2 bin 55 kilometrekarelik cehennem

Zozan SİMA yazdı —

  • Bazı kavramların ortaya çıkışı yitirilişleri ile başlar. Cennet ve özgürlük, bu kavramlardandır.

İktidarlı, devletli, erkek egemenlikli sistemin kurucusu Sümerler özgürlüğü anaya dönüş olan Amargi, cenneti ise ne hastalığın ne ölümün hüküm sürdüğü, saf, temiz, yalansız, bolluğun olduğu, ışıklı ve şarkılı ülke olarak tarif edilen dilmun ya da tilmun diye adlandırmışlar. Kadın eksenli doğal toplumdan koptuktan sonra ona duyulan özlem özgürlük ve yitirilen şarkılı ülkeyi arayış ise cennet hayali olmuştur.

Avesta metinlerinde cennet Vahêsta ahu olarak tanımlanır. Bunun anlamı en güzel yaşam, en güzel varlık halidir. Kürtçedeki bihûşt, Farsça’daki beheşt, bu kelimeden türer. İngilizce, Fransızca, Almanca, Yunanca ve daha birçok Aryen kökenli dilde cennet için kullanılan paradise, Avesta metinlerinde pairidaêza diye geçen etrafı duvarlarla örülmüş bahçedir. Cennet kelimesi ise Aramice, Süryanice korumak, etrafını çevirmek anlamına gelen gnn, gannana kelimesinden gelir. Tevrat ve İncil’de Aden bahçesi, Arapça ve Farsça kaynaklarda İrem bağları, Firdevs bahçeleri olarak anılır. Dört tek tanrılı dinin kutsal metinlerinde iki ırmak arasındaki bolluk içindeki yer, altından sular akan bereketli topraklar olarak anlatılır. Kısacası cennet bir zamanlar sahip olduğumuz, korunması gereken güzel bir bahçe, iyi güzel yaşamdır. Tüm bu tanımlar ve veriler Bereketli Hilal’de kadın etrafında gerçekleşen toplumsallaşma, tarım devrimi ve kadın devriminin cennetimsi yaşam olarak algılandığına işaret eder. Acının, kederin, ölümün olmadığı o yaşamın yitirilişi ise cennetten kovulma hikayelerine kaynaklık eder.

İnsanın cennetten kovuluşundan bilgeliğe erişmeyi sağlayan elmayı yediği için Havva ya da Yunan mitolojisinin merakına yenilerek dünyaya kötülüklerin yayılmasına yol açan Pandora kutusu hikayesi gibi kadınlar sorumlu gösterilmeye çalışılmıştır. Her iki anlatım da yaşamı öldüren iktidar ve devlet gerçeğini, erkek egemenliğini örtbas etmenin ideolojik kılıfıdır. Ahlaki yozlaşma, ekolojik felaketler için kadınların özgürlük arayışını ve mücadelesini gerekçe gösteren yobazlar da aynı düşüncenin daha avami halini temsil ederler.

Rêber Apo cennet ve cehennemlerin yaşanmış ve kaybedilmiş yaşamlarla ilgili olduğunu söyler. Devlet ve iktidarla bu dünyada cehennemler inşa edildikçe bu gerçeklik unutularak iyi ve güzel yaşam hayali bir gelecek ütopyası ya da ölümden sonrasında gerçekleşecek bir inanca dönüşür. Türk devletinin Efrîn işgali ardından oradan göçmek zorunda bırakılan halk bir cennetten bahseder gibi oranın coğrafyası, insanları ve yaşamanı andıklarında, Serêkaniyê’li bir Arap kadın Türk devleti ve çeteler için ‘yaşamımızı cehenneme çevirdiler’ dediğinde cennet ve cehennemin anlamı daha anlaşılır hale geldi zihnimde.

Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî ekolojik yaşamın, kadın özgürlüğünün, halkların kardeşliğine dayalı demokratik ulus inşası ile ütopyayı gerçeğe dönüştürme adımları atılan yerlerdi. Tümden cennetimsi yaşamın gerçekleşmesi olmasa da bunun yaşanabileceğine dair umudun yeşerdiği alanlardı. Türk devletinin ve DAİŞ devşirmesi çetelerinin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük işgal saldırıları altındaki Girê Spî, Serêkaniyê’de artan tecavüz, kaçırma, öldürme ve işkence olaylarından dolayı halk ve aşiretler son günlerde giderek artan oranda protesto gösterileri yapıyor.

Efrîn’de işgalin başlamasından bu yana İnsan Hakları Örgütü’nün verilerine göre 1000’den fazla kadın kaçırıldı ve bunlardan 400’ünün akıbeti bilinmiyor. Her gün bir yerlerde tecavüz edilmiş, işkenceye uğramış kadın cenazelerine rastlanıyor. Bab, Cerablus, Ezaz’ın işgali ile başlayan ve 4. yılında 2055 kilometrekarelik alanda hakim oldukları ile övündükleri bölgede TC devleti ve çeteleri yaşamı cehenneme çevirdiler. İşgal ettikleri yerleri de tıpkı kuzey Kürdistan ve Türkiye’de olduğu gibi doğa, kadın ve toplum kırımı alanlarına çevirdiler.
Doğal güzellikleri ile büyülendiğimiz ormanlar, dereler betonlara, barajlara, talana uğrarken, kadınların cenazelerini kaldırırken, yıkılan, yakılan şehirlerden yükselen dumanlardan, soğuk rakamlara dönen ölümler dinlerin kıyamet alametleri ve cehennem olarak tarif ettikleri uygulamaların sorumlularını tanımış oluruz. İlk günah ve yaşama ihanet cennetteki yasak elmanın yenilmesi değil; iktidar, devlet ve erkek egemenliğinin hakim olmasını önleyemeyişimizdir. Direniş ve mücadele hayali ve ölümden sonraya ertelenemez karakterdeki iyi ve güzel yaşamın bugünden inşa edilmesidir. Cennetin etrafını çevrelediği düşünülen duvarlar doğa, kadın özgürlüğü ve iktidara karşı yaşamı savunma direnişi ve örgütlenmesidir. Güzel, iyi ve doğru olanı korumak için duvarları daha sağlam örmek durumundayız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.