1915 Amed katliamı ve Çerkez Vali Dr. Reşid

Dosya Haberleri —

ERMENI SOYKIRIMI

ERMENI SOYKIRIMI

  • Resmiyette karar 'tehcir'di ancak yerel yöneticilere gönderilen şifreli telgraflarda, bir şekilde Ermenilerden kurtulmaları isteniyordu. Bu karar, yol yapımı yada ordunun ihtiyacını karşılayacak zanaatkârlar hariç tüm Ermenileri kapsıyordu.
  • İttihat ve Terakki'nin 5 kurucusundan biri olan Çerkez Dr. Reşid, 25 Mart 1915 tarihinde Amed'e tayin edildi. Dr. Reşid, Rüştü ve Şakir adlı iki Çerkes asıllı komutan, mektupçu Bedri, kendisine bağlı Çerkez Harun adlı çete ve 50 kadar tam teçhizatlı birlik ile 28 Mart 1915 tarihinde Amed'e geldi.
  • Amed’de yaşanan katliamda, Gregoryen Ermenilerin yüzde 97’si, Katolik Ermenilerin yüzde 92’si, Keldanilerden yüzde 90’ı, Süryani Ortodoks Asurilerde yüzde 72 ve Süryani Katolik Asurilerden ise yüzde 62’sinin öldürüldü.

 

YILMAZ KAYA

1915 yılında Vali olarak atanan Dr. Reşid, kendisine bağlı Çerkezlerden ve işbirlikçi yerli milislerden oluşturduğu taburlarla Amed Vilayeti ve bağlı sancaklarda Ermeni katliamını örgütledi. Kurulan "Kasaplar Taburu", en korkuncuydu. 

Dr. Reşid, sadece 3 ay gibi bir sürede kentte yaşayan 56 bin Ermeni'yi katletti. Aynı şekilde, Suriye çöllerine tehcir edilmek için batı ve kuzey bölgelerinden gelen yaklaşık 60 bin Ermeni'nin de yok edilmesinden sorumluydu. 

1. Dünya Savaşı'ndan sonra yargılanan ve idama mahkûm edilen Dr. Reşid, cezaevinden firar ettikten sonra yakalanacağını anlayınca 6 Şubat 1919 tarihinde intihar etti. Ancak 1922 yılında TBMM tarafından "şehid-i milli" ilan edildi. Amed’deki Ermeni katliamında yer alan işbirlikçi Milis Tabur komutanları ise Cumhuriyet döneminde milletvekili seçildi.

Ermenilerin tehcir ve katliam kararı

Osmanlının 1.Dünya Savaşı'nda doğu cephesinde Rus'larla yapılan savaşta Kars, Van gibi illeri kaybetmesi ardından, Rus'larla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Ermenilerin tehcir edilmesi kararı alındı. Resmiyette karar 'tehcir'di ancak yerel yöneticilere gönderilen şifreli telgraflarda, bir şekilde Ermenilerden kurtulmaları isteniliyordu. Bu karar, yol yapımı için çalıştırılacak erkekler yada ordunun ihtiyacını karşılayacak olan zanaatkarlar hariç tüm Ermenileri kapsıyordu. 

Sadece cephe bölgesindeki illerde değil, tüm bölgedeki Ermenilerin Halep ve Der Zor'a sürülmesi kararı alındı. Yaklaşık 60 bin Ermeninin yaşadığı Amed şehri, aynı şekilde Suriye çöllerine gönderilecek Ermenilerin de yol güzergâhı olduğu için, hükümet tarafından önemli bir konumdaydı. 

Daha önce 1914 yılında Kaymakam iken Karesi bölgesinde Rum'ların tehcir ve katliamında yer alan ve sonradan Musul Valiliğine atanan İttihat ve Terakki'nin 5 kurucusundan biri olan Çerkez Dr. Mehmet Reşid, 25 Mart 1915 tarihinde Amed'e tayin edildi. Dr. Reşid, Rüştü ve Şakir adlı iki Çerkes asıllı komutan, mektupçu Bedri, şahsen kendisine bağlı Çerkez Harun adlı çete ve adamlarının da aralarında bulunduğu 50 kadar güvenilir olarak görülen tam teçhizatlı birlik ile 28 Mart 1915 tarihinde Amed'e geldi. 

Heyet, şehrin ileri gelenlerinden olan ve İttihat ve Terakki’nin de Diyarbakır Mebusu Pirinççizâde Feyzi (Pirinççioğlu) Bey tarafından karşılanır. Feyzi Bey, 1896’da Amed'deki Ermeni katliamına katılmış olan Pirinççizâde Arif Bey’in oğlu ve aynı zamanda Ziya Gökalp’ın dayısının oğludur.

  • İttihat ve Terakki'nin 5 kurucusundan biri olan Çerkez Dr. Reşid, 25 Mart 1915 tarihinde Amed'e tayin edildi. Dr. Reşid, Rüştü ve Şakir adlı iki Çerkes asıllı komutan, mektupçu Bedri, kendisine bağlı Çerkez Harun adlı çete ve 50 kadar tam teçhizatlı birlik ile 28 Mart 1915 tarihinde Amed'e geldi.

İlk etapta 980 Ermeni ileri geleni katledildi

Valinin yaptığı ilk iş, memur olan ve zabıtada görevli tüm Ermenilerin görevlerinden alınması oldu. Kurduğu "Tahkikat Komisyonu" aracılığı ile Ermenilerin isyan için silah depoladıkları ve asker kaçaklarını sakladıkları iddiası ile mahalleleri sarılarak aralarında din adamı, zanaatkar ve tüccarların da bulunduğu 980 kişi tutuklandı. 

Tutuklananlar arasında Episkopos Mıgırdiç Çılğadyan, Katolik Başpiskopos Antreas Çelebiyan, Protestan Bakan Hagop Andonyan ve diğer din adamları da yer alıyordu. Günlerce işkenceye tabi tutulan Ermeni ileri gelenleri daha sonra infaz edildi.

Kasaplar Taburu

Dr. Reşid, katliamda sadece jandarmanın yetersiz kalableceğini düşünerek, kentteki işbirlikçi Kürtler ve bir kısmı Türk kökenli büyük ailelerin de yardımıyla kendisine bağlı bir Milis Alayı oluşturdu. Bu alayda komutan olarak İttihat ve Terakki’nin yerel kadroları yer alıyordu. Milis Alayının başında Albay Cemilpaşazâde Mustafa Bey, Binbaşı Yasinzâde Şevki (Ekinci), Yüzbaşı Zazazâde Hacı Süleyman, Cercisağazade Abdülkerim, Direkçizâde Tahir, Pirinççizâde Sıdkı (Tarancı), Halifezâde Salih, Ganizâde Servet (Akkaynak), Muhtarzâde Salih, Şeyhzâde Kadri (Demiray), Piranizâde Kemal (Önen), Yazıcızâde Kemal ve Hacı Bakır gibi isimler vardı.

Milis Alayı 11 taburdan oluşuyordu. 11'inci Tabur ise sadece Amed değil, Amed'e bağlı Mardin, Siverek, Maden, Ergani, Lice, Kulp, Tur Abidin, Savur, Derik gibi bölgelerde korkunç katliamları yapan "Kasaplar Taburu" diye anılıyordu.

Pirinççizâde Feyzi Bey propaganda turuna çıkar

Ermeni katliamı öncesinde işbirlikçi aşiretlerin ve din adamlarının ikna edilmesi amacıyla Dr. Reşid tarafından Pirinççizâde Feyzi Bey, 19 Nisan 1915 günü Cizre bölgesine doğru yola çıkar. Yolda uğradığı bütün köy, kasaba ve beldelerde yaşayan bölgenin ileri gelenlerine ve din adamlarına gavurları ve özellikle Ermenileri genç-yaşlı veya erkek-kadın ayrımı yapmadan kırıma tabi tutmaları gerektiğini anlatır. Genç kadınların bu kıyımdan hariç tutulmasını ve onları nikahlamanın dinen caiz olduğunu vurgular.  Ziyaret ettiği bütün beldelerdeki dini liderler, şeyhler ve imamlar da kendisini destekler bir biçimde konuşurlar.

'200 kadar sanatkârdan başka kimse kalmamıştır'

Amed Valisi Dr. Reşid,  31 Ağustos 1915 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne yollamış olduğu şifreli telgrafta şu bilgileri verir, "Vilayet dahilindeki nüfus-ı umumiyeleri 56.000’e baliğ olan Ermenilerden, ordudan talep edilen levazımatın imali için bizzarure muvakkaten (mecburen geçici olarak) alıkonulan 200 kadar sanatkârdan başka kimse kalmamıştır. 

Vilayat-ı mütecavireden (çevre illerden) gelen kafilelerin kâffesi manâtık-ı muayyeneye (tümü önceden belirlenmiş bölgelere) sevk edilmek üzere Urfa, Haleb ve Der Zor’a gönderilmiş, yollarda ve kasabalarında derdest-i sevk (sevk halinde) kafile bırakılmamıştır."
(Vali Dr. Reşid'in bahsettiği 200 Ermeni, 3. Ordu'nun nal, çarık, çizme, at arabası, at eyeri, üniforma gibi malzeme üretme becerisine sahip zanaatkârdan oluşuyordu)

Toplam 120 bin Ermeni

Aynı şekilde, 18 Eylül 1915’te yine Vali Dr. Reşid tarafından merkeze yollanan ikinci bir telgrafta, tehcir edilen Amed Ermenilerine bu kez çevre illerden tehcir edilirken Amed Vilayeti sınırları içinden geçenler de ilave edilir ve vilayet dışına atılan toplam Ermeni nüfusun miktarı 120.000 olarak verilir.

Katliam sonrasında Amed'de nüfus kaybı Gregoryen Ermenilerde yüzde 97, Katolik Ermeniler’de yüzde 92, Keldanilerde yüzde 90, Süryani Ortodoks Asurilerde yüzde 72 ve Süryani Katolik Asurilerde ise yüzde 62'dir. 

 

  • Amed’de yaşanan katliamda, Gregoryen Ermenilerin yüzde 97’si, Katolik Ermenilerin yüzde 92’si, Keldanilerden yüzde 90’ı, Süryani Ortodoks Asurilerde yüzde 72 ve Süryani Katolik Asurilerden ise yüzde 62’sinin öldürüldü.

 

Alman Büyükelçiliğine gönderilen telgraf

Almanya'nın Musul Konsolos Yardımcısı Walter Holstein de 10 Temmuz 1915’te İstanbul’daki Alman Büyükelçisi’ne gönderdiği telgrafında, "Diyarbakır Valisi Reşid Bey vilayetindeki Hıristiyanlara kan kokusu almış bir köpek gibi saldırıyor. Kısa bir süre önce Mardin’de de Diyarbakır’dan özel olarak yolladığı jandarmalara aralarında Ermeni Metropoliti’nin de bulunduğu yedi yüz Hıristiyan’ı bir gecede toplattı ve şehrin yakınlarında koyun gibi boğazlattı.... En berbat şeylerin Diyarbakır vilayetinde gerçekleşmiş olduğu görülüyor, oranın Valisi Reşid Bey, vilayetinde hiçbir Hıristiyan’a tahammül etmeyeceğini kamuoyuna açıkladı" diye yazar.

Dr. Reşit Ankara'ya Vali olarak atanır

Dr. Reşid, Amed'den sonra Ankara Valiliğine tayin edilir. Buradaki görevini sürdürürken, Ermenilerden kalan mülkleri zimmetine geçirdiği gerekçesiyle Talat Paşa tarafından görevinden azledilir ve ticaretle uğraşır.

Osmanlı'nın savaşta yenilmesi sonrasında ittifak devletleri tarafından İstanbul işgal edilir. İstanbul'da bulunan İngiliz Yüksek Komiserliği, Ermeni ve Rum katliamında yer alanların listesini hükümete sunar ve yakalanmalarını ister. 

'Şehid-i Milli ilan edilir'

Katliamda yer alanların başında yer alan Dr. Reşid, 1919 Ocak ayı başında tutuklanarak Bekir Ağa Bölüğü'ne kapatılır. Yapılan yargılamada idama mahkûm edilir. Ancak 25 Ocak 1919 günü firar eder. 6 Şubat 1919 günü ise Şişli'de polisin takibine takılır. Polisten kaçan Dr. Reşit, Şişli’de bir tarlada gizlenince fark edilir. Yakalanacağını anlayınca da tabancayla intihar eder. Dr. Reşid, 1922 yılında TBMM tarafından "şehid-i milli" ilan edilirken, ailesine Ermenilerden kalan dükkân ve evler hediye edildi.

Milis komutanları Kemalistlerle ortak hareket eder

Ermeni katliamında yer alanlardan 1919 yılı Eylül ayı ortalarında İttihat ve Terakki Amed Mebusu olan Mehmet Zülfü Tiğrel Bey’in kardeşi olan İhsan Hâmit Tiğrel Bey Amed delegesi olarak Sivas Kongresi’ne katılır.
Ardından Amed'de Mudafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulur. Ermeni katliamında yer alanlardan Milis Tabur Komutanı Binbaşı Yasinzâde Şevki (Ekinci) cemiyetin başkanlığına seçilir. Cemiyetin yönetim kurulu üyeliklerine de İhsan Hâmit Tiğrel’in yanı sıra Müftüzâde Şeref (Uluğ), Cavit Ekin, Milis Yüzbaşısı Pirinççizâde Sıdkı Tarancı getirilir.
 
Katliamda yer alanlar Milletvekili yapıldı

Ermeni katliamında yer alan eşraftan Pirinççizâde Fevzi Bey, TBMM'nin kurulmasından sonra Amed Mebusu olarak atandı ve Lozan Konferansı'na danışman olarak katıldı. İhsan Hamit Tiğrel, Abdurrahman, Şeref Uluğ, Abdulkadir Cavit Ekin TBMM'nin 2. döneminde Amed Mebusu olarak görev yaptılar.

 

İkna edildiler ve öldürüldüler

Pirinççizâde Feyzi Bey, Ermeni katliamına aşiretleri ve ulemayı ikna etmek için gittiği Cizre bölgesi dönüşü yolunda Batman ile Hasankeyf arasında Dicle nehri kenarına kurulmuş olan Şikefta (Suçeken) köyünde mola verir. Köy, Raman aşireti reisinin dul eşi Perixan Hanım’ın köyüdür. Perihan’ın büyük oğlu Emin (Eminê Perixanê) Rus cephesinde kendi milisleri ile birlikte Kâzım Karabekir’in yanında savaşa katılmıştır. (Sonra burada şaibeli şekilde öldürülür)

Raman aşiretinin reisi gibi davranan Perixan Hanım'ın diğer iki oğlu Mustafa ve Ömer çeşitli suçlardan aranmaktadırlar. Feyzi Bey, Ramanlı Mustafa ve Ömer’in bazı hizmetler karşılığında Vali tarafından affedileceğini annelerine söyler. Onları Amed'e Vali Dr. Reşid ile görüşmeye davet eder.

Katliam karşılığı af mektubu

Ramanlı Mustafa dört atlı adamı ile birlikte vilayete giderek Vali Dr. Reşid ile görüşür. Vali, ağabeyi Emin’in Rus cephesinde 25 adamı ile savaştığını bildiğini, düşman olan Ruslara Ermenilerin yardım ettiğini ve Ermenileri öldürmenin sevap olduğunu belirtir. Müftünün ve diğer şeyhlerin de böyle düşündüklerini ilave ederek, "Bak Ağa, burada çok zengin Ermeniler var. Sen, kardeşin Ömer ve adamların kelekler tedarik edeceksiniz. Aranızda yabancı olmayacak, adamlarınızın ağzı çok sıkı olacak... Ben sizlere kafile kafile Ermeni teslim edeceğim. Şayet sizlere sorarlarsa, 'Sizleri Musul’a götürüyoruz' diyeceksiniz. Bunlar, ne kadar altın, para, mücevherat ve kıymetli eşyaları varsa beraber alacaklar. Onları kelekle Dicle üzerinden götüreceksiniz. Kimsenin göremeyeceği ve duyamayacağı bir yere varınca, hepsini öldürüp Dicle'ye atacaksınız... Ne kadar malları varsa adamlarınıza. Ne kadar altın, para ve mücevherat varsa onların yarısı sizin, diğer yarısını da Hilal-i Ahmer’e (Kızılay’a) vermek üzere bana getireceksiniz. Yalnız bu sırrı kimse bilmeyecek, duymayacak."

Dr. Reşid kendi yazdığı bir af mektubunu Mustafa'ya verir. O da adamlarından biri ile mektubu kardeşi Ömer'e yollar. O gece, Ramanlı Mustafa ve adamları Vali tarafından misafir edilirler. İki kardeş sonraki günlerde kelekler temin ederler.

İlk partide 25 kelek hazırlanır

Pirinççizâde Feyzi Bey, Musul’a Dicle üzerinden keleklerle gönderilecek Ermenilerin ilk kafilesinin listesini hazırlar. 30 Mayıs 1915 Pazar günü Ermeni cemaatinin zenginlerinden olan 635 kişi, On Gözlü köprü önünde bekleyen 25 keleğe bindirilir. Başlarında Binbaşı Şakir bulunmaktadır. Ramanlı Ömer ve Mustafa ile önceden katliamın detaylarını planlamış olan Binbaşı Şakir, nehrin akıntısında uzun süre yol aldıktan Şikefta köyünde kelekleri kıyıya çekerek mola verir. Ramanlı Ömer, kafileyi karşılar ve geceyi köyde geçirmeleri için davet eder. Altı kişilik gruplar halinde köye çıkan Ermeniler önce soyulurlar ve ardından öldürülürler. Cesetleri Dicle’ye atılır.

Sonraki günlerde de keleklerle 'Musul'a götürüleceksiniz' denilerek Dicle nehrine açılan Ermeniler, kıyıya yanaşıp mola verildiğinde tümü öldürülür, cesetleri nehre atılır.

İşbirliği yapan 2 kardeş infaz edilir

Ömer ve Mustafa,  paranın, mücevher ve altınların kendilerine düşen payını evlerine bıraktıktan sonra Dr.Reşid’in payını alıp Amed'e giderler. "Hilal-i Ahmer hissesi"ni kendisine şahsen teslim ederler. Sonraki günlerde dört kafile daha yola çıkar ve bütün kafileler aynı kaderi paylaşırlar.

Ermenileri öldürmeden önce soyan Ramanlı aşireti mensupları, öldürdükleri Ermenilerin çizme, yelek, ceket ve ayakkabılarını giyip Amed çarşısında gezinmektedirler. Bu durum bazı Ermenilerin dikkatini çeker, artık dördüncü kafileden sonra kimse keleklerle Musul’a gitmek istemez. Durumdan rahatsız olan Dr. Reşid, Ramanlı Ömer ve Mustafa’ya artık ayak altından çekilmelerini ve Amed'e yakın Karaçalı köyünde saklanmalarını söyler. İki kardeş de, bir öğlen vakti Dr. Reşid’in Çerkez milisleri tarafından bu köyde öldürülürler.

 

 

 

Lice ve Derik Kaymakamlarının katledilmesi

Girit'li olan Hüseyin Nesimi Bey, 13 Ocak 1915’te Lice Kaymakamlığına atanır. Vali Dr. Reşid'in Ermenileri tehcir kararı sonrasında katliamlara tanık olunca, bizzat boşaltılan köylerden getirilen Ermeniler Amed'e varıncaya kadar onlara eşlik eder. Bazı Ermenileri ise güvendiği ailelere teslim ederek öldürülmelerini önler. 

'Ben bu günaha ortak olmam' der. 

İstenilen  sayıda Ermeni'yi göndermemesi ve katliama karşı  çıkarak buna tepki gösteren kaymakam Hüseyin Nesimi, bir kurye ile Amed'e çağrılır. Kaymakamı korumak için ise Hani ilçesinde yine Dr. Reşit'in Musul'dan beraberinde getirdiği Çerkez Harun ve milisleri görevlendirilir. Kaymakam Hüseyin Nesimi, Amed’e getirilirken Kocaköy yakınlarında 15 Haziran 1915 tarihinde öldürülür ve cenazesi yol kenarına gömülür. 
Halen sözü edilen bölgede yer alan bir tümsek, 'Tirba Qeymekam (Kaymakam Türbesi) olarak halk tarafından ziyaret edilir.
Kaymakamın katledilmesi resmi kayıtlara, "Eşkiya takibi sırasında Ermeni çetelerinin taarruzuna uğrayarak şehit edildiği" notu düşülür ve olay kapatılır. 

Derik'te Ermeniler katledilir

Katliamda yer almak istemeyen Çermik, Savur ve Mardin Kaymakamları görevlerinden alınırken, yine Amed Vilayetine bağlı Derik Kaymakamı Reşit Bey ise 2 Mayıs 1915 tarihinde görevinden azledilerek Amed’e çağrılır. Kaymakama yine Dr. Reşid'in  Çerkez korumaları refakat eder. Ve Amed yolunda Kaymakam Reşit Bey de katledilir. 
Resmi kayıtlara yine olayı Ermeni çetelerinin Kaymakamı öldürdüğü şeklinde not edilir.  Derik'te yaşayan yüzlerce Ermeni erkek bu suikastle suçlanarak katledilir. Kadın ve çocuklar ise tehcire yollanır

 

Osmanlı ordusunda görevli Venezuellalı askerin anlatımları:

1915-1919 yıllarında Osmanlı ordusunda görev yapan ve Venezuellalı Rafael de Nogales, Erzurum ve Van bölgesinde Rus ve Ermenilerle yapılan savaşa katılır.

Nogales, savaştan sonra döndüğü ülkesinde yazdığı "Osmanlı Ordusunda Dört Yıl" adlı kitabında tanık olduğu Ermeni katliamını şöyle yazar:

25 Haziran 1915:

"Her biri diğerinden güzel meyve ve çiçek bahçelerinden geçerek, gece bastırırken çok eski bir kent olan Diyarbakır’a, Mardin kapısından girdik. Birden fazla kez, atım ceset kokusundan kişnedi. Gözleri parlayan köpekler Ermeni evlerinin çevresinde dolaşıp duruyorlardı. Bu toplu kıyımı düzenleyen Vali Reşit Bey’in ünü, (Van Valisi) Cevdet Bey’inkine yaklaşıyordu. Cevdet Bey’in kahraman bir yönü vardı. Hatta düşmanlarına karşı cömertti. Reşit ise, kendi yaşamını tehlikeye atmadan öldüren bir sırtlandı.

Kaledeki jandarmaların komutanı Mehmet Asım Bey’in konuğu olarak, o gece Ordu Evi'nde kaldım. Kendisi toplu kıyımı uygulayanlardan biriydi.

Ertesi sabah bana Mehmet Asım Bey’den bir özür mektubu verdiler. Gece, bana haber vermeden gittiği için özür diliyordu. Emir erlerinden birinden öğrendiğime göre bir yere toplu kıyım için gitmişler."

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.