15 Ağustos’tan kadın ordulaşmasına

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Kürt kadınları yarattıkları örgütlü güçle, artık salt kurban ve mağdur olmayı kabul etmediğini askeri alanda da göstermiş her alanda özneleşerek hem kendi geleceğini belirlemiş hem de yaşanan devrimsel sürecin inşacısı ve öncüsü olmuşlardır. Geldiğimiz aşamada ise Kürt kadınları devrimci politik özneler olarak, özgürleşme iddiaları ve stratejileriyle sadece Kürdistanlı kadınlara değil, Ortadoğu kadınlarının özgürleşmesine öncülük etmekte, kadınların en meşru ve örgütlü savunma gücü olmayı başarmış durumdalar.

Kürtler dünyada ve Kürdistan’da 15 Ağustos 1984 Devrimci Atılımının 37’inci yıldönümünün haklı gururunu yaşıyor, kutlamalarını yapıyor. Zira her halkın tarihinde kader belirleyici tarihsel anlar, kararlar vardır. Bu kararlar bazen tarihe yön verir, tarihi belirler. Bazen başkaldırı olur, isyan ateşinin fitili olur. Bazen yaşanan ya da yaşanacak olan derin karanlıktan, vahşi kölelik çarkından çıkışın rotasını belirler. İşte 15 Ağustos hem Kürt halkı için sürgünlerden, katliamlardan, yani yokluktan çıkışın, direniş kararlılığının adı olmuş hem de Kürt kadınları için binyılların katmerlileştirdiği çok yönlü sömürü kıskacından çıkışın yolu olmuştur. Bu vesileyle 15 Ağustos Devrimci Atılımı’nın kadın ordulaşmasına etkileri bağlamında bir kaç hatırlatma yapmakta fayda var.

Öncelikle Kürt kadınları, erkek egemen sisteme ve sömürgeci devletlere karşı mağduriyet söylemine sıkışıp kalmadan, politika üretmeye, mücadele etmeye yönelik direniş dilini 15 Ağustos’ta farklı bir aşamaya taşıyarak tüm mücadele pratiğine hakim kılmıştır. Söz konusu direnişin temel uğrakları olsa da, direniş zemininde esasen mevcut sistemin topyekûn bir reddiyesi yer almış, erkek egemen zihniyetin reddi, milliyetçilik ve cinsiyetçiliğin reddi, iktidar ve devletçiliğin reddi, kadın kimliğinin, bedeninin, emeğinin sömürülmesinin reddi, erkek egemen iktidarın kurumlaşmış hali olarak görülen kapitalist modernitenin reddi olarak şekillenmiştir. Öyleki Kürt kadınları erkek egemen sistemi bir bütün olarak ele almış ve ataerkil düzeni mevcut kapitalist modernite, sermaye ilişkileri ve yapısıyla koşut görmüş ve bu politik duruşu genel olarak tüm mücadele pratiğine yansıtmıştır. Erkek egemen zihniyeti reddettikleri için bu zihniyetin içine sızdığı tüm kurumları kökten red etmiş, erkek egemenliğini devlet egemenliğiyle, yani özeli kamusalla eşdeğer görerek, onun kendini meşrulaştırma araçlarına karşı radikal bir mücadele vermişlerdir.

Nitekim Kürt kadınları özgürlük mücadelesinin başlangıç evresinden itibaren, dağa çıkan ilk gerilla gruplarının içinde yer almışlardır. Gerilla toplumun öz savunması olarak yola çıkarken kadın hem toplumun hem de kadınların öz savunması olarak en önde mücadele etmiştir. 1990’larla birlikte gerilla saflarına binlerce kadının katılımı nicel ve nitel bir birikimi yaratmış, gerilla içerisinde yeni bir örgütlenmeyi gerekli hale getirmiştir. Bunun üzerinden 1993’te gerilla güçleri içerisinde ilk özgün kadın birliklerinin oluşumuyla kadın ordulaşmasının ilk adımları atılmış ve özgün örgütlenmenin yarattığı güvenle hızla ideolojik, askeri, siyasal, sosyal açıdan örgütlenmenin gelişmesini sağlamıştır. Örgütlenme alanları giderek güçlenen Kürt kadınları Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yol göstericiliğinde 1995’te YAJK adıyla ilk askeri birlik örgütlemesini yaratmıştır.

Kürt Kadın Hareketi açısında YAJK kurucu ilk deneyim olurken, kadınlar giderek özsavunma alanlarını güçlendirmiş, kadın kurtuluşu odaklı eğitimlerini en üst seviyeye taşımış, özgürlük yolunda önemli adımlar atmışlardır. Kadınların kendilerini kolektif olarak yeniden yaratmalarında kılavuz hale gelen öz savunma, cins mücadelesi gibi kavramlar Kürt Kadın Hareketi tarafından bu dönemde gündemleştirilmiştir. Kürt kadınları mücadelesini 2005’de Demokratik Konfederalizmi kadın öncülüğünde inşa etme amacıyla KJB örgütlenmesini oluşturmuş ve meşru savunma gücü olarak YJA Star örgütlülüğünü geliştirmiştir.

Bu bakımdan Kürt hareketinde kadın ordulaşması, birçok başka örnekte görüldüğü gibi ne sadece doğrudan savaşın ihtiyaçlarından, ne de doğrudan erkek ve kadını ulusal kurtuluş mücadelesinde eşit derecede sorumlu gören bir anlayıştan kaynaklanmıştır. Elbette bunlar vardır, ancak öcelikle kadın ordulaşmasını erkek egemen sisteme karşı devrimsel bir tutum olarak geliştirmişlerdir. İkincisi; kadınlar kölelik zincirlerini kırmış, kendi bedenlerini ve beyinlerini direnişe dahil etmiş, isyanını üst bir evreye taşımışlardır. Üçüncüsü; kadınlar erkek egemen zihniyetle örgüt içinde de keskin bir mücadeleye girişmiştir. Dördüncüsü; Kürt kadınları yarattıkları örgütlü güçle, artık salt kurban ve mağdur olmayı kabul etmediğini askeri alanda da göstermiş her alanda özneleşerek hem kendi geleceğini belirlemiş hem de yaşanan devrimsel sürecin inşacısı ve öncüsü olmuşlardır. Geldiğimiz aşamada ise Kürt kadınları devrimci politik özneler olarak, özgürleşme iddiaları ve stratejileriyle sadece Kürdistanlı kadınlara değil, Ortadoğu kadınlarının özgürleşmesine öncülük etmekte, kadınların en meşru ve örgütlü savunma gücü olmayı başarmış durumdalar.

Kürt kadınları bu ordulaşma sürecinde Bese Anuş’tan Azime’ye, Beritan’dan Zilan ve Komutan Delal’e kadar sayısız efsanevi kadın komutanlar yaratmıştır. Binlerce kahramanın direnişiyle bu gün dünyadaki en örgütlü ve büyük kadın ordusu olan kadın özsavunma gücü haline gelmiştir. 15 Ağustos Devrimci Atılımını bir kadın özgürlük ordusuna çeviren Kürt kadınlarının devrimci mücadele iradesini kutlayarak Kürt Halk Önderi Öcalan’nın sözleriyle noktalayalım: “… Gerillada olsun, siyasal faaliyetlerde olsun kadın örgütlenmesi ve ordulaşmasının özelliklerini, özgünlüğünü ve kendi talepleriyle ortaya çıkışını sağlama almak büyük önem taşıyor. Bunu yapmazsak kadın özgürlüğü boşa çıkmış olurdu.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.