Yasak ve Öcalan bileşkesi

Selim FERAT yazdı —

  • Alman sanatçı Kostantin Wecker’in: "Kurdistan halkı için adil ve barışçıl bir çözümün yolunun Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Almanya’nın PKK yasağını kaldırmasından geçer“ görüşü, yasak ve Öcalan bileşkesine işaret ediyordu.

"Öcalan özgürleşirse, PKK yasağı kalkar“ görüşü, PKK yasağına karşı Berlin’de geçen Cumartesi günü gerçekleşen  yürüyüşe katılan, emektar bir protestocunun formüle ettiği radikal hipotezdi.

"PKK yasağı kalksın, Erdoğan yasaklansın“;

"Filistin veya Kurdistan, Kurtuluş hareketlerine karşı saldırılar, Serhıldan, İntifada“;

"PKK yasağı dünya çapındaki tüm Kürtlerin özgürlük özlemlerini kriminalize ediyor“ sloganlarını yürüyüş boyunca not aldım.

Yürüyüş sonrasında basına yansıyan Alman sanatçı Kostantin Wecker’in: "Kurdistan halkı için adil ve barışçıl bir çözümün yolunun Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü ve Almanya’nın PKK yasağını kaldırmasından geçer“ görüşü, yasak ve Öcalan bileşkesine işaret ediyordu.

Berlin’de PKK yasağına karşı protestoya giderken, “PKK yasağının kime yararı var?”, formüle ettiğim soruydu.

Alman Devlet Televizyonu ARD’nin Tegesschau programına göre geçen Cumartesi günü Berlin’de 3.000 polis görevdeydi.

PKK yasağına karşı yürüyüşün başladığı Oranienplatz’daki gözlemlerime göre, görevde olan polislerin yarısından fazlası bu yürüyüşle ilgili önlem almakla görevlendirilmişti.

Yürüyüşe katılanlar, bir polis tünelinden geçerek yol alıyordu.

Protestoculardan biri, bu düzeyde polis önleminin, "Erdoğan’ın Almanya’dan Türkiye’ye dönüşünün hediyesi“ olarak tanımladı.

Soruma cevap ararken: "Türkiye ve Diktatör Erdoğan ile işbirliğine son“ sloganının yazılı olduğu tahminen on beş metre genişliğindeki bir afişi taşıyan ve belki de son on yılda ender tanık olduğum aktif bir grubu gözlemliyorum.

Yürüyüşün başını çeken konuşmacıları taşıyan taşıtın solunda, tekerlekli sandalyeye oturmuş, vakur bakışlı, tecrübeli, yaşam yükü yüz çizgileri taşıyan 40-45 yaşlarında erkek bir protestocuyu merak ediyorum.

Kendisini rahatsız etmekten vazgeçip, Berlin’deki politik nüfusu yakından tanıyan, yılların emekçisi bir dünya vatandaşından bilgi alıyorum.

Tekerlekli sandalyede oturanın, Rojava’da Türk savaş uçaklarından atılan bombalar sonucunda yaralanmış bir savaşçı olduğunu öğreniyorum.

Onlarca kez refakat ettiğim, gözlemlediğim ve Berlin sokaklarını birlikte katettiğim, binlerce Kurdistanlı ve Almanya’da yaşayan  enternasyonalistle birlikte yürüdüm.

Soruyu sorduğum Kurdistan’lı bir ev kadını:

"Bu yasağın 100 yıldır Kürtler, Ermeniler, Asuriler ve son tahlilde tüm bölge halklarına karşı sürekli savaş yürüten Türkiye’de, özellikle de dün Almanya’ya gelen Erdoğan’a yararı var“ dedi.

Sohbetimize katılan başka bir Kürt, Erdoğan’ın Olaf Scholz ile yaptığı basın toplantısında, bir gazetecinin sorusuna: "Biz Holokost cenderesinden geçmedik” cevabı veren Erdoğan’a birilerinin çıkıp, Ermeniler’e yapılanların Holokost’la arasında ne fark olduğunu açıklar mısınız sorusunu sormadığından rahatsızlık duyduğunu dile getirdi.  

Başka bir ses: "Cizre’de olanlar da bir katliam cenderesi değil mi?“

Almanlar’ın İsrail’e borcu varsa, Erdoğan’ın Êfrîn’e, Kobanê’ye, Suruç’a, Maxmur kampına, Cizre ve Sur’a borcu var.

Cevap verenler arasında, PKK yasağının yıllardır devam etmesinin Türkiye ile bağlantılı olduğunu vurgulayanlar çoğunluktaydı.

"Erdoğan’ın Rojava’ya yaptığı saldırılar insanlık suçudur. Erdoğan yargılanmalı, Öcalan serbest bırakılmalı, PKK yasağı kaldırılmalı ve Kurdistan’da barış sağlanmalıdır“ yürüyüşten ayrılırken, müşterek görüşlerden aldığım notlardı bunlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.