Yasak Kürt’ü değiştirmeyi başaramadı

Dosya Haberleri —

PKK YASAK

PKK YASAK

  • Almanya’nın kriminalizasyon siyaseti, Kürt toplumu nezdinde asla haklı, meşru bir siyaset olarak görülmemiştir. Evet, yasak Kürt toplumuna ve bireylerine zarar vermiştir ama bu zarar genel anlamda fiziki düzeyde kalmış, hedef alınan bireylerin yaşamları zora sokulmuş ancak bireylerin bilincinde, sorunu algılayışında herhangi bir değişim yaratamamıştır.

AV. MAHMUT ŞAKAR

Almanya’nın 80’lerin ortalarından itibaren başlayıp 93’te PKK faaliyetlerinin yasaklanması kararıyla önemli bir aşamaya gelen kriminalizasyon siyaseti, kendini güncelleyerek günümüze kadar taşındı.
Bu siyasetin kendi içinde bir istikrar taşımakla birlikte düz bir çizgi izlemediği de açık. Bunun ana nedeni, Kürt toplumunun yasağa karşı verdiği yanıt ve bir bütün olarak özgürlük adına yürüttüğü direnişin etkisidir. Bu açıdan kriminalizasyon siyasetinin 27 yıllık tarihini, buna karşı verilen direnişin tarihi üzerinden de okumak mümkün. Yasağın yeni yöntemlerle ısrarla sürdürülmesinin nedeni de zaten direniş karşısında tutunamaması, kalıcılaştırılamaması, demokratik direniş damarını etkisizleştirememesidir.
Bu bağlamda söylenecek ilk şey şudur: Almanya’nın kriminalizasyon siyaseti, Kürt toplumu nezdinde asla haklı, meşru bir siyaset olarak görülmemiştir. Evet, yasak Kürt toplumuna ve bireylerine zarar vermiştir ama bu zarar genel anlamda fiziki düzeyde kalmış, hedef alınan bireylerin yaşamları zora sokulmuş ancak bireylerin bilincinde, sorunu algılayışında herhangi bir değişim yaratamamıştır. Yasak siyasetinin haksızlığı ve gayrı meşruluğu kuşaktan kuşağa aktarılmış, yeni kuşaklar da yasak siyasetine karşı bir bilinç ve tutumla topluma ve siyasete dahil olmuştur. Almanya’nın bu aşırı sert yasakçı siyaseti, Kürtlerin toplumsal bilincini daha diri tutmasına yol açmıştır. 

Kürtlerin yasağa yanıtı
Kürt toplumu, 27 yıllık yasak tarihi içinde sayısız etkinlikle tutumunu ve direnişini ortaya koymuştur. Gerek yasağın bir sonucu olarak gerekse de yasağa karşı direnişin bir parçası olarak büyük bedeller de ödemiştir. Binlerce insan hapis yatmış, para cezasına çarptırılmış, yasal-sosyal yaşamına dair kısıtlamalara maruz kalmış, Almanya asla Kürtlerin rahat yaşadığı bir ülke olmamıştır. Yasağa karşı direniş birikimi içinde 1997’de Berlin’den başlayıp 24 şehri dolaşarak Hamburg’da sonlanan otobüs turunu, “Ben PKK’liyim” adıyla gerçekleştirilen ve yaklaşık 140 bin imzanın toplandığı kampanyayı, 2003’te Federal Parlamentoya sunulan ve yasağın tartışılmasını talep eden 50 bin imzayla yapılan başvuruyu, demokratik güçlerle birlikte 2013 ve 2018 yıllarında yapılan büyük yürüyüş ve mitingleri sayabilirim. Yine Uluslararası Kürt Kültür Festivali gibi en kitlesel etkinlikler de “Yasağa karşı diyalog” gibi temel bir sloganla icra edilmiştir. Yasak siyasetini Almanya’nın Kürt siyaseti olarak tarif edersek Kürt toplumu da buna yasağın kaldırılmasını taleplerinin başına alarak, tüm eylem ve etkinliklerinin içinde tutarak, yasağa karşı bir dili siyasetinin merkezine yerleştirerek yanıt vermiştir.

Hafıza yoluyla mücadele: AZADÎ
Yasağa karşı gerçekleştirilen bir başka mücadele biçimi de kalıcı bir hafıza oluşturmak ve hukuksal mücadeleyi süreklileştirmek olmuştur. Mesela yasağın 10’uncu, 15’inci, 20’nci ve 25’inci yılında AZADÎ tarafından çıkarılan ve o dönemlerde yaşanan tüm ihlalleri kayıt altına alan ve kamuoyuna sunan yazılı eserleri bu kapsamda değerlendirebiliriz. Yasakla ilgili kişilere ve kurumlara karşı yürütülen baskılara, açılan davalara karşı ısrarlı bir hukuksal mücadele yürütülmüş; Düsseldorf yargılamalarından günümüze kadar 129. madde yargılamalarında yapılan savunmalarla alternatif bir siyaset ve tarih de kayıt altına alınmıştır. Bazı dosyalarda iç hukuk yolu tüketilerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuru yapılmış, kısmi kazanımlar da elde edilmiştir. 2009, 2010 ve 2015 yıllarında üçer gün yapılan ve ağırlıklı olarak Almanya’da yasağa karşı hukuk mücadelesi yürütenler olmak üzere Avrupa’daki hukukçuların katıldığı, yasağa karşı mücadelenin merkezinde olduğu konferanslar düzenlenmiş; görüş alışverişleri yapılmış, hukuksal gelişmelere karşı savunma stratejileri konusunda da ciddi bir performans sergilenmiştir. Tüm bu mücadele süreci içinde Almanya’nın sol demokratik dinamiğinin ciddi katılımını ve katkısını özenle belirtmek gerekiyor. Kürt halkının gerçek dostları, en zorlu dönemlerde enternasyonal dayanışma sergileyerek Kürt halkının yanında olmuştur.  

Kobanê Direnişi sonrası…
Sadece Almanya açısından değil tüm Batı sistemi açısından Kobanê Direnişi ile başlayan sürecin altını çizmemiz lazım. Bu sürece kadar Kürt meselesi, Batı cephesinde sadece Türkiye parçası ile sınırlı olarak ele alınmış ve bir NATO üyesi olan Türkiye’nin Kürt halkına karşı inkar ve şiddet siyaseti “terör söylemi” içinde ele alınarak destek verilmiştir. Suriye iç savaşı sonrası açığa çıkan yeni durumda hem DAİŞ’e karşı verilen destansı direniş hem de demokratik ulus fikriyatının ve kadın özgürlük çizgisinin Ortadoğu kördüğümünde yeni bir ortak yaşam çizgisi olarak çıkması, Batı’da da yeni bir durumun açığa çıkmasına yol açmıştır. 
Almanya bağlamında ele alırsak bu süreçle birlikte yaklaşık 30 yıllık kriminalizasyon siyaseti ve Alman toplumu içinde yarattığı ve kısmen başarılı olan Kürt algısı, un ufak olmuştur. Bu dönem o kadar etkili olmuştu ki CDU, SPD ve Yeşiller’in iç politika sözcüleri konuya dair açıklama yaparak yasağın tartışılabileceğine vurgu yapmışlardır. Ancak devletin derinliği bu akışı keserek eski durumun yeniden inşasına yönelik çabalara girmiştir. 2017 ile başlayan sembol yasaklamaları ve eylem ve etkinlikler üzerinde düzenli bir basınç oluşturma süreci, bu müdahalenin sonucu olarak açığa çıkmıştır.  
Almanya’nın frenlemek istediği süreç başka alanlarda kendi yolunu bulmuştur.

‘PKK terörist değil’ kararları
Belçika’nın 2010 yılından itibaren sürdüğü ve 41 kişi ve kurumun “terör örgütü üye ve yöneticisi” olmakla suçlandığı soruşturma ve yargılama süreci, 28 Ocak 2020 tarihinde Belçika Yargıtayının verdiği bir kararla sonlanmıştır. Bu karara göre PKK bir terör örgütü değildir, uluslararası olmayan bir çatışmanın tarafıdır. Mahkeme, Almanya’nın hala kullandığı terör söylemi yerine Cenevre Sözleşmesi ve özellikle eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kararları gibi insancıl hukuk metinlerine dayanarak Kürt meselesini ve PKK’yi tartışma konusu yapmıştır. Bunun yanında 2014 yılında Avrupa Adalet Divanına yapılan bir başvuru da 15 Kasım 2018 yılında ilk derece mahkemesi tarafından karara bağlanmış ve bu tarihler arasında Avrupa Birliği Konseyinin çıkardığı 8 ayrı terör listesi, PKK açısından iptal edilmiştir. Bu dava halen temyiz aşamasındadır. 
Belçika davası ve liste davası süreçlerini esasında 2014’ten beri yükselen sürecin hukuka yansıması olarak ele almamız mümkündür. Ayrıca her iki dava süreçleri de esasında tarihsel bir problem olan Kürt meselesinin tartışıldığı platformlar olma özelliğini taşımıştır. Avrupa ülkelerinde Kürtlerle ilgili verilen (Almanya dahil) pek çok olumsuz karar da bu mahkemelerin gündemine gelmiş ve eleştiri konusu yapılmıştır.   
Kürdistan’daki politik süreçleri kendi mahkemelerinde yargı konusu haline getiren ve her fırsatta diğer ülkelerdeki kararlara atıf yapan Alman yargısı, henüz Belçika ve Lüksemburg kararlarını görmüş değildir.  

Yasak temel sorunlardan biri
Kürt halkının ve dostlarının Almanya’da yasağın ilk günlerinden günümüze kadar verdikleri toplumsal, politik ve hukuksal mücadele ile Kobanê Direnişi sonrasında küresel çapta etkili olan süreç yasağı ciddi bir şekilde hırpalarken yasağa karşı direniş olanaklarını da artırmıştır. Yasağın ve terör söyleminin gerekçesi yapılan “müttefik Türkiye”nin faşizme evrilmiş olmasını da buna eklemek gerekiyor. 
Yasağa karşı sürdürülen direnişin birikimi üzerinden artık hukuksal ve politik mücadeleyi Almanya’yı aşan bir boyutta sürdürmek gerekiyor. Almanya’nın kendi iç yasal ve politik sınırlarına hapsederek yasağı sürdürme gayretine karşı yasağa karşı direnişi Avrupa sınırları içine yayarak eleştiri ve mücadele konusu haline getirmek gerekiyor. Almanya’nın yasakçı siyaseti Avrupa’daki tüm Kürtlerin ve dostlarının da temel problemlerinden biri haline geldiği zaman direniş daha etkili bir noktaya ulaşmış olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.