Yayıncılığı ne bekliyor?

Toplum/Yaşam Haberleri —

Roj Agir / Cem Akaş

Roj Agir / Cem Akaş

  • İktidar yandaşı sermayenin yayıncılık alanına çok daha agresif bir şekilde girmesinden endişeleniyorum. ‘Piyasa’yı ele geçirme ya da en azından en büyük oyunculardan biri olma hırsına tanık olabiliriz. Yazar, çevirmen, yayıncı ‘transfer etmek’ten tutun yayınevleri satın almaya varan bir yelpaze söz konusu olabilir.
  • Kürt yayıncılığı 2016 yılından beri zaten çok büyük zorluklar içerisinde. Açık bir sansür ve oto-sansür dönemi yaşadık, yaşıyoruz. Milliyetçi dalganın bu kadar yükseldiği ve milliyetçi-İslamcı partilerin iktidar olduğu dönemde, bu baskıların daha da artacağı şüphesiz. Şu anki durum bile o kadar kötü ki, daha kötüsü nasıl olur kestiremiyorum bile.

MIHEME PORGEBOL

AKP iktidarı boyunca en çok zarar gören alan ve sektörlerden biri yayıncılık oldu. Yayıncılık, hem ekonomik girdi-çıktılara hem de ülkenin demokratik koşullarına bağlı gelişebilen, topluma da ancak bu anlamdaki imkanlar geliştirilebilirse dönüştürücü ve kalıcı katkıda bulunabilen bir alan. Ekonomik kaygılarla üreten yayıncılığın toplumun geniş kesimlerine ulaşması zorlaşırken demokratik temayülden uzak koşullardaki yayıncılık da nitelik problemi yaşıyor. Bu çerçeveden değerlendirildiğinde 14 ve 28 Mayıs seçimleri yayıncılık için de büyük önem taşıyordu ancak ümit edilen olmadı.

İzlediği politikalar ve attığı somut adımlarla ülkeyi kağıt temininde dahi dışarıya bağımlı hale getiren Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha cumhurbaşkanı seçildi ve AKP tekrar ülke yönetiminde karara yetkili en büyük odak oldu. Hatırlamakta fayda var: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sansürü, yayın yasaklarının, söz ve düşünce üzerindeki yasaklama ve baskıların sistematik olarak en çok yayıldığı dönemlerden biri 21 yıllık AKP dönemiydi. Seçimlerle görüldü ki bu dönem sürecek. Öyleyse yayıncılık sektörünü nasıl bir gelecek bekliyor? Bu soruyu yönelttiğimiz yayıncılar geleceğe dair umutlu değil. Nasıl olsunlar ki…

Yayınevleri kapanacak

Türkiye’deki yayıncılığı önümüzdeki dönemde nelerin beklediğini sorduğumuz Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Cem Akaş, “Önümüzdeki dönemde, son iki yıldır izlediğimiz yönelimlerin daha da kesifleşmesini bekliyorum her şeyden önce” diyor. Kağıt fabrikalarının özelleştirilmesiyle birlikte artan fiyatlara dikkat çeken Akaş, fiyatların daha da artacağını ve bunun kitap fiyatlarına da yansıyacağının altını çiziyor. Haliyle kitap satışlarında ciddi düşüşlerin meydana geleceğini ifade eden Akaş zaten pek çok yayınevinin zar zor ayakta durduğunu, önümüzdeki dönemde bu yayınevlerinin bir kısmının artık ayakta duramaz hale geleceğini söylüyor.

Dengeler değişebilir

Yayıncılık sektörüne emek girdisi sağlayanların durumunun iyice zorlaşacağını vurgulayan Akaş, “Daha çok kitabın poşete girdiğini göreceğiz ama iktidarı destekleyenler arasından da bu konuda kendi yaptırımlarını bizzat uygulatmak isteyenler çoğalacak. Bunların dışında iktidar yandaşı sermayenin yayıncılık alanına çok daha agresif bir şekilde girmesinden endişeleniyorum. Bu yönde irili ufaklı bazı girişimler hep oldu, son dönemde de biraz öne çıktı, ama bu sefer ‘piyasa’yı ele geçirme ya da en azından en büyük oyunculardan biri olma hırsına tanık olabiliriz. Bunun bir kısmı ‘parayı bastırmak’la olabilecek şeyler; bu kısım ne kadar büyük onu kestiremiyorum ama dengeleri değiştirecek kadar büyük olabilir. Yazar, çevirmen, yayıncı ‘transfer etmek’ten tutun yayınevleri satın almaya varan bir yelpaze söz konusu olabilir. Yeterli ağırlık sağlanırsa kültürel başka açılımları olabilir” ifadeleriyle önümüzdeki dönemin yayıncılık açısından kaygı verici ihtimallerine değiniyor.

Bir umut vardı…

Türkçe yayıncılıkta durum hiç iç açıcı değil, peki ya Kürtçe? Aryen Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Roj Agir’e göre Kürt yayıncılığı 2016 yılından beri zaten çok büyük zorluklar içerisinde. Siyasal iklimin Kürt yayıncılığı üzerinde çok büyük etkisi olduğunu ve bunu her dönem hissetmenin mümkün olduğunu hatırlatan Agir, meselenin ekonomik boyutuna ise tıpkı Cem Akaş gibi bakıyor. “Seçimden önce, bir şeylerin değişeceğine dair bir umut vardı. Bir değişim olsaydı bu elbette ki yayıncılık sektörünü de olumlu etkileyecekti. En azından beklenti bu yönlüydü. Her ne kadar kendimizi, çalışmalarımızı seçime endekslememiş olsak da oluşacak olumlu atmosfer bizim çalışmalarımızı da olumlu yönde etkilerdi. Hem siyasi hem ekonomik açıdan böyle olur diye düşünüyorduk” diyerek, geçmiş seçimin önemine dikkat çekiyor. Seçimden bir iki hafta önce kitap basımı için kâğıt bulmak bile zordu, seçimden sonra ise fiyatlar artar düşüncesiyle kimse elindeki kâğıdı satmıyordu” ifadeleriyle kağıt bulmaktaki sıkıntıya vurgu yapan Agir, bu durumun bile bir değişim olmadığı takdirde gelecekte yayıncılığı neyin beklediğinin göstergesi olduğunu söylüyor.

Umut emekle yaratılır

Agir, işin ekonomik boyutunun yanında siyasi yönlerine de değinerek “AKP iktidarı dönemi boyunca düşünce ve ifade özgürlüğü bağlamında da çok büyük bir baskı hüküm sürdü. Yüzlerce gazete, dergi, kitap hakkında yasaklama ve toplatılma kararları verildi. Açık bir sansür ve oto-sansür dönemi yaşadık, yaşıyoruz. Bizler de hem daha önce çıkardığımız dergi sürecinde hem de yayınevi olarak bu baskıdan payımıza düşeni aldık. Şimdi, milliyetçi dalganın bu kadar yükseldiği ve milliyetçi-İslamcı partilerin iktidar olduğu dönemde, bu baskıların daha da artacağı şüphesiz. En büyük yönelimin bütünen Kürtlere olacağı da aşikâr. Sonuç itibariyle, yayıncılık açısından bizi daha zorlu günler bekliyor diye düşünüyorum. Şu anki durum bile o kadar kötü ki, daha kötüsü nasıl olur kestiremiyorum bile. Her şeye rağmen umut emekle yaratılır. Biz de yaratılacak umutta, baharda alın terimizin bir damlası olsun istiyoruz” sözleriyle, yayıncılığın da aslında bir mücadele alanına tekabül ettiğini belirtiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.