Zîlan: Anlam arayışında zirve

Elif KAYA yazdı —

“Zîlan bir manifestodur” diyor tüm zamanların bilgesi. Okunması gereken bir kitap, yürünmesi gereken yol, huzuruna varıp, af dilenip, arınılması gereken kutsal bir mabet. Bir dergahtır yani… Dört kapı, kırk makamda sırr-ı hakikate eren.
Daha ömrünün baharında hakikat-i sırra erdi. Hakikat yolundan, anlam arayışıyla amaca kitlenmenin bağını en yalın haliyle ortaya koydu.
Bilinir ki kendi hakikatine yolculuk ateşten bir yoldur. Yanmayı, küllerinden yeniden doğmayı göze almayan bu yola giremez. Anlamlı yaşamayı dert edinenin, bu derde çareyi kendinde eyleyenin girdiği yoldur. Bilinç, aşk, sevgi ve her şeyden önemlisi büyük kavgayı göze almayı gerektirir. Halk olarak yok sayılan, kadın olarak köleden daha kötü bir konuma mahkum edilen birinin bunu yapması sıradan aklın anlayacağı bir sır değildir.
Bilinç kadar yürek, azim kadar cesaret, istem kadar kararlılık ister.
Özgürlük arayışına kendini dergah ve yol eylemek, 24 yaşında BİR olmayı, TAM olmayı, YOL olmayı başarabilmek öyle kolay değil.
Kürtlüğe dair her şeyin özel savaş politikalarıyla hedeflendiği, insanların kendi gölgelerine yabancılaştırılıp, kendine düşman edildiği bir ortamda kendi köklerine yolculuğa çıkmak hiç kolay değil.
Binlerce yıllık devlet geleneğine ve ataerkil sisteme kafa tutmak, tüm varlığıyla Cumhuriyet Meydanı’nda dikilip, “varım, buradayım!” diye haykırmak, tüm korku çemberlerini aşmayı gerektirir. Öyle de oldu.
1996 yılını hatırlayanlar bilir; “Balığı tutmak yerine deniz kurutulmalı” politikasının uygulandığı bir dönem. Gerillaya yardım edilmesin diye binlerce köy yakılıp viran edildi, Kürdistan coğrafyası insansızlaştırıp, milyonlarca insan zorla yerinden yurdundan göçertildi. Binlerce faili meçhul cinayetlerin işlendiği, asit kuyularında insanların eritildiği, korku imparatorluğunun hüküm sürdüğü bu dönemde korkuyu öldürmek, özgürlüğü ölümün ötesine taşıyıp mümkün olabileceğini göstermek her insanın harcı değildi.
Zîlan, insanın en gelişkin teknolojiden daha üstün olduğuna inandı ve inandığını eyledi. En kuşatılmış, imkansız denilen koşulda bile insan çareydi. Yeter ki çareyi kendinde aramasını bilsindi.
Zîlan bu iddia ve kararlı duruşla, “bitti, bitecek!” denilen bir konumdan, hep büyüyerek gelişen, dört parça Kürdistan’dan Rojava’ya uzanan halk hareketinin gelişmesinde dönüm noktasıdır. Fedai çizgide bir mücadele geleneği yaratan Zîlan, başta kadınlar olmak üzere tüm ezilenlerin, halkların umudu, yol göstericisi oldu. Söylemiyle, eylemiyle, mücadele çizgisiyle bunu yalın bir şekilde ortaya koydu.
“Yaşamı çok seviyorum, anlamlı bir yaşamın sahibi olmak istiyorum!” diyordu. Anlamlı bir yaşam insanı kendi hakikatiyle buluşturabilirdi. Anlam gücü insanı insan yapabilirdi. Anlam yitimine uğrayan günümüz dünyasında bu, teneffüs ettiğimiz havadan, sudan çok daha değerlidir. İnsan, anlam gücünden öte ne ola ki?
Zîlan, özgürlük mücadelesinde bir gelenek yarattı. Onun mücadele ve eylem çizgisini esas alan binlerce kadın erkek yoldaşı ardısıra bu halaya katıldı. Özgürlük mücadelesi şimdi Zîlan çizgisinde yol alıyor…
Her yıl bitti, bitecek denilen gerilla mücadelesi bitmek bir yana daha fazla gelişip yayılmaya devam ediyor.
Bu eylemden 24 yıl sonra faşist AKP-MHP hükümetinin 15 Haziran’da başlattığı Kürdistan’ı yeniden işgal hareketine bakınca Haziran’ın ne denli sıcak bir ay olduğunu insan bir kez daha hatırlıyor.
Haziran ayı sıcak olduğu kadar sert bir ay. Sınanmıştır. Yiğit kadınların doğuşuna, ölümden yaşamın yaratıldığına tanıklık yapmıştır. Sözün kısası, Zîlanların anlam arayışında zirveleştiği ve korkunun çemberini yıkıp ölümü yendiği aydır.

 
 
paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.