Yağmayı Erdoğan ve ekibi organize ediyor 

Dosya Haberleri —

Tarihi eser kaçakçılığı

Tarihi eser kaçakçılığı

  • Savaşın devam ettiği yıllarda yoğun bir şekilde tarihi eser kaçakçılığına şahit olduk. İlk zamanlar IŞİD bu piyasayı elinde bulunduruyordu. Tarihi eserler Türkiye üzerinden Avrupa, İngiltere ve ABD'ye sokuldu... Devlet içinden birileri milyon dolarlık pastadan pay almak için bu işe de el attı.
  • Suriye'den TIR'larla tarihi eserler Türkiye'ye taşındı. Hatta adres vereyim, Mersin Limanı. Buradan da sahte evraklarla gemilerle yurtdışına taşındı. Aynı kaçakçılık zeytin, zeytinyağı, susam ve buğday gibi ürünlerde de devam etti.
  • AKP eski milletvekili Mazhar Bağlı'nın kardeşi Abdurrahman Bağlı. Suriye’yi yağmalayan diğer bir isim Erdoğan'ın köylüsü Talip Öztürk. Peker'in bahsettiği Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı en tepede. Öztürk'ün Suriye'den yıllık hortumladığı para ortalama 500 milyon dolar. 

Eski istihbaratçı, Suriye'de tarihi eser, zeytin, fabrikaların kimler tarafından nasıl yağmalandığını anlatıyor:  

 

REWŞAN DENİZ

Suriye'de başlayan iç savaşta AKP iktidarı sadece IŞİD ile ortaklık yapmadı. Suriye'nin tarihi eserleri, zeytinleri, fabrikaları, tarımı yağmalandı. Bu bizzat AKP, Tayyip Erdoğan ve akrabaları tarafından yürütülen bir yağma oldu. Efrîn'in meşhur zeytin yağları Avrupa'ya utanmazca pazarlandı. İnsanlığın bugüne ulaşan bin yılları bulan eserleri yağmalandı. Erdoğan ve çevresi tıpkı 'Ak'baba gibi Suriye'nin zengin kaynaklarına çöreklendi. Eski emniyet istihbaratçısı, tanık olduğu bu yağmayı anlatıyor. 

MİT-SADAT-Peker

Eski istihbaratçıya önce SADAT-IŞİD ilişkisini, hangi yol ve yöntemlerle IŞİD'e silah gönderildiğini soruyorum. Yağmaya sonra geleceğiz. Eski istihbaratçı silah gönderme yol ve yöntemlerini anlatıyor: "Giden silahlar 3 ekip üzerinden gidiyordu 

1. MİT

2. SADAT 

3. Sedat Peker

MİT TIR'ları durdurulup bu sevkiyat deşifre olunca bu işler küçük gruplar halinde yapılmaya başlandı. Sadece bir grubun başında eski Özel Kuvvetler Yüzbaşısı Gökhan Nuri Bozkır vardı. Bu sefer soğan ve patates TIR'ları ile silah sevkiyatı yapılmaya başlandı. MİT o dönem Suriye masası kurmuştu. Başında bir müsteşarı yardımcısı vardı. Sınır illerindeki MİT müdürleri de doğal olarak ortak havuza bilgi akıtıp oradan gelen talimatları uyguluyordu. Şuan isimleri net aklımda değil. (Urfa MİT başkanının şoförü Orduluydu)" diye anlatıyor. Eski istihbaratçı, silah sevkiyatı için SADAT ve Peker'i ayrı başlıklarda sıralasa da Peker, bu silahları SADAT aracılığıyla Suriye'de El Nusra'ya gönderdiğini açıklamıştı.  

Eski istihbaratçıya, MİT'in neyi organize ettiğini soruyorum. Anlatıyor:  

"1. Savaşı 

2. Haber elemanlarını 

3. Savaşan grupları (ÖSO'nun tamamını)

4. ÖSO’yu oluşturan 9 ayrı grubu

5. Silah sevkiyatını 

6. Petrol sevkiyatını 

7. Gıda, giyim vs. her şeyi."

 

 

'Toplantılarına katıldım'

Kişisel tanıklığını ve somut olayları soruyorum eski istihbaratçıya: "Bir gün dönemin Suruç Kaymakamı ile otururken İçişleri Bakanı Efkan Ala aradı. O zaman Suruç’ta 35 bin kişilik dünyanın en büyük çadır kenti yapılacaktı. ihaleyi filan firmaya verin dedi. Dönemin Kaymakamı Abdullah Küçük idi. İnkar ederse Efkan Ala'dan sonra arayan MİT müdürünün ne dediğini de anlatırım. AKP IŞİD'e her türlü desteği verdi. Bu kirli ilişkileri kabul etmeyen herkes de diskalifiye edildi. MİT personelleri Suriye’nin 'güvenli bölgeleri' ve sınır illerimizdeydi. Onların düzenli olarak oradaki gruplarla toplandığını biliyorum. Ayrıca bunlarla (MİT'in irtibatlı olduğu grup temsilcileri) Ahrar-u Şam vb. Antep, Hatay ve Urfa illerinde toplantılar düzenlendi. Birisine ben de katıldım. Yanılmıyorsam 2013 yılıydı. Bizlere Vali bey (Celalettin Güvenç şimdi AKP Maraş Milletvekili). Urfa Belediyesi'nin 200 metre yakınında bulunan Harran Otel'de kanaat önderleri ile görüşecek tedbir alın dendi. Yalnız basın olmayacak, etrafta da kuş uçmasın dendi. Tabi istihbarat olarak şüphelendik. Çünkü vali bey siyaseti sevdiği için reklam yapmayı da severdi (2 sene sonra AKP Urfa Belediye Başkanı, sonra da AKP vekili oldu) İstihbarı ve güvenlik açısından tedbirleri aldık. Tuhaf kılıklı, saçlı sakallı tipler otele gelmeye başladı. Sonradan bunların Suriye'de savaşan grupların komutanları/temsilcileri olduğunu anladık. Onlardan sonra MİT müdürü, Urfa Valisi ve son olarak Arap-Der Bakanı Şükrü Kırboğa katıldı. Şükrü Kırboğa Arapça tercümanlık yaptı. Tam toplantı başlayacakken bizleri dışarı çıkardılar, çünkü konu sınır ötesiyle ilgili dendi. Bu toplantılar sürekli devam etti. Urfa’da belki en az 10 toplantı oldu. Diğer sınır illerinde de bu toplantılar devam etti. Silahlar gitmeye devam etti. Yardım malzemeleri gitmeye devam etti. ÖSO elemanlarının maaşa bağlanmasına kadar devam etti bu durum."

Tarihi eser kaçakçılığı

Eski istihbaratçı, yağma ve tarihi eser kaçakçılığın nereye uzandığını da anlatıyor. Adresler hep aynı: "Savaşın devam ettiği yıllarda yoğun bir şekilde tarihi eser kaçakçılığına şahit olduk. İlk zamanlar IŞİD bu piyasayı elinde bulunduruyordu. Tarihi eserler Türkiye üzerinden Avrupa, İngiltere ve ABD'ye sokuldu...  Birleşmiş Milletler ve arkeologlar etkin kampanyalar yürüttü, FBI, BND müzelere yazı yazarak IŞİD’in sattığı tarihi eserlere karşı herkesi uyardı... Suriye’den TIR'larla ülkeye sokuldu malzemeler. Bazen rüşvetle bazen de farklı etiket hileleri kullanıldı... Devlet içinden birileri milyon dolarlık pastadan pay almak için bu işe de el attı. 10 seneyi geçen bu savaş nedeniyle bir çok tarihi mekan bombalandı, özetle 3 bin yıllık insanlık tarihi yok edildi, kalan tarihi eserler de bir kısmı başka ülkelerden çoğu da Türkiye üzerinden yurtdışına satıldı. Bizi o bölgede kızak görevlere çektiklerinde bile Suriye'den TIR'larla tarihi eserlerin Türkiye'ye taşındığını duydum. Hatta adres vereyim, Mersin Limanı. Buradan da sahte evraklarla gemilerle yurtdışına taşındı. Milyon dolarlık tarihi eserler bunlar. Aynı kaçakçılık zeytin, zeytinyağı, susam ve buğday gibi ürünlerde de devam etti."

Saray'da yağma ekibi 

Eski istihbaratçı, bu yağmada yer alan isimleri de sıralıyor. Bunların bir kısmı basına yansıdı bir kısmı yansımadı. Eski emniyet istihbaratçısı, isimleri ve mekanizmayı anlatıyor: "Mesela Urfalı Mazhar Bağlı'nın kardeşi Abdurrahman Bağlı. Suriye’yi yağmalayan diğer bir isim Erdoğan'ın köylüsü emanetçi Talip Öztürk. Hatırlarsanız Sedat Peker de Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı’nın bu organizasyonun tepesinde olduğunu yazmıştı. Metin Kıratlı aynı zamanda Suriye'den ithal edildiği iddia edilen bu mallara izin vermekte imza yetkisi olan kişi. Suriye'de Çobanbey'de kurduğu bakır eritme fabrikasında Suriye bakırını eritip Türkiye’ye sokup satan da yine Talip Öztürk. (Talip Öztürk Erdoğan'ın köylüsü) Onun fabrikasını koruyan ise TSK... Saray'a yakın isimler 'ne var bunda ÖSO'yu buradan gelen paralarla finanse ediyoruz' diyorlar. Talip Öztürk'ün Suriye'den yıllık hortumladığı para ortalama 500 milyon dolar. 

-Bunun 150 milyon doları buğday ve diğer tahıl ürünleri 

-150 milyon dolar zeytinyağı 

-150-200 milyon dolar ise bakır, çelik ve diğer madenlerden oluşuyor." 

 

****

 

Kürt basını yıllardır yazıyor

Rojava ve Suriye'nin diğer yerlerinde yapılan yağmayı Kürt basını yıllardır yazıyor. Mezopotamya Ajansı bu yağmayı birçok haberiyle gündeme taşımıştı. Efrîn'den başlayalım. Türkiye ve ona bağlı çetelerin 20 Ocak 2018 tarihinde giriştikleri saldırı ile denetimlerine aldıkları Efrîn'de 15 bin hektarlık zeytinlik ve ormanlık alan yok edildi. Zeytinyağı üretimi 75 bin tona düştü. Kentin Türkiye ve çetelerinin denetimine geçmesi ile üretilen zeytinler fiyatı düşürülerek tüccarlar tarafından Bab El Selame kapısından Türkiye’ye getirildi, buradaki pazarlarda satıldı. Gelişen bu ağ üzerinden “Arap zeytini” denilerek, Irak’taki pazar alanlarına kadar ulaştırıldı. Türkiye ve çetelerin kontrolünde bulunan kentte zeytinyağına “Türk zeytinyağı” etiketi yapıştırılıp, Avrupa Birliği ülkelerine satıldı. 

UNESCO tarafından Suriye’nin en önemli antik kenti olarak ilan edilen Darê Tepeleri, savaş uçakları tarafından bombalandı. Saldırılar sonucu Nebi Huri Kalesi, Marmaron Tapınağı ve Êzidîlere ait birçok inanç merkezi yerle bir edildi. İçme suyu merkezlerinin dahi bombalandığı Efrîn, yaşadığı savaşla ‘İkinci Halep’ olarak adlandırıldı. Türkiye ve çetelerinin denetimine geçen kentte binlerce tarihi eser çalınıp, Türkiye’ye taşındı. Yaklaşık 16 bin parça tarihi eserin Türkiye’ye getirildiği tahmin edilse de Suriye Müze Yöneticisi Mehmud Hemûd’e göre bu sayı çok daha fazla! 

Türkiye ve ona bağlı çeteler 9 Ekim 2019 tarihinde de Serêkaniye ve Girê Sipî kentlerine saldırarak, buraları denetimine aldı. Her iki kentte halkın Şergırat ve Dehliz silolarında depoladığı buğday ve arpa, tıpkı Efrîn zeytinleri gibi Türkiye'ye taşındı. Girê Sipî'de halkın ekmek bulamayıp, isyan ettiği dönemlerde her iki kentten Türkiye'ye 176 bin ton hububat taşındı. Çokça haber konusu olan bu skandal, Türkiye Tarım Mahsulleri Genel Müdürlüğü Alım ve Muhafaz Daire Başkanı Gökhan Gürbüz ile AKP eski milletvekili Mazhar Bağlı'nın kardeşi olan TMO Urfa Şube Müdür Yardımcısı Abdurrahman Bağlı'nın taşıma ihalesinde yaptığı yolsuzluk ile resmiyet kazanmıştı. Halep'te bulunan otomotiv, kumaş, ip, deri, demir, plastik, gıda, tekstil, cam, madeni eşya, inşaat, lojistik, elektrik, boya, ambalaj, mobilya ve matbaa fabrikaları Türkiye'ye bağlı çetelerce yağmalandı. Türkiye'ye bağlı selefi gruplar, bu bölgelerde ne var ne yoksa hepsine el koyarak talan etti. Boşaltılan bazı fabrikaların malları önce Ezaz’a, oradan da Antep’e getirildi. Efrîn zeytinyağını çalıp satanlardan birinin bir Türk bakanın kardeşi olduğu belirtiliyor. Yine devletin görevli 'gazetecileri'nden Hande Fırat'ın eşi Murat Özvardar, Suriye'deki fabrikaları yağmalayan isimlerden biri olarak biliniyor.    

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.