Yalan, dolan, istifa

Elif KAYA yazdı —

  • İktidar; göçmenleri düşmanlaştırarak, halkın sesini bastırarak, basını susturarak bu krizden çıkamaz. Halk alanlarda, “yalan yalan yalan, dolan dolan dolan, yirmi yıl oldu istifa ulan!” diyerek sabrının taştığını haykırıyor.

Her yardım çabasının dayandığı bir ideolojik arka plan vardır. Yardım etmek, bir başkasına salt maddi bir şeyler vermekle sınırlı bir eylem değil, aynı zamanda dünya görüşümüzün yaşam bulduğu komple bir süreci ifade eder. Yardımlar, yaşama dair değer sistemimizle birlikte taşınır.  İnsanı bir değer olarak ele alıp almamak, farklılıklara saygı duyup duymamak, ihtiyaçları gözetip gözetmemek, verirken bir şeyler öğrenip öğrenmemek konuları ideolojiye göre şekillenir. Bu nedenle yardımlaşma dönemleri aynı zamanda ideolojilerin sınandığı ve yaşama cevap olup olmadığının açığa çıktığı zorlu süreçleri ifade eder. Bir anlamda olağanın aksadığı bu kriz anlarında, ideolojilerin yaşamla, özgürlükle, toplumsallıkla bağı açığa çıkar. Ancak bu aynı zamanda bir eşiktir ve bu eşikten sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

AKP- MHP faşizminin gelen deprem yardımlarını reddedip, darbe yapılacağı paranoyasına tutulmasının başlıca sebebi de budur.  Devletin öldürme gücünü bilen halk, yaşatma gücünün olmadığını, yakma ve yıkmada aceleci devletin inşa etmede başarısız olduğunu bu dönemde çok net gördü. Devletin yıllardır sıtmayı gösterip toplumu ölüme razı eden, toplum yaşamını değersizleştirip her şeyi devletin hizmetine sunan politikaları depremle birlikte iflas etti.

Faşizm, Türkiye’de farklılıkları düşmanlaştırıp, muhalefeti kriminalize ederek yıllardır devletin bekasını korumaya çalışıyor. Bu amaçla tüm imkanlarını iktidarın sürdürülmesine seferber etti. Karşıtlaştırıp düşmanlaştırma politikasını toplumu mobilize etmede ideolojik bir argüman olarak kullandı. Empati duygusunu ortadan kaldıran bu politikayla en kötü koşullarda bile tevekkül eden bir toplum yaratmaya çalıştı. Ne de olsa parçalanmış, bir birine yabancılaşmış toplumu gütmek, baş eğdirip, yönlendirmek kolaydı. Yaşamın her tür kutsalını, “vatanın, milletin bütünlüğüne”, “ülkenin güvenliğine” kurban edebilirdi. Böylece iktidar hiçbir engele takılmadan yıllardır sömürü çarkını döndürüp, yandaşlarına peşkeş çekti.

Ancak her yalanın bir sonu var. Deprem sadece evlerimizi, kentlerimizi sarsmadı, aynı zamanda iktidarın yalandan inşa ettiği şatoları da yıktı. Türkü Kürde,Araba, Suniyi Aleviye, erkeği kadına düşmanlaştıran politikalar depremin açtığı yarıkların derinliğine gömüldü. AKP-MHP, iktidarını yitirme paranoyasıyla devletin tüm olanaklarını toplumu kontrol altına almaya seferber ederken, insanların bir birine uzanan elleri yaşam kurtardı. Yıllardır yaşanan ekonomik krizin zorluklarına aldırmayan kadınlar, gençler, yaşlılar, işçiler, köylüler yarım ekmeğini bölüşüp, depremden zarar görenlerle imkanlarını paylaşarak, dayanışma duygularını ifade etmek için deprem alanına gittiler. Gidemeyenler yardımlarını gönderdiler.

HDP, insanların bir birine ulaşmasını ve paylaşımını sağlayacak kardeş aile kampanyası ile yeni bir dönem başlattı. Yardımın bir lütuf, bir minnet veya güç gösterisi olmadığını insandan insana uzanan ve aynı zamanda bize insan olduğumuzu hatırlatan bir davranış olduğunu ortaya koydu.

Toplumun kendi arasında yardımlaşması, devletin tekçi iktidarını sarstığı için sakıncalı bir durum olarak görülür. Bu nedenle devlet, halen birilerini düşmanlaştırarak yaşanan derin krizi yönetmeye çalışıyor. Suriyeli göçmenleri düşmanlaştıran; hırsız, talancı gibi gösterip, OHAL yönetimini meşrulaştırmaya çalışan politikalarla yeniden iktidarını perçinlemeye çalışıyor.  Oysa Suriyelilerin göç edip, mültecileşmesinden depremde ayrımcılığa uğramalarına kadar tüm yaşananlarda Türkiye devletinin uyguladığı yayılmacı politikalar sorumludur.  Göçmenleri düşmanlaştırarak, halkın sesini bastırarak, basını susturarak bu krizden çıkamaz. Halk alanlarda, “ yalan yalan yalan, dolan dolan dolan, yirmi yıl oldu istifa ulan!” diye sabrının taştığını haykırıyor.

Faşizmin yalanla dolanla bu işi daha fazla götürme şansı yok. Devlet, deprem enkazı altında kaldı. Ama diğer yandan insandan insana köprüler kuran, empati duygusunu derinleştirip, imkan ve olanaklarını paylaşıma sunan insanların yaratıcılığını ve çözüm gücünün yaşattığını ve yaşamın sürdürülmesini kolaylaştırdığını da gördük.

Halk daha fazla dayanışma ağları kurarak, bu zorlu dönemden çıkmasını başarma yeteneğini gösterebilir. Ama bu zorba iktidarı enkazıyla birlikte yıkmasını da bilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.