İşkenceci polis portresi: Muharrem Yazgan

Toplum/Yaşam Haberleri —

Muharrem Yazgan

Muharrem Yazgan

  • Bu yazı, uzun bir süre toprak göremezsek diye; neler oldu, kim yaptı, neden yaptı sorularına cevap olması adına kaleme alınmıştır. Ez cümle; İşkenceci Yazgan’ın teşhiridir.

“Bu kişi arkasındaki yüzlerce polise “silah kullanmaktan vazgeçmeyin, gerekirse vurun” talimatı veren kişiydi. Kıraç polis karakolunda saatlerce işkence eden ve ajanlık dayatması yapan kişi yine Muharrem Yazgan’dı.”


JİYAN AZAD

Kısa bir süre önce kapım çaldı. Akşamın geç vakitleri. 4 yıldır aynı evde oturuyorum ve istisnasız dört yıl içerisinde hangi arkadaşım bana gelmek istemişse, gelmeden mutlaka aramış ve benim hangi saatte kimin geleceğinden haberim hep olmuştur. Tesadüf müdür bilinmez o gece de Hüseyin Aykol’un “İlginç Zamanlarda Yaşamak” kitabını okuyorum. Şahit, sanık, mahkum ve tanığın gözünden bir kitap… Bunun da etkisiyle çalan kapıya doğru yöneldim ve açtım. 
Kapıda iki kişi, daha önce hiçbir şekilde görmediğim iki kişi. Ama ikisinden birini hayal meyal hatırlıyorum. Hatırlayınca da içimi derin bir öfke ve ürperti kaplıyor. Ben bu öfkenin temeline inince bilmediğim bir isim söylüyorlar ve burası onun evimi diye soruyorlar. Hayır dedim, öyle birini tanımıyorum. Yanlış geldiniz galiba, iyi geceler deyip kapıyı tam kapatacakken biri engel oldu. Bir gün çayını içmeye geliriz dediler, benim size verecek bir çayım yok dedim ve kapıyı zoraki bir şekilde kapatmaya çalıştım. O esnada, “olsun, bizde içeriz” deyip gittiler ve kapıyı kapattım. “İlginç Zamanlarda Yaşamak” kitabına geri döndüm ve kitaba Ape Musa’nın ayracını yerleştirip; ilginç zamanlar bütün yakıcılığı ile sürüyor Hüseyin hocam diyerek kitabı rafa kaldırdım. Hala daha açıp oku/ya/madım. 

Akrebin içinde işkence
Hukuk Fakültesi’nde okurken 2016’da HDP’lilere yönelik başlatılan siyasi operasyon günü eve doğru yürürken gözaltına alındım. Beni aldıkları akrebin içinde saatlerce ağır bir işkenceye maruz kaldım. Daha sonra akrepten normal gözaltı midibüsüne beni alırlarken şans eseri basının olduğu bir noktadan bu transfer gerçekleşti ve ben gözaltı aracına binmemek için direndim. O esnada objektiflere o günden sonra hayatımın birçok noktasında karşıma çıkacak olan gece yarısı kapımı çalıp “çayını içmeye geleceğiz” diyen biri takılıyordu. O gece öfkenin kaynağına indiğimde, öfkem o tanıdık simayı benim karşıma çıkarmış oldu. 4 Kasım 2016. Bu kişi arkasındaki yüzlerce polise “silah kullanmaktan vazgeçmeyin, gerekirse vurun” talimatı veren kişiydi. Kıraç polis karakolunda saatlerce işkence eden ve ajanlık dayatması yapan kişi yine bu kişiydi. Bu kişi sonralarda kamuoyunun da çokça karşılaşacağı biri olan İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Muharrem Yazgan’dı.  O gün nelerin yaşandığı ile ilgili kısa bir videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz (1)

“Silah kullanmaktan vazgeçmeyin”
Daha sonra o gece yaşadıklarımı günlüklerim dışında hiçbir yere ve hiç kimseye anlatamadım. Okulu bıraktım birkaç yıl. O günlerde vücudumda öyle yaralar açtılar ki; birleştirince bir dünya haritası çizebileceğiniz yaralar… Nihayet iki yıl sonra tekrardan okumaya karar verdim ve bu sefer gazetecilik bölümüne başladım. Toparlanma ve  “ilginç zamanlardan” çıkma sürecim hızlanıyordu. Özgür basının bir parçası oldum kısa sürede, severek isteyerek ve büyük bir onurla. O zamanlarda internet sayfasının gece editörlüğünü yapıyorum. Boğaziçi direnişinin ilk günleri. “Aşağıya bakmayacağız!” sloganının ortaya çıktığı gün. Video bütün mecralarda dolaşımda. Haberi yayına hazırladım ve YOL TV’nin videosu ile yayına verdim. Video da öfkeme takılan bir şeyin daha olduğunu gördüm. 4 Kasım 2016’da bana işkence yapan, “silah kullanmaktan vazgeçmeyin”  diyen Yazgan, Boğaziçi direnişinde yine sahnedeydi. (2)

“Aşağı bak, aşağı bakarak yürü” 
Bu olay 1 Şubat 2020’de yaşanıyor. Aradan 4 yıl geçmesine rağmen işkencenin failleri hiç değişmemiş. Çok verimli olmasa da artık yüzleşebildiğim travmalarımla nöbet günlerim sürüyordu. Aynı hafta içerisinde tekrar nöbetteyken bu defa Birleşik Mücadele Güçleri’nin Kadıköy’de yapmaya karar verdikleri kuruluş deklarasyonunu takip ediyorum. Boğaziçi eylemlerinden üç gün sonra. Vekillerin darp edildiği, gazetecilerin tutuklandığı ve polisin failliğinden hiçbir şey kaybetmediği anlardan birinin daha canlı tanıklığını yaptığım saatler. Anlık geçtiğim haberlerin birine videolar düştükçe ekleme yapıyorum. O sırada T24’ün bir video yüklediğini gördüm ve video açılır açılmaz diğerlerinden farklı olup olmadığını görmek için biraz ilerlettim. Beşinci dakika civarlarında mausu bıraktım ve aynı noktaya döndüm; 2016’ya… Yazgan yine talimat veriyor. (Seslerden tam olarak ne dediği anlaşılmıyor) Bu kişi Boğaziçi eylemlerinde yürüyen bir öğrenciye durduk yere saldırıp, “aşağı bak, aşağı bakarak yürü” diyen, “silah kullanmaktan çekinmeyin” talimatı veren ve ajanlık dayatmasını kabul etmediği için saatlerce işkence yapan kişi… (3)

5 yıl sonra
15.05.2021, aradan neredeyse 5 yıl geçecek. Bugün bahçemdeki fide ve çiçeklerin toprağı ile uğraşırken bir ses duyuyorum. Toprak o an o kadar büyük bir huzur veriyor ki, seslenen kim olursa olsun kesinlikle dönüp bakmak istemiyorsunuz. Dönüp bakmadım ve toprağın bana müsaade edeceği anı bekledim. İlk cümle “elektriğini iyi at, uzun bir süre toprak bulamayabilirsin” ikinci cümlesi ise; iyi eşele iyi… O sesi tanıyorum, dönüp bakmadım ama aynı kişi olduğuna eminim. O gün bu tehdidi savuran yine Yazgan... Faillik bu kadarı ile sınırlı kalmıyor. Bu olaylar silsilesini takip eden günlerde Leyla Güven hakkında tutuklama kararı çıkarılıyor. 22 Aralıkta bu kararı protesto etmek isteyen HDP ve DBP’liler Aksaray metro istasyonunda basın açıklaması yapıyor. Bu açıklama esnasında polis saldırıyor ve objektiflere yine Muharrem Yazgan takılıyor. HDP’li Musa Piroğlu’nun tekerlekli sandalyeden iterek düşürüyor. (4)

“Bırakın gitsin şu or....” 
Yazgan bunlarla sınırlı kalmıyor. 5 Eylül günü barış eylemi için Taksim Tünel’de bulunan kitleye yine polis saldırıyor ve gözaltına alınmak isteyen bir kadına Yazgan, “Bırakın gitsin şu or....” diyerek cinsiyetçi küfürler savurarak şiddet uyguluyor. (5)

Bunun üzerine Yazgan’ın işkencelerini Meclis’e taşıyan HDP Milletvekili Dersim Dağ, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya soru önergesi verdi. Dağ, Muharrem Yazgan’ın bu cesareti kimden aldığını sordu. Soylu bildiğimiz Soylu, önergeyi cevapsız bıraktı.  Bu yazı bir failin, politikanın aynı zamanda tanığın anatomisini anlatıyor. Uzun bir süre toprak göremezsek diye; neler oldu, kim yaptı, neden yaptı sorularına cevap olması adına kaleme alınmıştır. Evet Hüseyin hocam, “İlginç Zamanlar” sürüyor, bütün yakıcılığı ile sürüyor hem de. İyi olan “direniş”te sürüyor… 

Yazıda bahsi geçen olayların görüntülerine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz;

1-

2-

3-https://t24.com.tr/haber/kadikoy-de-iki-gazeteci-gozaltina-alindi,931075
4-
5- https://twitter.com/i/status/1434542242308444169

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.