30 bin insan yerinden olacak

Akbelen Direnişi

Akbelen Direnişi

  • İlki 1986’da faaliyete geçen Muğla’daki 3 termik santral ölüm saçıyor. Bölgede kanser vakaları 14 yılda 18 kat arttı. Toplamda 68 bin 700 ölüm yaşandı.
  • Akbelen’deki orman kıyımı sadece ekolojik açıdan vahim sonuçlar doğurmayacak. 88 bin dönümlük tarım arazisi, 112 bin dönüm çam ve zeytinlikten beslenen 30 bin kişi yerinden olacak.

ERDOĞAN ALAYUMAT/MUĞLA

Küresel iklim değişikliğinin neden olduğu ekolojik tahribat gün geçtikçe daha da büyüyor. Bu tahribat sadece insanlığı değil yer yüzünde bulunan tüm canlıları tehdit ederken, uluslararası sermaye grupları daha çok kâr uğruna dünyayı uçurumun kenarına sürüklüyor.

Dünyanın her yerinde tek bir ağaç için ekolojistler ve iklim aktivistleri kıran kırana bir mücadele verirken, devletler sermaye gurupları ise bu mücadeleler karşısında polis ve yargı gücünü de arkalarına alarak kar amacı güden projelerini hayata geçiriyor. Küresel İklim Krizi’nden en çok etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye’de de iktidara yakın sermaye gurupları doğayı talan etmeye devam ediyor.

Türkiye’nin Ege, Karadeniz, Akdeniz ve Trakya bölgelerinde enerji politikaları adı altında doğa yok edilirken, Kurdistan’da ise “Güvenlik” politikaları adı altında, dağlar bombalanıyor, ormanlar yakılıyor ve yüz binlerce ağaç kıyıma uğruyor. Aynı zamanda kesilen ağaçlar korucuların elinde bir ticaret konusuna dönmüş durumda.

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy mevkiinde bulunan Akbelen Ormanı’nın Limak Holding tarafından işletilen Termik Santraller için kömür madeni yapılmasına karşı verilen mücadele son haftalarda gözleri doğa kırımına daha fazla çevirdi. Akbelen direnişi avukatlarından İsmail Hakkı Atal gazetemiz Özgür Politika’ya değerlendirmelerde bulundu.

Atal ile Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santrallerin bölgeye verdiği zararların boyutunu, ölümleri, tarım arazilerinin yok edilmesi ve tüm bu enerji projelerine bağlı olarak yerinden edilen köylülerin durumunu konuştuk.

 

İsmail Hakkı Atal

 

Binlerce dönümlük çam ve zeytinlik

Kapitalizmin bitmek bilmeyen kar hırsının iklim krizini derinleştirdiğine vurgu yapan Atal, “Sermaye uçurumdan düşen bir ejderha misali, her yere saldırıyor, girdikleri krizden çıkmak için her şeyi yok etmeye başladılar. Şimdi tüm dünyanın geleceğini felakete sürüklüyorlar” dedi.

Limak ve İÇTAŞ sermaye gurubunun 220 bin dönümlük alanda maden ruhsatı aldığına dikkat çeken Atal, Limak ve İÇTAŞ ortaklığında kurulan YK Enerji tarafından yapılmak istenen kömür madeniyle, Milas ilçe merkezine kadar eko kırım ve insanlık suçu işlendiğini ifade etti.

Projenin gerçekleşmesi halinde 30 bin insanın yerinden olacağını aktaran Atal, buna karşın durumun vehametinin anlaşılmadığı düşüncesinde: “Buranın ilerisinde 88 bin dönüm tarım arazisi var, 112 bin dönüm çam ve zeytinlikler var ve 30 bin kişinin yaşam alanı var. Halk da kazanda kaynayan kurbağa gibi birkaç yıl sonra yıkılacak evlerini onarmakla, birkaç yıl sonra kaybedecekleri zeytin ağaçlarını sulamakla meşgul. Böyle de bir örgütsüzlük var.”

Satılık ÇED raporları

AKP iktidarı ile birlikte Türkiye coğrafyasının neredeyse tamamının maden sahasına çevrildiğini hatırlatan Atal sözlerini şöyle sürdürdü: “Buranın özelinde verilmiş olan 220 bin dönümlük ruhsat sahası var ama bunun dışında Türkiye coğrafyasının neredeyse yarısı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından maden şirketlerine tahsis edildi. Bu şirketlerin her biri belli rant mekanizmalarını devreye sokarak ÇED raporları satın alıyor. Şirketler bu sayede Türkiye topraklarının yarısında maden işletebilecek pozisyona gelmiş oluyor. Akbelen’de bulunan şirket bugüne kadar 20 bin dönümlük bir alanı yok etti. Yatağan termik santralinin yok ettiği doğal yaşam alanı ise toplamda 30 bin dönümlük bir alan.”

3 santral ölüm saçıyor

İlki 1986’da faaliyete geçen Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santrallerinden kaynaklı doğal ölüm diye nitelendirilen erken ölümlere de dikkat çeken Atal, Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği verilerine göre bölgede toplam 68 bin 700 kişinin yaşamını yitirdiğinin altını çizdi. Atal, “Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği’nin verilerine göre sadece Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrali’nin Türkiye’ye yıllık sağlık maliyeti 22 milyar lira. Şirketin kendi yıllık ticari kazancı ise 200 milyon lira. Yani kendi ticari kazancının tam yüz katı ülkeyi zarara uğratıyor. Bunun yanına Yatağan Termik Santralini de koyarsanız her üç termik santralin Türkiye’ye maliyeti yıllık ortalama 42 miyar lira. Bu döviz kurunun yükselmeden önceki fiyatları belki şimdi 70 ile 80 milyar lirayı bulmuştur. Böyle bir akıl tutulması ile karşı karşıyayız” dedi.

Bodrum susuz kalacak

Hacettepe Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümünün 2013 yılında Türkiye Kömür işletmelerine verdiği raporda, “Eğer Akbelen Ormanı yok olacak olursa Bodrum ilçesinin su yatakları yer değiştirecek ve Bodrum susuz kalacak” diyor. Bu rapor ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Atal, “Bodrum ilçesinin yıllık turizm geliri 5 milyar doları buluyor. Bütün bu fotoğraftan şu ortaya çıkıyor, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin nasıl bir insanlık suçuna neden olduğu görülüyor. Bu şirketlerin elinden özelleştirilmiş kamu kurumları alınmadığı sürece yaşanan doğa tahribatlarının sonu gelmeyecektir” şeklinde konuştu.

14 yılda 18 kat arttı

Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre AKP iktidarıyla birlikte, ülke genelinde 14 yıl içinde erkeklerde kanser vakalarında 12 kat, kadınlarda ise 7 kat artış görüldü. Bu durumu değerlendiren Atal, “2016 yılından beri Sağlık Bakanlığı kanser istatistiklerini yayınlamıyor. Şu anda her an yediğimiz içtiğimiz her şeyle, her nefes alışımızda yavaş yavaş zehirleniyoruz” dedi. 

AKP’nin yargısı oyun oynuyor

Tüm bu yaşanan doğa tahribatında yargının oyun oynadığını belirten Atal, “2010 yılında yapılan Anayasa Referandumu’ndan sonra AKP yargıyı adım adım ele geçirdi. Darbe girişiminden sonra 2017 yılında avukatlıktan hakimliğe geçiş sınavı yaptılar. Bu yöntemle AKP kadrolarından yüzlerce kişi avukatlıktan hakimliğe geçiş yaptı. Dolayısıyla devletin bir yargı sistemi yok, bağımsız bir yargı mekanizması yok. AKP’nin kurduğu yargı sistemi belli bir zincir içerisinde hareket ediyor. Yasaları uygulamıyor, yargı şu anda Türkiye’de can çekişiyor” vurgusunda bulundu.

Tüm başvurular sonuçsuz

Akbelen Ormanı için açtıkları davaların sonuca bağlanmadığına dikkat çeken Atal şunları söyledi: “Örneğin burada sırasıyla, Roma, Bizans, Karye dönemine ait 4 bin yıllık buluntular çıktı. Bu 4 bin yıllık buluntular ile ilgili Kültür ve Turizm Bakanlığına Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi’nde bir dava açtık. Mahkeme keşif ve bilirkişi incelemesi yapmadan davayı reddetti. 2021 yılının Nisan ayında ormanının kesimine verilen iznin iptali için Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’nde açtığımız dava var. Aynı yılın Ağustos ayında ormanda kesim başlayınca halkın tepkisiyle karşılaşıldı ve Muğla 1’inci İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Daha sonra Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’nde açtığımız orman kesiminin iptal davasında mahkeme gerçeğe aykırı hazırlanan bilirkişi raporlarını baz alarak 2022 yılının Kasım ayında verdiği yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı. Gerçeğe aykırı bilirkişi raporlarına karşı 3 defa itiraz etmemize rağmen her üç itirazımızı reddedildi. Ondan sonra Kömür ocağının genişletilmesinin iptali için Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi’ne bir dava açmıştık o da halkın tepkisinden kaynaklı yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Mahkeme daha sonra verdiği yürütmeyi durdurma kararını iptal etti.”

Seçim sürecinde oyaladılar

Seçim sürecine girildiği için şirketin orman kesimini kısa süreliğine askıya aldığını hatırlatan Atal, sözlerini şöyle sonlandırdı: “İktidar seçimleri yeniden kazanınca şirketin önünde hiçbir engel kalmayınca orman kıyımına başladılar. Şirket ormana testerelerle girince hemen bir dava açtık, davayı açtıktan 2 gün sonra mahkeme dosyada bir kelime hatasından dolayı davayı reddetti.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.