Kürdistan’da ihanetin kapısı

Sara AKTAŞ yazdı —

  • KDP’nin bu tutumu çoklu bir kriz halinin Güney Kürdistan’da derinleşerek devam etmesine yol açarken Kürt halkının canıyla kanıyla Rojava ve Ortadoğuda yarattığı kazanımları da gün geçtikçe daha fazla tehlikeye atmaktadır. Dünya dengelerinin yeniden dizayn edildiği günümüzde, Kürdistan’da yaşanan her acı, her zülüm, her vahşet, her kazanım ve direniş dört parça Kürdistan’da ulusal birliği hiç olmadığı kadar zorunlu kılarken KDP’nin tutumu Kürtlük adına kendi aile hanedanlığının çıkarları için Kürt halkının soykırıma uğratılmasına yani, tarihi bir İhanete kapı açmak anlamına gelmektedir.

Türkiyede otoriter devlet sistemi son yılların en derin yapısal krizini yaşıyorken bu krizi toplumu zorbalıkla yönetmenin en verimli toprağı haline getirmektedir. Faşist iktidar bu süreci ikinci kurtuluş savaşı, ölüm kalım süreci olarak nitelendirirken, varlığınının devamını Kürt halkının kazanımlarına saldırarak korumaya çalışmaktadır. Kuşkusuz bu soykırımcı strateji çöktürme planları, siyasi, kültürel ve fiziksel soykırım operasyonlarıyla devam ettirilmektedir. Zira siyasette tekçi, ekonomide kapitalist, hukukta faşist, cinsiyet meselesinde gerici bir iktidarın kendini baki kılmak için inkar ve soykırımla özgürlükleri yok etmek, örgütlü yalanlarla halkı manipüle etmek ve çoğulculuğu reddetmek dışında kendini var etme alanı yoktur. Faşist Türk devleti Kürtlere ve Kürt kazanımlarına dönük saldırılarını arttırıp, ahlaksız bir savaş stratejisi uygularken aynı zamanda iç ihaneti körüklemek içinde elinden geleni yapmaktadır. Nitekim bu ihanetin adı ve kapısı Kürdistan’da KDP olmakta ve stratejik bir rol üstlenmektedir.  

Kuşkusuz Kürt halkı elinden çalınan özgürlüklerini yeniden kazanmak, kendi varlığına yönelen imha, inkar ve asimilasyon politikalarına karşı koymak için büyük ve aralıksız bir mücadele vermiştir. Bu bakımdan günümüzde Güney Kürdistan'da elde edilen statü de dahil tüm kazanımların Kürtlerin bir asırlık direniş ve mücadelesinin sonucu olduğu kuşku götürmez olduğu gibi son elli yılda belirginleşen Önder Apo öncülüğündeki direniş ise yüzyılımıza damgasını vuran bir nitelik kazanmış, bu realite 2022 Newroz alanlarında tüm dünyaya haykırılmıştır. Peşinen belirtmek gerekirse bugün Kürtlerin elde ettikleri kazanımları hiçbir devlet, hiç bir güç, hiç bir siyasal parti tek başına Kürtlere bahşetmemiş, Kürt halkı kendi öz mücadelesiyle elde etmiştir. Bu bakımdan Kürdistanın hangi parçası olursa olsun Kürt halkının çıkarlarına zarar verecek, halkın iradesini yok sayacak her uygulama her şeyden önce bu halka ihanet anlamına gelmektedir.

Zira geldiğimiz evrede bir kez daha KDP Kürtlük adına hareket ettiğini söyleyip, Kürt halkının çıkarlarını satmakta tereddüt göstermediğini Türk devletiyle sıklaştırdığı kirli diplomasi ile ortaya koymaktadır. Emperyalizmden çözüm umma, bölge devletlerine yaslanma ve icazet alma politikası faşist Türk devletiyle açık bir işbirliğine dönüşmüş ve o denli pervasızlaşmıştır ki kendi halkının katilleriyle kol kola yürümekten çekinmemektedir. Özellikle İran, Türkiye, ABD ve Rusya gibi küresel ve bölgesel güçlerin etki alanının çok fazla olduğu Güney Kürdistan coğrafyasında, sırtını kendi dinamiklerine ve ulusal birliğine değilde hiçbir reel gerçekliği kalmayan ve bahsettiğimiz güçlerin gölgesinde ulus devlet projesi maskesine dayandırmak büyük bir gaflet durumunu ifade etmektedir. Bu bakımdan KDP’nin bu tutumu çoklu bir kriz halinin Güney Kürdistan’da derinleşerek devam etmesine yol açarken Kürt halkının canıyla kanıyla Rojava ve Ortadoğuda yarattığı kazanımları da gün geçtikçe daha fazla tehlikeye atmaktadır. Dünya dengelerinin yeniden dizayn edildiği günümüzde, Kürdistan’da yaşanan her acı, her zülüm, her vahşet, her kazanım ve direniş dört parça Kürdistan’da ulusal birliği hiç olmadığı kadar zorunlu kılarken KDP’nin tutumu Kürtlük adına kendi aile hanedanlığının çıkarları için Kürt halkının soykırıma uğratılmasına yani, tarihi bir İhanete kapı açmak anlamına gelmektedir.

Kuşkusuz KDP’nin ihanet tutumunu bu denli pervasızca sergilemesinin altında çok yönlü tarihsel ve siyasal nedenler olmakla birlikte ben esas olarak iki karekteristik özelliğine dikkat çekmek istiyorum. Birincisi, Kürt toplumunda ki aşiretçi, feodal, küçük burjuva değerlerin en gerici halini özümsemiş KDP, varlığını korumak için özgürlükçü güçlerle tüm tarihi boyunca karşı karşıya gelmeyi yapısal bir politikaya dönüştürmüştür. İkincisi, Emperyalizmden çözüm ummak, bölge sömürgeci devletlerine yaslanma ve onlardan çözüm bekleme neredeyse KDP’nin karekteristik özelliği haline gelmiştir. Yüzyıl önce Kürdistan’ı bölüp parçalayan güçlerden medet ummak ve yardım dilenmek günümüzde dört sömürgeci devletin yanı sıra hegemonik güçler ve Arap devletleri ile de işbirliğine dönmüştür. 

Sonuç olarak; Kürdistani güçlerin KDP’ye rağmen Kürdistan'ın parçaları arasındaki diyalektiği iyi anlaması ve kurması, ulusal birliğe stratejik bir anlam yükleyerek içine girilen çabaları büyütmesinin hayati olduğu kadar KDP’nin ihanet tutumunu da işlevsizleştireceği düşüncesindeyim. Mevcut politik-askeri koşullar dikkate alınarak her parçanın kendi özgün koşulları ile birlikte ulusal birlik çatısında topyekün bir araya gelmesi oldukça önemli olacaktır. Yani Kürdistan birliği esprisi içerisinde tüm parçaların birbirini destekleyen noktada durması KDP’nin ihanet planlarını boşa çıkaracaktır. Unutulmaması gereken diğer bir boyut ise artık Kürt halkının yüzyıl önceki halk olmadığıdır. Kürt halkının KDP’nin ihanet ağına saplanmadan ve buna karşı tutum alacak iradesi ve örgütlülüğü vardır. İşte zaman tam da bu örgütlü iradeyi en etkili şekilde değerlendirme ve alanlara yansıtma zamanıdır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.