70’lik tutsağa okul şartı

Cezaevi
- İdeolojik cezalandırma aygıtına dönüşen Gözlem Kurulları’nın infaz yakma bahaneleri akıl sınırlarını zorluyor:
- 70 yaş üzerinde olan iki tutsağın infazları “aktif öğrencilik hayatları yok” denilerek ertelendi.
Cezaevleri’ndeki İdare ve Gözlem Kurulları, Bolu F Tipi’nde 35 tutsağın tahliyesinin engellenmesiyle bir kez daha gündeme geldi. İHD Cezaevleri Komisyonu Eşsözcüsü ve Ankara Şubesi Eşbaşkanı Ömer Faruk Yazmacı, kurulların paralel bir ceza mekanizmasına dönüştüğüne dikkat çekerek, “Kurullar hukuk dışı fiili bir rejim ortaya koymuş durumda” dedi.
MA’dan Ömer Güngör’e konuşan Yazmacı, Sincan 2 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde yaptığı incelemede de tutsakların psikolojik şiddete maruz kaldıklarını ifade etti. Yazmacı, tahliyelerin engellemesinde ileri sürülen gerekçelere dair çarpıcı bilgiler verdi:
Ailesiyle kavga eder diye
“*Fazla sayıda eski tarihli gazete bulundurmak sorun oluyor. Yine uygulanan tasarruf tedbirlerine uyulmadığı şeklinde gerekçeler söz konusu.
*70 yaş üzerinde olan 2 yaşlı mahpusun ise aktif öğrencilik hayatı bulunmadığı için infazları ertelenmiştir.
*Bir mahpusun 10 dakikalık ailesi ile yaptığı telefon görüşü kayıt altına alınıyor, dinleniliyor ve ardından diyor ki 'Ailesiyle kavga etmiştir' çıkınca ailesiyle iyi geçinemez ve bu nedenden dolayı infazı erteleniyor.
*Bir mahpusun her infaz ertelemesinde bütün hayatı boyunca almış olduğu disiplin kararları esas alınarak erteleme veriliyor. *Aydınlatma aracı ampul açık kalmış diye tasarruf tedbirlerine uymadıkları gerekçesiyle süresi uzatılan tutsaklar var.”
Gözlem Kurulları’nın ideolojik cezalandırma pratiğinin ürünü olduğunun altını çizen Yazmacı, uygulamanın aynı zamanda barışı provoke eden bir paralel mekanizma yarattığını da ekledi.
Paralel bir yapı
“İdare ve Gözlem Kurulları'nın keyfi siyasi kararları sadece bir bireysel olarak özgürlüğün kısıtlanması, özgürlüğün ihlal edilmesi değil. Aynı zamanda Türkiye'deki barış ve demokratik çözüm umutlarını da doğrudan hedef almaktadır” diyen Yazmacı, merkezi devlet yönetiminin iradesini de karşısına alan bir paralel yapı değerlendirmesinin yapılabileceğini belirtti.
Yazmacı şöyle devam etti: “Adalet Bakanı bu 10'uncu Yargı Paketi tartışılırken Meclis'te gazeteciler ile mülakat şeklinde bir röportaj yapıyordu. Söz İdare ve Gözlem Kurulları'na gelince dedi ki 'Bu İdare ve Gözlem Kuruları idari bir konudur ve herhangi bir şekilde bir düzenleme yapmaya gerek yoktur.’ Gerçekte çok daha sistematik bir sorun olduğu ortaya çıkıyor. Bu bağımsız denilen kurullar hukuk dışı fiili bir rejim ortaya koymuş durumda. Burada Adalet Bakanı'nı aşan bir durum da söz konusudur.”
Bu bir rejim sorunu
Gözlem Kurulları'nı hukuksuzluğu kurumsallaştıran bir yapı olduğunu ve bu kurulların “barış iradesinin kırıntısını dahi taşımadığını" söyleyen Yazmacı "Şimdi daha önceki barış sürecinde yani henüz süreç rafa kaldırılmadan önce Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) bir çöktürme planı devreye sokulmuştu. Bu çöktürme planıyla Kürt Özgürlük Hareketi'nin tasfiyesi için program başlatılmış ve buna ilişkin kutsal yemin edilmişti. Bu kutsal yemin içinde dinci otoriter AKP, şovenist ırkçı MHP ayrıca ehlileştirilmiş Ergenekon ve derin devlet yapısı vardı. Bu yapılar Kürt halkının özgürlük amacına karşı yemin etmişlerdi. Şimdi bunlar, yapılar oluşturduktan sonra hapishane müdürlüklerinden, üniversite rektörlerine, yargıdan idari kurullara kadar her yerde söz sahibi yapıldı. Sonrasında bu yapı her yerde etki sahibiydi. Haliyle bu ideolojik kuşatma, Kürt mahpusların infazlarının uzatılmasında da kendisini gösteriyor. Dolayısıyla bu yapı tabii ki barışı provoke eden kararlar almaya devam ediyor. Hatta daha fazlası var. Burada bir hukuk eleştirisi yapamayız. Burada bir rejim sorunu var" şeklinde konuştu.
Sürece karşı provokasyon
”Kurullar yalnızca bir idari organ değil, ideolojik aygıtlar haline gelmiştir" diyen Yazmacı, İdare ve Gözlem Kurulları'nın eliyle cezaevlerinin barışa karşı provokasyonlarla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Yazmacı, şöyle devam etti: "İdareler mahpusların kapısını çalıyor, 'Lan oğlum' gibi hakaretlere varan söylemlerle işte biz 'Zafer Partiliyiz sizin barışınız bizi ilgilendirmiyor' gibi söylemlerle karşılaştık. Bu yaklaşımı Kırşehir Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde yaşadık. Yine Kırıkkale Cezaevi ziyaretinde cezaevi savcısı ile yapacağımız görüşmede biz içeri girer girmez savcı, 'Barış buranın dışındadır, hapishanede barış yoktur' dedi. Daha görüşmeye bile başlamamışken bunu yaşadık."
Kurullara ilişkin düzenleme yapılmalı
Yazmacı yaşananlar karşısında Meclis'e düşen görevlerin olduğuna işaret ederek, söz konusu hak ihlallerinin entegrasyon yasalarından önce çözülmesi gerektiğine vurgu yaptı. Yazmacı son olarak şunları söyledi: “Burada siyasal kadrolar eliyle oluşturulan kurullar var. Bu yapı bu haliyle hukuku felç eder, adaleti ortadan kaldırır, devleti gayrimeşru hale getirir. Bu devlet için de çok tehlikeli bir durumdur. Yani kendi söylediğini yalanlayan bir pratik söz konusudur. Bugün yapılması gereken şey çok açıktır. Öncelikle bu kurulları meşrulaştıran tüm idari düzenlemelerin ortadan kaldırılması gerekiyor." ANKARA









