Zamanın ruhu

Forum Haberleri —

zamanın ruhu

zamanın ruhu

  • Zamanın ruhunu, tarihselliğin diyalektik gelişimini doğru anlamayanlar aşılmak durumundadır. Sistemsel olarak kendini tekrar, mantıksal anlamda dogmalarla hareket etmek kendi mezarını kazmaya benzemektedir.

RUŞEN TUTKU

Her çağın kendine özgü dili, doğanın gerçekliğine göre geliştirdiği yol ve yöntemleri olmuştur. İnsanın gelişim süreci ve düşünen varlık olarak hareket etmesi zamanın ruhundan kopuk olmasa gerek. İlerleyen tarih daha fazla evrimsel süreçle gelişmiş, bilimle tanışmasına neden olmuş, teorik, felsefik ve bu kavramların ruhunu ideolojik olarak örgütsel kılıp pratikleştiren önderliksel çıkışların yönlendirici güçleri ortaya çıkmıştır. Tarihin devindirici gücüne, diyalektiğine inananların hayal dünyası düşleriyle buluşunca kalkışları tam yerinde olmuş, gelişmelerin motor gücü olmayı bilmişlerdir. İlk çağ avcılarından tutalım kendi gruplarına önderlik edenlere kadar doğa koşullarına göre hareket etmeyi bilmiş, yaşam koşullarını yaratmıştır. Belki o an olanlar ve iradi müdahale gösterenlerin rolleri anlaşılmamış ama sonra rol ve misyonları anlaşılmıştır. Güç ve hedefledikleri toplumla birleşince kabullenme baş göstermiştir. Söylem pratikleşince gerisi hedefledikleri ile buluşma oluyor. İşlenen artık zamanın ruhunu tüm akıcılığı ile doğru okuma ve temsil etmeye kalıyor. Bilinç ve iradi güç hayatın gerçekliği ile ete kemiğe kavuşunca adeta zamanla yarışır bir durum ortaya çıkıyor.

Ortadoğu’nun tarihsel olarak uygarlık merkezi rolüne sahip olduğu bilinmektedir. Ancak buna rağmen düşünsel ve eylemsel anlamda çağın gerisinde kalmıştır. Bu durumda zamanın ruhuna güre hareket etmeyince gerilemiş, kendi içerisinde nice kavgalı süreçleri yaşamıştır. Bu kanlı boğazlaşmalar halen devam etmektedir. Bu yok edici süreçlerin halen devam etmesi dogmalardan kaynağını aldığını belirtmek gerekir. Değişimi gerçekleştirmemek, toplumsal ihtiyaçlar ve dönemsel gelişmelere göre sistem oluşturmamak büyük handikaplara yol açtı, bu çıkmazlar tüm yakıcılığıyla devam ediyor.

Dış müdahaleler yerine her ülke iç dinamikleriyle çağın ruhunu doğru okumayınca krizlere neden oluyor ve bu krizleri yönetme zorlaşıyor. Oysa toplumların taleplerini dikkate alarak gereken değişimler sağlansa sorunlar büyümeden hal olur. Ancak iktidarlar kendi çıkarlarını esas aldığından dolayı giderek daha fazla içe kapanma ortaya çıkıyor, anti demokratik yönetim anlayışları ön plana çıkıyor.

Ulus-devlet mantığı çoklu ulus, inanç, kültürleri taşıyacak kapasite ve esneklikten yoksundur. Zaten ulus-devlet mantığı tüm bu çoğulculuğun inkarı üzerinde kuruldu. Suriye Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte Ortadoğu’daki ulus-devlet anlayışına büyük bir darbe daha vuruldu. Elbette Colani ilerici, demokrat biri değil ve Suriye'de yaşayan halkların taleplerini dikkate alıp ona göre bir yönetim oluşturacak ideolojik anlayışa sahip değil. Cihadist özelliği ve Sünni oluşu diğer halklar, inanç ve kültürler için tehlikelerini bu anlayış kendi içinde barındırıyor zaten. Aynı tekçi zihniyetle devam etse Suriyeyi yönetme şansı pek görünmüyor.

Ortadoğu’da toplumların istem ve taleplerini gün yüzüne çıkaracak koşullar oluşmaya başladı. Şimdi ulus-devlet anlayışıyla ömürlerini uzatmak isteyen İran ve Türkiye değişim konusunda karar vermek zorundalar. Ortadoğu’ya yönelik müdahale bu her iki ülkeyi zorlamakta, korkularını büyütmektedir. Yeni durumla anlaşılan önümüzdeki yüz yıllık bir hedef, panlama var ve bunun Ortadoğu'daki yayılmacı gücü İsrail olacaktır. Buna karşı direnenleri dönüştürme yöntemleri uygulanacaktır. İran eğer uzlaşma yolunu seçmezse askeri seçeneğin devreye girme ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Türkiye bir NATO devleti olunca askeri müdahaleden ziyade ekonomik, diplomatik anlamda çözüme, değişim çizgisine çekmeye çalışacaklardır. Bu sürece öncülük eden egemen güçler bölgede yeni sınırları çizmeye kadar gidebilirler. Parçalanan devletlerden yeni devletler ortaya çıkabilir.  

Zamanın ruhunu, tarihselliğin diyalektik gelişimini doğru anlamayanlar aşılmak durumundadır. Sistemsel olarak kendini tekrar, mantıksal anlamda dogmalarla hareket etmek kendi mezarını kazmaya benzemektedir. Eski Irak devlet başkanı Saddam kılıcıyla Donkişotluk yapınca adeta idam ipiyle gezdi ve sonun da ipi boynuna takıp yok ettiler.

Zeitgeist, bir çağın düşünce ve duygu biçimi oluyor. Kavramın kendisi belirli bir dönemin özelliğini göstermekte, bu özelliği gözümüzde canlandırmaya denmektedir. Almanca bir kavramın olan Zeitgeist'ın anlamı zamanın ruhu oluyor. Önemli olan bu ruhu doğru hissetme ve ona göre değişim gösterip pratik adımlarla hayata geçirmektir. Öder Apo çocukluğundan bu yana adeta her koşulda zamanın ruhunu hissedip okumuş, ona göre eylemselleştirip hayata geçirmiştir. Örgütlü mücadele tarihinde de tüm kritik an ve zamanlarda müdahale etmekten hiç çekinmemiştir. Anlama, hissetme, yorumlayıp güçlü tespitlerle hareket etmiş ve bu yaklaşımı onu hep doğrulamıştır. Ortadoğu koşulları için dönüşüm, yenilenme, neden ve sonuç ilişkileriyle ciltler dolusu çözümlemeler yapmıştır.

Günümüzde Ortadoğu'da yaşananları daha önce ön görmüş, çözüm gücü için tespitlerde bulunmuştur. Esad öncülüğündeki Suriye'nin yıkılmasıyla birlikte Türkiye savaşın sınırlarına dayandığını fark etmiş ve bilinen Bahçeli'nin çıkışı olmuştu. Mevcut AKP hükümeti Kürt ve Kürdistan sorununda kendini netleştirmeyince Önder Apo inisiyatifi ele almış ve döneme müdahale etmeyi bilmiştir. Çözüm gücü olma konusunda paradigma sahibi olunca gerisi muhataplarına kalıyor. Tek başına tecrit altında olmasına rağmen ada cezaevinde Kürdistan olgusu üzerine Ortadoğu'ya çözüm fikriyle müdahale etmeyi bir kere daha başarmıştır.

Zamanın ruhu kendi barışını arıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.