73. Berlinale: Kalbimiz orada, acınız acımız

Kültür/Sanat Haberleri —

73. Berlin Uluslararası Film Festivali

73. Berlin Uluslararası Film Festivali

  • 73. Berlin Uluslararası Film Festivali, yönetmen Rebecca Miller’in She Came to Me isimli filmi ile açılışını yaptı. Bu yıl çok daha politik ve çok daha toplumsal meselelerle iç içe olma iddiasını ortaya atan Berlinale’nin açılış filmi ise bu açıdan hayal kırıklığı yarattı.

SUSAN WEİNBLATT/BERLİN

73. Berlin Uluslararası Film Festivali, yönetmen Rebecca Miller’in She Came to Me isimli filmi ile açılışını yaptı. Bu yıl çok daha politik ve çok daha toplumsal meselelerle iç içe olma iddiasını ortaya atan Berlinale’nin açılış filmi ise bu açıdan hayal kırıklığı yarattı. Yıldız oyuncu kadrosu ile dikkat çeken film seyircilerden büyük ilgi gördü ancak film, festivalin iddialarını karşılamaya yetmedi. Uluslararası basında bu durum siyasetle şıklık arasındaki denge tutturuldu, şeklinde okundu.

Ukrayna ve İran vurgusu

Berlinale’nin açılış gecesi ünlü oyuncuların, yönetmenlerin, jüri üyelerinin ve siyasetçilerin kırmızı halıda verdikleri pozların ardından Berlinale Palast isimli yenilenen büyük salonunda devam etti. Almanya’nın tarım ve gıda bakanı, kültür-sanat, aile ve enerji bakanları, şu andaki Berlin yöneticisi Franziska Giffey gibi pek çok siyasetçinin festivale katılımı selamlandıktan sonra, bu yılki festivalin ana vurgu noktaları olan Ukrayna ve İran’la dayanışma konularına değinildi. Ardından Ukrayna’nın Başkanı Volodimir Zelenski görüntülü bağlanarak sanatçılara teşekkür etti. Festivalde Zelenski’nin yaşamına odaklanan “Superpower” isimli bir belgesel de yer alıyor. Festivalin bu tutumu, Almanya’nın yakın zamanda Ukrayna’ya gönderdiği silah yardımı politikası ile de uyum içerisinde.

Direnenlere selam

Kültür ve Medya Bakanı Claudia Roth konuşmasında ilk önce “Ukrayna’da sığınaklarda saklanan veya cephede direnenleri”, ardından da “İran’da ve Afganistan’da kendi hayatının kontrolünü eline almak için direnen kadınları ve onlarla birlikte direnen erkekleri” selamladı, “sizinleyiz, sizin yanınızda duruyoruz” dedi, baskı altındaki İranlı sinemacıları andı.

Depremzedelere mesaj

Son olarak da “Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremden dolayı kalbimiz orada, acınız acımızdır” dedi. Böyle karanlık zamanlarda kutlama yapmanın doğru olup olmadığını sorgulayan Claudia Ruth, Bertolt Brecht’in “karanlık zamanlarda şarkı da söylenmeyecek mi” sözünü hatırlatarak, festivalin aynı zamanda bahsedilen bölgelerdeki insanlar için bir umut, özgürlük şarkısı olduğunu belirtti. Gösterilen filmlerin de birer direniş aracı olduğunu ve sınırların ötesinden bizi birbirimize bağladığını ve bu yüzden sinemayı kutlayacağımızı söyledi.

Jin jiyan azadî’ye ayakta alkış

Fransizka Giffey de konuşmasında Ukrayna savaşına değindi. Giffey aynı zamanda Kürt kadınlarının adını anmadan “Jin jiyan azadî” sloganını konuşmasında iki kez kullanarak ayakta alkışlanmayı da başardı. Berlin’i bir özgürlük şehri olarak sunan Giffey, festivalin sanat ve sinemayı kullanarak özgürlüğe kapı açtığını öne sürdü. Giffey yöneticisi olduğu şehrin büyük bir nüfusunu birçok yönden etkileyen depremden bahsetmemeyi seçerken, şehrin sanat ve sinema alanlarında gösterdiği başarıları ve bu etkinliklere aktarılan fonları anlattı.

Deprem gölgede kaldı

Öte yandan depreme dair festival adına resmi bir dayanışma metni ise henüz yayınlanmadı. İki yıl önce tamamen online ve seyircisiz, geçen yıl ise yarı kapasitede gerçekleşen Berlinale karantinasız ve salgınsız ilk festivalinin ışıltısına ve kutlamalarına daha fazla acı ekleyerek gölge düşürmek istemedi denilebilir. Bütün bu siyasetçileri ve sinema dünyasının önde gelen isimlerini bir arada en şık ve parıltılı halleriyle buluşmuş görmek, elbette depremin etkilendiği bölgelerden gelen insanlar açısından hayal kırıklığı oldu.

Bu yılki festivalde özellikle Almanya’dan Kürt yönetmenler ve az sayıda olsa da Türkiyeli yönetmenler de yer alıyor. İlerleyen günlerde devam edecek etkinliklerde deprem ve depremin ardından gereken dayanışma meselelerinin hiç değilse bu çevrelerce tartışılması oldukça mümkün. 

Dünya yıkılmış gibi!

Günün erken saatlerinde festivalin ana yarışma uluslararası jüri üyelerini tanıtmak amacıyla düzenlenen basın toplantısında ise jüri üyelerinden Golshifteh Farahani, “bir yandan yalnızca İran’da değil, Ukrayna ve Türkiye- Suriye’de olan depremi de hatırlatarak dünya yıkılırmış gibi hissederken, bir yandan da festivali ve sinemayı kutladıklarından” bahsetti.

Savaşan kadınların yanında duralım

Fransa’da yaşayan İranlı oyuncu Golshifteh Farahani daha önce “Girls of the Sun” filminde ailesini kaybederek öz savunma birliklerine katılan Êzîdî bir kadını canlandırmıştı. Farahani, açılış gecesinde yaptığı konuşmasında ise İran rejiminin sanatı ve kültürü yok ettiğini, sanatçıları, aktivistleri hapse attığını, insanları işkenceden geçirip idam ettiğini anlatarak İran’da yaşananların bir devrim olduğunu ve ne kadar uzun sürerse sürsün başarıya ulaşacağını ve bu rejimin düşeceğini söyledi.

Sinema emekçileri grevde

Öte yandan açılış gecesinin yalnızca birkaç metre uzağında Alman Verdi sendikası üyeleri sinema salonu emekçilerinin grevine dikkat çekerek bir basın açıklaması düzenledi. İki adet sinema salonunda Berlinale’nin gösterimleri de yapılan Yorck Sinema salonları grubunun işçileri, yüzde 45’inin geçici kontratlara sahip olduğunu ve saatlik ücretin 12.50 Euro gibi çok düşük bir ücret olduğunu bu yüzden de greve gittiklerini belirtti. Ancak işçiler, kontratlarının yenilenmemesinden korktukları için sendikaya üye olmakta çekindiklerini, sendikanın ise işverenle pazarlıklarının devam ettiğini ekledi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.