Tuzluçayır’ın kavgacı yüreği

Rıza Altun
- Rıza Altun, dedesi Xido'dan Tuzluçayır’a taşıdığı, Apoculukla yeni bir form verdiği kavgacı ruhtu; Hatice Ana’nın cesaretini, Kemal Pir’in coşkusunu, Haki Karer’in inancını taşırdı.
Rıza Altun’un hikâyesi, Dêrsim'den Sarız'a, oradan Tuzluçayır'a uzanan bir mirasa dayanarak başlıyor. Osmanlı'nın Dersim’de dayattığı biat kanunuyla 19. yüzyılın ortalarında göç ettirilen Kürt Alevilerin gelip kurduğu Kayseri'nin Sarız ilçesinin Küçüksöbeçimen köyündeki Xido'nun mirası. 60 hanelik bu köy, Avşar Türkleriyle arazi kavgası yaşayan dışa kapalı bir yer. Xido, devletin karşısında konumlanmış, eşkiyalık da yapmış biri. Dayısın çocukları da öyle. Eşi Sivas'tan. Evli ve çocukları olan oğlu Veysel öldürülünce 'intikam' kaçınılmazdır. Xido, seferde ölen kardeşinden kalan yeğenini yanında büyüterek, kızı Hatice ile evlendirir. 7 çocukları olur. Sait, Xezal, Bezar, Rıza, Haydar ve Nurhayat. Babalarının çalışmak için geçici gidip geldiği Ankara'ya artık gitme vakti gelir ve adres Tuzluçayır'dır. Küçüksöbeçimen köyünde 1954'te doğan Rıza, 6 yaşından itibaren Tuzluçayır'dadır, arada köye gidip gelirler ama artık adres sabittir. İlkokul sonrası hayatın tam göbeğindedir. Çalışkandır, asidir, kavgacıdır, iyi arkadaştır.
Kayseri, Sivas, Çorum’dan göçen yoksulların, faşist kuşatmaya karşı direnen Tuzluçayır denilen bir adacıkta, Hatice Ana’nın oğlu olarak büyür. Mahalle, MHP’nin gölgesindeki Mamak, Akdere, Abidinpaşa ve Kartaltepe’yle çevrilidir; sanki bir kale ama duvarları derme çatma. Rıza, bu kalenin kavgacı gençlerinden biridir. Çocukluk arkadaşı Şahin Kılavuz, Hasan Şerik, Metin Aslan ile omuz omuza, faşistlere karşı yumruklarını sıkar. 1975’te, Deniz Gezmiş’in THKO’suna sempati duyan bir grupta yer alır ama ruhu, bir şeylerin eksik olduğunu fısıldar.
Kemal Pir'in Tuzluçayır'a gelmesi
Tuzluçayır’a bir yabancı gelir: Kemal Pir. Coşkulu, konuşkan, gözükara. Rıza ve arkadaşları, bu 'yabancı'yı önce kuşkuyla tartar. Rıza, Pir’in ateşli ruhunda bir şey görür. Pir, mahalleye yerleşir, bir ev kiralar. Rıza, Hasan, Metin, Doğan Kılıçkaya, Mahmut Bilgili, onun etrafında toplanır. Pir, 1976’da Kürdistan’dan döndüğünde Apocudur; Kürt meselesini, ayrı örgütlenmeyi, sömürgeciliği anlatır. Rıza, bu sözlerde kendi eksik şiirini bulur. Anıttepe’de, bir soğan torbası ve somun ekmekle dolu evde Haki Karer, Duran Kalkan ve Önder Apo ile tanışır. Önder Apo'nun kahvehanede, Kartaltepe’de yaptığı tartışmalar, Rıza’yı çeker. 1976’da, 'Kahrolsun Sömürgecilik' pankartıyla mitingde kortej oluştururken, Türk soluna meydan okuyan o genç, Rıza’dır. Tuzluçayır, Apoculaşır; Rıza, bu dönüşümün öncülerindendir.
Hatice Ana’nın oğlu
Rıza’nın hikâyesi, annesi Hatice Ana’sız eksik kalır. Hatice Ana, 12 Mart’ta Kızıldere ve Denizler için gözyaşı döken, ailesinde tartışılmaz otoriteye sahip bir kadındır. Dedesinin mirasını taşıyan, evini Apoculara açan bir kale. Rıza, bu evde büyür; Öcalan’dan Haki’ye, Kürdistan’dan gelen her yoldaş burada misafir olur. Hatice Ana, liselerde faşist ablukasına karşı gençleri kurtarır, arananları saklar, mitinglere katılır. Saldırılara, işkencelere direnir, sürgün geldiği Almanya'da uzun süre ölüme de direnir. Oğlu Haydar ve kaybettiği torunlarıyla gurur duyar. İsyanı, kavgası ve öfkesi, hep düşmanadır. Rıza, annesinin bu cesaretinden güç alır. Rıza, onun oğlu olmanın gururunu taşır ama bu gurur, ağır bir sorumluluktur.
Kürdistan’a yolculuk
Önder Apo'nun onayıyla 1977 başında Antep’e gider Rıza Altun. Haki Karer’in mütevazı evinde, bir kilo zeytin ve kuru ekmekle tanışır. Haki’nin inancı, çalışkanlığı, Rıza Altun’u büyüler; Kemal Pir’in dinamizmiyle Haki’nin ideolojik derinliği, onu iyice PKK’ye bağlar. Antep’te örgütlenme çabaları, sağa ve so cenahtan engellerle karşılaşır. Haki’nin eğitimiyle liselerde, işçiler arasında komiteler kurulur. Haki’nin 1977’deki şehadeti, komployla gelir; Rıza Altun, sarsılır. Elazığ’a geçer, 7-8 ay Fevzi Çakmak ve Yıldız Bağları’nda çalışır. 1978’de Önder Apo ile Ankara’ya gider. Nisan 1978’de, Diyarbakır yolunda otobüs kazasında ağır yaralanır; arandığı için hastaneden kaçırılır. Tedavi, 1978 sonuna kadar sürer; parti kongresini kaçırır.
Siverek’in ateşten çemberi
Rıza Altun 1979’da Siverek’e çağrılır. Bucaklara karşı mücadelede Karasungur’la omuz omuza çalışır. Köylerde toplantılar, evlerde ajitasyon, aşiretlerle temkinli ilişkiler... Bucak eylemi, 'Vurursanız yanınızdayız, vuramazsanız karşınızdayız' diyen halka umut olur. Aylarca süren hazırlık, Bucak’ın kayınbabasının köyünde kaosa dönüşür. Salih Kandal’ın şehadeti, Cuma Tak’ın yaraları, Rıza Altun’u derinden etkiler. Kozik tarzı köy savaşları, aşiret çatışmaları başlar; Rıza Altun, İzollar, Baplar, Kırwarlar arasında koşar. Rıza, çalışır ama kör çatışmalar kadroları tüketir. İhanet. sızma ve itirafçılık, Rıza Altun’u devletin hedef tahtasına koyar. 1980’de Hilvan’da gasp edilmiş bir arabayla yakalanır; 90 gün soruşturmada, Urfa’dan Diyarbakır’a, Ankara’dan Adana’ya savrulur.
Diyarbakır Cezaevi ve direniş
Diyarbakır Cezaevi’nde, İstikam, 1 ve 2 Nolu’da Ferhat Kurtay, Hayri Durmuş, Mazlum Doğan’la aynı havayı solur. Tünel kazarken 12 Eylül’ü duyar; E Tipi’ne taşınır. 1981’de sayım ve marş dayatmalarına direnir; işkence süreci başlar. Toplam 1 yıl 3 gün kalır. 1984-85’e kadar Diyarbakır’da, ardından Çukurova’da tutsaktır. Kemal Pir’in işkencedeki direnişi, Mazlum’un yazı yazma tutkusu, Karasungur’un halkçı hayalleri, Rıza Altun’un hafızasına kazınır. Şahin Kılavuz’un Siverek Cezaevi’nden kaçışı, İbrahim Bilgin’in Kandil’de şahadeti, Ali Doğan Yıldırım’ın 1976’daki talihsiz kazası yüreğinde iz bırakır.
90'ların başında yeniden
90'ların başında cezaevinden çıktıktan sonra Mustafa Karasu ile birlikte Rojava üzerinden Önder Apo'nun yanına gider. 2001'e kadar Kürdistan’ın çeşitli sahalarında çalıştı, özellikle Önder Apo’ya yönelik komplo sürecinde gerçekleştirilen PKK 6. Kongresi’nde önemli bir rol oynadı. Bir söyleşisinde dağ yaşamına ilişkin şunları belirtiyordu: “Evet, kendimizi en özgürce ifade edebileceğimiz bir alan. Bir de bizim mücadelemizi yürütüp başarıya götürmenin en temel yaşam alanıdır. 30-35 yıldır dağı temel özgürlük alanı yapmak, dağa daha farklı anlamlar yüklüyor ve insanda temel bir yaşam tarzı haline getiriyor. Vazgeçemeyeceğimiz temel bir yaşam alanı."
Avrupa sahasında
Rıza Altun, 2001'de Avrupa sahasına geçti. Gittiği her mekanda keskin zekası ve etkileyici üslubuyla halkın Apocularla kopmaz bağlar kurmasını sağladı. Toplumun her kesiminden insanla buluştu. Kavganın farklı mekanlarında kazandığı tecrübe, kazandığı muazzam düşünsel birikim, toplumun sosyolojisini analiz etme konusundaki ustalığı ve gençliğinden yadigar ‘kendine has ikna yöntemleriyle’ hareketinin büyüleyici, sade ve çarpıcı hakikatinin taşıyıcısı oldu.
Yeniden dağlarda
Altun, 2007'de yeniden Kürdistan sahasına döndü. Gerilla sahasında da eğitim çalışmaları ve diplomasi çalışmalarında görev aldı. Rıza Altun, 25 Eylül 2019'da şehit düştü.
O, hareketin nabzıydı
Rıza Altun, dedesi Xido'dan Tuzluçayır’a taşıdığı, Apoculukla yeni bir form verdiği kavgacı ruhtu; Hatice Ana’nın cesaretini, Kemal Pir’in coşkusunu, Haki Karer’in inancını taşırdı. Ne sadece bir militan ne de sadece bir hatıra. Hareketin nabzıydı; ihanetlere, işkencelere, kayıplara rağmen durmayan bir yürek. Ali Doğan Yıldırım’ın Kürdistan özlemi, Şahin Kılavuz’un gözükaralığı, İbrahim Bilgin’in enternasyonalist ruhu, Rıza’da birleşirdi














