XOYBÛN’un yasaklanan yayınları

Dosya Haberleri —

  • Ankara’daki Millet Meclisi’nin açılışına kadar 20 dolayında demokratik Kürt örgütü kuruluyor ve 15 dolayında Kürt kimlikli gazete ve dergi yayımlanıyordu. Ancak, kemalist yönetim; daha 1921/22’lerde İngiltere ve Fransa ile gizlice anlaştıktan sonra bu örgüt ve yayınları engellemeye başlıyor.
  • Kürt örgütlenmesi de illegaliteye kaydığı gibi, ülkedeki legal Kürt yayıncılığı da Abdülhamid dönemindeki Kürdistan gazetesi örneğinde olduğu gibi ülke dışına kayıyordu. Zaten, 1925’te ikame edilen Takrir-i Sükun Kanunu ve bunun gizli yüzü olan “Şark Islahat Planı”yla bırakın yayın yapmayı, gündelik Kürtçe konuşmak da yasaklanıyor.

1908 Meşrutiyet Devrimi’nin ideolojik öncülerinden Dr. Abdullah Cevdet’in deyimiyle, bu devrim sayesinde ortaya çıkıp iktidar olduktan sonra ihanet eden İttihat ve Terakki Fırkası, o dönem koşullarında Kürt demokratik örgütlenmesine ve yayıncılığına ses çıkaramazken; bir yandan da etno-dinsel arındırmaya kılıf hazırlamak üzere Milli Emniyet Teşkilatı ve Muhacirîn Müdüriyet-i Umumiyesi adına düzmece isimlerle karşı yayın faaliyetinde bulunuyordu. Öyle ki, Enver ve Talat Paşa’ların yakın arkadaşı olup Almanya’da felsefe eğitim yaptıktan sonra İstanbul’a çağrılıp, önce Milli Emniyet, ardından da üstte anılan Göçmen İşleri Genel Müdürlüğü’nde uzman olarak görevlendirilen Arnavut kökenli Naci İsmail’e (Pelister) Kürtler, Aleviler ve Aşiretlerin İskânı konusunda “Dr. Friç, Dr. Frayliç, Prof. Jons Moul, Prof. Libah” gibi düzmece Alman bilimadamları adıyla asimilasyona ve tek tipleştirmeye dönük kitaplar hazırlatılıyor ve Kürtleri “Dağ Türkü” olarak sunan kitap, Kürt periyotlarında bile yer alabiliyordu.

15 gazete ve dergi çıkıyordu

Buna rağmen günümüzde 100. yılı kutlanan Ankara’daki Millet Meclisi’nin açılışına kadar 20 dolayında demokratik Kürt örgütü kuruluyor ve 15 dolayında Kürt kimlikli gazete ve dergi yayımlanıyordu. Ancak, “Misak-ı Milli” bağlamında Kürtlerin genel desteğini alan Kemalist yönetim; daha 1921/22’lerde İngiltere ve Fransa ile gizlice anlaştıktan sonra bu demokratik uygulamaları engellemeye başlıyor ve Kürt örgütlenmesi illegaliteye kaydığı gibi, ülkedeki legal Kürt yayıncılığı da Abdülhamid dönemindeki Kürdistan gazetesi örneğinde olduğu gibi ülke dışına kayıyordu. Zaten, 1925’te ikame edilen Takrir-i Sükun Kanunu ve bunun gizli yüzü olan “Şark Islahat Planı”yla bırakın yayın yapmayı, gündelik Kürtçe konuşmak da yasaklanıyor ve bu, Batı’nın arşivlerine de yansıyordu.

Bu nedenle, Metin Yüksel’in “Kürt Tarihi” dergisinin ilk sayısında yer alan şu belirlemesi bir gerçeğin ifadesidir: “Kürtçe sözlü ve yazılı ifade on yıllarca Türkiye’de yasaklandı ve cezalandırıldı. Benim 1993’te “Kürtler ve Ulusal- Demokratik Mücadeleleri” adlı kitabımda yayımladığım istisnai belgeleri saymazsak, bu gözlem büyük oranda sözlü kaynaklara ve hatıratlara dayanıyor”. (Bkz. M. Yüksel: Kürtçe’nin Yakın Tarihine Bir Bakış; Kürt Tarihi, Sayı:1/ 2012)

XOYBÛN’un çıkardığı yayınlar

Yüksel, daha sonra ilk kez yayımladığımız Şark Islahat Planı’nın Kürt yayıncılığı ve kültürü üzerindeki trajik sonuçlarını irdeliyor ve XOYBÛN yayınları üzerindeki yoğun baskı ve yasaklara dikkat çekiyor. XOYBÛN’un 1932’den itibaren Kürtçe ve Fransızca olarak çıkardığı “Hawar”, “Ronahi”, “Roja Nû” ve “Stêr” dergilerinden başlayarak “Hawar Kütüphanesi” dizisinde Dr. Celadet Bedirxan yönetiminde yayımlanan ve Ankara Hükümeti’nce yasaklanan yayınlar şöyle sıralanıyor:

1- Rêzana Elfabiya Kurdî, 2- Ruplenine Elfabê, 3- Bîyişa Pêxambar bir Kurdiya Dumilî, 4- Nivêjên Êzediyan, 5- Mektûb Ji Mistafa Kemal Paşê Re, 6- Ji Mesela Kurdistanê, 7- Elfabeya Kurdî, 8- Xwendina Kurdî, 9- Elfabeya Min, 10- Dersên Şarîetê, 11- Çarinên Xeyam, 12- Dilê Kurên Min, 13- Proverbes Kurds/ Medhelokên Kurdî, 14- Le Roi du Kurdistan/ Qralê Kurdistanê, 15- Der Adler vok Kurdistan/ Eyloyê Kurdistanê, 16- Der Schnee des Lichtes/ Berfa Ronahiyê Şihrên Kurdî, 17- Bir Ecnebi Nokta-i Nazarına Göre Kürt Meselesi, 18- Türk Aff-ı Umumisi Karşısında Kürdler.

Üstte anılan çalışmamızda, doğrudan devletin gizli resmi belgelerinden giderek, bırakın yazılı yayınları, insanların gündelik yaşamlarında Kürtçe konuşmalarının nasıl yasaklandığına ilişkin birçok anekdota da yer vermiştik. Yer verdiğimiz belgelerden biri de, M. Kemal’in 1925’ten itibaren tam yetkiyle görevlendirdiği Şark İlleri Asayiş Müşaviri, Türk Ocakları Genel Enspektörü ve Etno-Politika Uzmanı Prof. Hasan Reşit Tankut’un arşivinden çıkan bir gizli rapordu. Tankut, burada 1934’te Ermenistan’da düzenlenen ilk Kürdoloji Kongresi’ne dikkat çekiyor ve bu kongrenin, Türkiye’ye karşı yapılmış düşmanca bir eylem olduğunu savunuyordu. Yani kadim bir halkın kendi topraklarında örgütlenme ve yayın haklarını gasp edeceksiniz, bununla da yetinmeyip Kürtlerin en küçük parçasının yaşadığı Ermenistan’daki ilk Kürdoloji Kongresi’ne karşı çıkacaksınız!.. (1921’den 1960 yılına kadar Ermenistan’da yapılan Kürdoloji yayınlarının bir sayısal dökümü için bkz. N. E. Aleksanyan: Sovyetler’de Kürtçe Kitap Bibliyografyası 1921- 1960’tan aktarılarak M. Yüksel: Agy.)

Eserler ve yasaklar dizisi

Bir başka ilginç olayı babam anlatmıştı. Büyük dedem zamanında, yöre çocuklarının okutulması için Dersim’den Askeri Rüştiye hocası ve “İsyanî” mahlasıyla tasavvufi şiirler yazan İsmail Efendi (Elçioğlu) İçtoroslar’a getirilerek, yöre çocuklarının okutulması sağlanır. Oğlu Feyzullah ise Sivas Muallim Mektebi’nde okumaktadır ancak 1926’da dolabında bir Kürtçe Alfabe yakalandığı için zehirlenerek yok edilir…

Bu yayın yasağından sadece siyasi ya da kültürel yayınlar değil, Kürtçe dini yayınlar da nasibini alır. Sözgelimi, 1950’li yıllarda devam eden yasaklar kapsamında, bu süreçteki Kürt periyodları ve Cigerxwîn ile Osman Sebrî gibi Kürt şairlerinin divanlarının yanı sıra “Mewlûd, Nehcu’l-Enam, Nûbihar” gibi Kürtçe dini yayınlar da yasaklanır. (Bkz. M. Yüksel: Mela Enwer’in Allah’la Dertleşmesi; Kürt Tarihi, Sayı:2/ 2012). Yasaklanan din motifli yayınlar arasında Dersim’in efsanevi şairi Alişêr’in kimi destanları ile Said-i Kurdî’nin iki plağı da bulunuyordu. (Bkz. S. Kayhan: Alişêr’in Şiirlerinde Dersim ve Kürdistan; Kürt Tarihi, 10/ 2013).

İlginçtir, 1930’lu yıllarda Alişêr, Seyid Rıza’nın yanında Dersim’deyken; İstanbul Belediye Konservatuvarı derlemecileri onun üç eserini Erzincan ve Trabzon Hapishaneleri’ndeki tutuklulardan derleyerek taşplak olarak yayımlarken; Dahiliye Vekaleti, Başvekalete, Reis-i Cumhur’a ve Cumhuriyet Halk Fırkası’na yazdığı 1933 tarihli bir gizli yazıda “Dersim aşiretleri arasında gizli olarak dolaştırılan ve Türk düşmanlığından ve Kürtçülüğün çoğaltılmasından bahis bulunan üç destanın” izlenmesi talep edilmektedir.

Yine, 1936 yılında Dahiliye Vekilinden Başvekalete gönderilen bir gizli yazıda; Said-i Kurdi’nin doldurduğu iki plağın toplatılması ve yasaklanması talep ediliyor: “Başvekalet Yüksek Makamına. Kürt isyanından bahseden, bu münasebetle Türkler tarafından mezalim yapıldığını ifade eden ve Said-i Kurdi’nin Suriye’de doldurduğu Sodwa markalı ve 507- 5/8 numaralı iki plağın Türkiye’ye ithali ve satışı Matbuat Kanunu’nun ta’dil edilmiş olan 51’inci maddesi mucibince men’ edilmiş olup Vekiller Hey’etinin bu kararı sür’atle tasvip buyurmasını rica eylerim. Dahiliye Vekili.” (Bkz. Mustafa Yılmaz: Cumhuriyet Döneminde Bakanlar Kurulu Kararı İle Yasaklanan Yayınlar 1923- 1945; Kebikeç dar. Sayı:6/ 1998).

Bu konularda yoğunlaşan araştırmacının, “Hoybûn Cemiyeti’nin temellerinin 1920’de atıldığına ve 1927’deki Kürt Kongresi ile resmen kurulduğu”na ilişkin görüşüne katıldığımızı ancak kurucularının, gizli belgelerde vurgulandığı üzere “Kürt İstiklal Komitesi”nin devamcıları olduğu görüşüne karşı çıkmasını yanlış bulduğumuzu belirtelim.

Aynı araştırmacının, Yasemin Doğaner’le birlikte kaleme aldığı “Demokrat Parti Döneminde Bakanlar Kurulu Kararıyla Yasaklanan Yayınlar” (Kebikeç der. Sayı:22/ 2006) konulu bir çalışmadaysa, Kürdoloji yayınlarının dört-bir yanda çoğalmasına paralel olarak yasak yayın hacminin de iyice arttığına tanık oluyoruz. Artık, 1950 yılından başlayarak Kahire’de yayımlanan “İmages” dergisi; Arap ülkelerinde yayımlanan Haritalar; Ortadoğu’da yapılan “Mem û Zin” yayını; M. Emin Zeki Bey’in “Kürd ve Kürdistan”la ilgili eserleri; Irak’ta yayımlanan “El- Mürşid” adlı Kürtçe lugat; Nuri Dersimi’nin Suriye’de basılan “Kürdistan Tarihinde Dersim”; Avrupa Kürt Talebeler Birliği’nin muhtemelen İsmet Şerif Vanlı öncülüğünde Atina’da yayımladığı “Kürdistan” adlı Rumca broşür ile Bağdat’ta yayımlanan Xebat ve İran’da yayımlanan “Kürdistan” gazetesine kadar nice yayının yasaklandığına tanık oluyoruz.

Türkiye’ye girişi yasaklanan eserlerden biri de, ünlü Kürdolog Basil Nikitin’in “Kürtler/ Sosyolojik ve Tarihi İnceleme” adlı ünlü eseridir. Üstteki yazıda şöyle deniyor: “Bakanlar Kurulu kararı ile topluca yasaklanan yayınlar arasında da Kürtçülük propagandası yaptığı gerekçesiyle Basil Nikitin tarafından yazılan (Les Kurds Etude Sociologique et Historique) adlı Fransızca eserin, müstakil Kürdistan’ın kurulmasını teşvik amacıyla kaleme alındığı ve aynı zamanda Türkiye’deki azınlıkları tahrik etmek gayesinde olduğu, olası Kürdistan içinde kalan Türkiye, Irak ve İran’dan ayrılacak yerlere ait iddiaları ve haritaları içerdiği belirtilmektedir.” (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi)

Nikitin’in kitabının çeviri macerası

Tüm bu Kürdoloji yayınlarının yasaklanması ise şu gerekçeye dayandırılıyor: “Kürtçülük propagandası, yasaklanan yayınlardan da anlaşıldığı üzere, Kürtleri ayrı bir unsur olarak tanımlayan ve tarihi ve kültürü ile ayrı olan bu unsurların Kürdistan hayalini gerçekleştirebilecek bir potansiyel olarak görülmesi nedeniyle yasaklanmış ve uzun yıllar süren ve halen de devam eden bu anlayış, dönemin ve kendinden sonra gelen hükümetlerin hassasiyetleri arasında yer almıştır” (s.175)

Ünlü Kürdolog Basil Nikitin’in, Doğu Kürdistan’ın Urmiye şehrinde Askeri Ataşe iken 1915- 1918 yılları arasında kaleme aldığı üstteki ünlü eseri, ilk kez Türkiye’de iki cilt olarak 1976 ve 1978 yıllarında yayımlanmıştı. İlk cildin çevirmeni, TRT’deki görevim sırasında tanıştığımız, aynı yıllarda TRT’de Denetçi olarak görev yapan, ünlü şair Metin Demirtaş’ın eniştesi Hüseyin Demirhan’dı. İkinci cildin çevirmeninin de, Dersim kökenli ünlü şair Cemal Süreya olduğunu sonradan öğrenecektim.

Demokrat Parti döneminde Matbuat Umum Müdürlüğü’nde Fransızca çevirmen olarak çalışmış olan Hüseyin Demirhan, eserin çeviri hikayesini şöyle anlatmıştı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in isteği üzerine, Genel Müdürlük kendi bünyelerinde bulunan çevirmen Demirhan’a eseri Fransızca’dan çevirtiyor, daktilo metniyle sadece iki nüsha olarak. Yöneticiler, Kürt sorununu öğrenmek için bu güvenilir eseri çevirtiyor, ancak çevirmene tek nüshasını bile vermiyorlar. 1970’li yıllara gelince de, daha 1950’li yıllarda aynı evi paylaştıkları Kemal Burkay’ın isteği üzerine, üniversite kütüphanesinden aldıkları eserin ilk cildini yeniden çeviriyor, ikinci cildi de C. Süreya çeviriyor ve birçok baskı yapan eser böylece Türkiyeli ve Kürdistanlı okurla buluşuyor. Öyle anlaşılıyor ki, demokrasi ve özgürlük söylemiyle iktidar olan DP yöneticileri, daha sonra kitabın Türkiye’ye girişini yasakladıkları gibi, 1959’da bir “Kürt aydınları tevkifatı” başlatıyorlar. Önce, 500 olarak belirlenen sayı, daha sonra idam edilen Kürt kökenli Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun uyarısıyla 50’ye indiriliyor…

XOYBÛN ve devlet arşivi…

Kuşkusuz, başta XOYBÛN olmak üzere Kürt millicilerinin halkı aydınlatma faaliyeti sadece broşür, kitap çıkarmak ya da uluslararası kurum ve kuruluşlara yarı diplomatik bildiri sunmaktan ibaret değildir. Bugün Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan çeşitli gizli yazışmalar, bu faaliyetlerin XOYBÛN’un çalışmalarını resmen sonlandırdığı 1947’ye kadar halk arasında da devam ettiğini gösteriyor. Ancak, alttaki beyanların kime ait olduğu tam anlaşılamamaktadır.

Sözgelimi, 25.11.1942’de Milli Savunma Bakanı’nca Başbakanlığa gönderilen bir yazıda şöyle denmektedir:

“1- Erzurum’da Cami kapılarına ve ana caddelerin umumi yerlerine asılan ve rejim aleyhinde fikirleri ihtiva eden bir beyannâmenin IX. Kolordu’dan gönderilen sureti bağlı olarak sunulmuştur.

2- Bu babta alınacak mütemmim malûmatın peyderpey takdim kılınacağını üstün saygılarımla arzederim.”

3. Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay tarafından Savunma Bakanlığı’na gönderilen 7.11.1942 tarihli bir yazıda da; “Erzurum’daki beyannâme hadisesi üzerinde önemle durulmakta olduğu” bildirilerek, bu konuda IX. Kolordu Komutanı Tümgeneral Remzi Yiğitgüden’in “Zata mahsus/ Çok Acele” mahreçli bir yazısına yer veriliyor. Yazıda, özetle şöyle deniyor: “20.10. 1942 sabahı Cami kapılarına ve ana caddelerin bazı yerlerine asılmış olarak elde edilen ve Kürt İstiklâl savaşından bahseden ve devlet rejimimize mutearrızane ifadeler taşıyan, hasılı memleketimizde sulh ve selameti ihlal maksadlarını güden 4 Beyannâme üzerine ittihazı lâzım gelen tedbirler alınmaktadır” BCA, 030 10 104/676/29).

Erzurum Vali Vekili Nuri Atay imzasıyla IX. Kolordu K’lığına gönderilen detaylı yazıda da; Beyannâme’nin iki kısımdan oluştuğu, birinci kısımda 12 beyitlik bir “Manzume” bulunduğu, ikinci kısmın ise mensur olduğu belirtilerek, sözkonusu destan türü “Manzume” şöyle aktarılıyor:

“Pek yakında bir inkılâb olacak/ Irak, Suriye bize yardım kılacak/ Kürd milleti matlubuna erecek/ Kurtulacak esaret zincirinden// Ey Türkoğlu siz de uyun, takibedin bizleri/ Uyma sonra gaip olur islamiye izleri/ Hep islamız farkımız yok, budur baba sözleri/ Din yolunda çalışalım, uğraşalım hep birden// Bu inkılâb çok mühimdir geçmişlere benzemez/ Her tarafta yardımcı var hiç bir kuvvet önlemez/ Bir ordunun yardımile sevinecek gönlümüz/ Kalbimiz bir sözümüz bir, çalışalım hep birden (…)” (Bkz. Agy) Destanın devamında, halka mutluluk getirecek “yeni inkılâb”ın Elazığ şube temsilcisi, çalışmalara katılacaklara zafer ve başarı diliyor.

Yazışmalarda, XOYBÛN’un ismi geçmiyor ancak Dersim soykırımı sonrası, 2. Dünya Savaşı sırasında tek parti rejimine muhalif bir oluşum olduğu açık.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.