşmamış tek bir insan gösterilemez. Erdoğan’dan bakanlarına kadar, hepsi ve daha fazlası pisliğe batmış durumdadır. Afgan eroini AKP iktidarının iştahını kabartmıştır. 

Kabil havaalanının kontrolü için ABD’ye üç şart önerdiklerini açıklayan Erdoğan, aslında blöf yapıyor. Bu havaalanını kontrol etmek için bırakalım şart ileri sürmesi üstüne para bile verecektir. Türk-Afgan ilişkilerinin mazisi hakkında konuşuldukça gelinen son halka aslında bir itirafı da barındırmaktadır. “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” diyen Erdoğan’a karşılık Taliban’dan ‘İnanca dayalı pek çok ortak noktamız var’ açıklaması, Türkiye’nin radikal cihatçı örgütlerle ne menem bir ilişkide olduğunun açıkça itirafıdır. Türkiye’nin Hizbullah, Müslüman Kardeşler, Taliban, El Kaide, DAİŞ, El Nusra vb bölgede ne kadar cihatçı terör örgütü varsa hepsiyle ilişkili ve iltisaklı olduğu artık sır değildir.

Zaten, saklama gereğini duymadığı Suriye iç savaşındaki rolünden bellidir. 

İleri sürdüğü üç şartın kendisini ağırdan pazarlama taktiği olan Diktatör Erdoğan, şöyle demektedir:  

* Diplomasi noktasında, diplomatik ilişkilerde bizim yanımızda yer alacak.

* Lojistik imkanlarını bizim için seferber edecek, hangi gücü var; lojistik anlamda bunu Türkiye’ye devredecek.

* Bir de mali ve idari anlamda sıkıntılar olacak. Bu noktada gerekli desteği Türkiye’ye verecek.

Birince şartı: ABD’nin Rojava Kürtleriyle ilişkiyi kesme, PYD, QSD ve özerk yönetimle bağlarını koparması ve Türkiye’nin yanında yer almasıdır. Afganistan kartını iç politika malzemesi olarak da kullanacaktır. Suriye, Libya, Karabağ, Akdeniz macerası derken tüm gündemleri tüketti. Kıbrıs sorununda devlete dayalı çözüm çıkışı ve Afganistan meselesi yeni gündemler olarak pişirilmeye başlandı.

İkinci şartı lojistik dediği ise teknik donanım, elde ne gibi lojistik malzeme varsa Türkiye’nin kullanımına verilmesi. Üçüncü şartı ise para talebi. Sıcak paraya ihtiyaç duyduğu malum. ABD bu talepleri kabul eder mi bilinmez, ama her açıdan Türkiye için karlı bir pazarlık konusudur. 

Şartlar ve pazarlıklar işin görünen yüzüdür. Taliban’ın cevabı da ha keza benzer bir resmi açıklamadır. Kapalı kapılar arkasında işi nasıl bağlayacakları pek net olmasa bile Türkiye’nin asıl amacı ve niyeti bellidir. Başta uyuşturucu olmak üzere, kara para aklama, insan kaçakçılığı konularında elde edeceği gelir yapılan pazarlıkların ötesinde bir konudur. Taliban’lar resmiyette ‘inanca dayalı pek çok ortak noktamız var’ deseler de  Türkiye’nin varlığına karşıdırlar. Son açıklamalarında bunu açıkça söylediler.  Çıkarları örtüşürse, yapacakları pazarlıkta Taliban’ı tatmin ederlerse uzlaşma ihtimali de vardır.

Bir diğer konu ise kafileler halinde Türkiye’ye gelen Afganlar meselesi. Türkiye’nin su katılmamış faşist İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: ‘Türkiye’nin en güçlü olduğu alan kaçak göçle mücadeledir’ yalanıdır. Yüzlerce Afganlı mülteci elini kolunu sallayarak Van’dan giriş yapıyor. Hatta Afganistan’dan göç adeta teşvik ediliyor. Tıpkı Suriye göçmenlerinde olduğu gibi Afgan göçmenlerden de azami düzeyde yararlanacaklardır. Libya’da, Rojava’da, Karabağ’da savaştırdığı paralı çeteler gibi kullanacaktır. Yeni bir mülteci dalgası adına AB ülkelerinden semirdiği kadar semirecektir. Bu mültecileri bir tehdit aracı olarak Avrupa ülkelerine karşı siyasi bir malzeme haline getirecektir. Kürtlerden beklediği desteği görmeyince, AKP’li olmayan Türk’ten de umudu kesince yabancılardan kendisine yeni bir toplumsal taban oluşturma yoluna giderse şaşırmamak lazım. 

Çok önceden Yugoslav, Arnavut, Bulgar göçmenlerine yol açılmıştı. Bunların bir kısmı Kürdistan’a yerleştirilmişti. Amaç demografik yapıyı değiştirmekti. Sonradan Uygur Türkleri getirildi. Suriye göçmeni ve şimdi sıra Afgan göçmenlerinde. Gelecek göçmenleri kendi kaynaklarıyla besleyeceğini kimse beklememelidir. Bunların canını çıkarırcasına ucuz iş gücü olarak çalıştıracaktır, paralı asker olarak savaştıracaktır. İşgal ettiği alanlara yerleştirerek kullanacaktır. Çünkü din iyi bir sömürü aracı olmuş ve AKP şefi bundan fayda sağlıyor. 

Türk devleti DAİŞ artıklarını Libya’da savaştırırken önce inkâr ederek yalan söylemişti. Afgan göçmenleri için de yalan söylüyor. Biraz daha bekleyip görmek gerekir. ‘Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu’.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.