Yamalı bohça 1: Giriş

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Türkçe bilen neoliberal akademi dünyası bir süredir David Selim Sayers’in Almanya merkezli bir akademik yardım kuruluşu–Academy in Exile; Sürgünde Akademi-üzerine fazlaca kişisel tonlarda yazdığı eleştiriyle ilgileniyor.

Türkçe bilen neoliberal akademi dünyası bir süredir David Selim Sayers’in Almanya merkezli bir akademik yardım kuruluşu–Academy in Exile; Sürgünde Akademi-üzerine fazlaca kişisel tonlarda yazdığı eleştiriyle ilgileniyor.

Bu ilgide olgusal enformasyon arayışının yanı sıra, hınç aktaran cümleler de kurulabiliyor.

Duyguların aktarıldığı ana kanal, neoliberal akademik kimliklerin görünürlükten vazgeçemedikleri sosyal medya.

Konunun merkezinde neoliberal projeciliğin bulanık suları aksa da Sayers’in kişiselleştirdiği hedef isimler “Bu Suça Ortak Olmayacağız” (BAK) başlıklı bildirinin imzacılarından; Sayers de imzacı.

BAK Bildirisi, neoliberal zamanların göbeğinde yazıldı; imzalandı; kamusallaştı.

Ocak 2016’da devletin neoliberal güvencesizliğe kolaylıkla harmanlanan millî güvenlik politikalarında keskin yoğunlaşma halihazırda tamamlanmıştı.

AKP hükümetleri döneminde TMK’daki değişikliklerle “terör”ün kapsamının genişletilmesi, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununda polisi askerleştirmeye dönük adımlar, Taksim Gezi Parkında, kamusalı özel sermayeye aktarma hamlelerinin karşısına çıkan direnişe yönelik polis şiddetinde somutlandı.

Ulus-devletlerde eksik olmayan, kamu düzenini tesis etme gerekçeli polis şiddeti bu kez toplumsalın geneline yönelikti–kısa bir süre sonra devlet sözüyle eşleşecek olan Erdoğan’ın kişisel retoriğinde ‘zor tutulan yüzde 50’nin’ temsilindeydi.

İzleyen yıllarda şiddetin militer dozu düzenli olarak arttı; 2015’ten itibaren devlet şiddetine yabancı olmayan Kürt illerine ve ön plana çıkan Kürt siyasetçilere, entelektüellere ve insan hakları savunucularına yöneltildi.

Son dönemi farklı kılan, şiddetin gerekçesinin Türkiye muhalefetine yayılması.

Artık salt Türkiye topraklarındaki Kürt halkının eşit ve özgür yaşaması için yürütülen toplumsal-siyasal faaliyetler değil, bağlantılı, ya da bağlantısız hak-temelli hareket, muhalefet ve oluşum terörist kılınıyor.

BAK bildirisi imzacılarının çoğunluğu bu şiddetin farklı biçimlerinden payını aldı. Daha az bir kısmı uluslararası akademik-entelektüel hak gruplarının sağladığı burslarla yurtdışına çıktı; ülkeye döndü/dönmedi. Bir kısmı halihazırda kurulu uluslararası bağlantılarıyla yurtdışına çıktı; döndü/ ya da kaldı. Bir kısmı gitmedi; gidemedi. Çalıştıkları üniversitelerde devam etmenin yolunu buldu–bu grubun çoğunluğu kâh doğrudan, açıktan kâh dolaylı, üstü kapalı imza çekerek yaptı, bunu.

İnsanın kendi, toplum, dünya hakkındaki bilgiyle ilişkisinin, belki, en basit örneğini üniversite mekânında gözlemleriz. Öğrenci olarak da, akademik olarak da.

Akademikler birbirleriyle ilişkilerinde, idareyle ilişkilerinde ve öğrencilerle ilişkilerinde izledikleri stratejiler, benimsedikleri taktiklerde bilgiyle kurdukları ilişkiye dayanırlar; bu ilişkinin ipuçlarını verirler.

BAK bildirisi imzacılarının büyük çoğunluğu, neoliberal zamanların üniversitelerinde sosyalleştiler; Fordist dönemin üniversitelerinde yetişirken politik duruşu ne olursa olsun Weberyen çalışma ahlâkını benimseyen imzacılar ise azınlıkta.

Akademik bilgi üretiminin modern dönemde büyük ölçüde bireysellikle tanımlanması neoliberal projeciliğin birlikte/kolektif üretimi değil, paydaşlığı ve ekip çalışmasını önceleyen kıstaslarında ortadan kalkmadı, aksine, şiddetlendi; bireysellikten bireyciliğe geçişi kolaylaştırdı.

Bugün, Türkiye dışında bilgi üretimine devam etmeye çalışan akademiklerin çoğunluğu neoliberal şeyler düzenine karşı mücadelenin uzağındalar. Projeler için rekabetteler, süreğen bir görünürlüğü, durmadan ve envai çeşit konuda akademik yayını hedefliyorlar; COVID-19 ile birlikte dünya genelinde daha da güvencesizleşen çalışma koşullarında üniversitelerde yer edinmeye çabalıyorlar.

Üniversite mezunluğunun, akademik ünvan sahipliğinin modern eğitim düzeneklerinde vaat edilen ayrıcalıklı epistemik konumu, neoliberal düzende akademik bilginin piyasa değerinin belirleyici olmasıyla silikleşmeye başlar.

Üniversitelerin emek piyasasıyla bağlantısının dolaysızlaşmasıyla akademik çalışma koşulları güvencesizleşir; akademiyle tanımlanan konfor alanları sarsılır. Süreğen risk durumu ve/ya da hissi konforu tedirginlikle sınar durur.

Sayers’in metni tam da böyle bir zamanın akademik işçiliğini temsil ediyor; neoliberal akademinin nereden tutsak elimizde kalması muhtemel, dikişleri gevşemiş yamalı bohça hâlini…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.