8 Mart’ın ardından birkaç not

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Geçtiğimiz hafta boyunca dünyanın dört bir yanında kadınlar, 8 Mart'ta isyan halinde, kesintisiz bir mücadele içinde oluklarını bir kez daha gösterdiler. Latin Amerika'da kadınlar yaşamları ve hakları için sokakları zapt etti, eylemlerini engellemek isteyen polisin saldırısına direnişle yanıt verdi. 

Latin Amerika’da kadın katliamlarının en çok yaşandığı ülke olan Meksika'da, yaşamları için ses çıkarmak isteyen kadınlara yönelik polis saldırısında çok sayıda kadın darp edilerek gözaltına alınsa da özgürlük haykırışları susmadı. Binlerce kadın, tüm engellemelere rağmen yürüyüş gerçekleştirdi, taleplerini haykırdı. Şili'de kadınlar başkent Santiago başta olmak üzere ülkenin her tarafında sokaktaydılar. Polisin tüm engellemelerine rağmen Plaza de la Dignidad’ya meydanına girmeyi başaran kadınlar geç saatlere kadar sokaklarda kalarak hükümeti ve kadına yönelik şiddeti protesto ettiler.

Ortadoğu’da kadınlar tüm kimlikleriyle, cinsiyetçi dinsel rejimlere karşı özgürlüklerini haykırdılar. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da kadınlar saray faşizmine karşı ağır saldırılar altında devrimci bir dinamizmle sokakları mora boyadılar. Kadın mücadelesi, Türk devletinin tüm cinsiyetçi faşist saldırganlığına rağmen, siyasi soykırım operasyonlarına, çıplak arama işkencesine, yoksulluğa, İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesine ve daha sayısız hak gaspına karşı sokakları terk etmeme çizgisinde durdu. Boğaziçi direnişi, giderek artan işçi direnişleri ve grevleri, kadın kırımına karşı mücadele ve son olarak Garê yenilgisi, faşist rejimi daha da saldırganlaştırırken, kadınlar en gerici, en şoven, en cinsiyetçi, en saldırgan politikalara karşı geçit yok diyecek iradeyi sergiledi. Kürt kadınları sadece Bakur Kürdistanı’nda değil, Rojava’da, Rojhilat’da, Başûr’da ve dünyanın dört bir yanında geliştirdikleri radikal eylemliliklerle kadın hareketinin parlayan yıldızı ve öncü gücü olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

Kadın hareketinin son yıllarda yayımladığı manifestoları, öne çıkardıkları talepleri, temel sloganları ve odaklandıkları ortak paydalarını dünyanın her bir karışında görünür kılan bu muhteşem direnişte kararlılık ve umudu görmek mümkündü. Özellikle tüm dünyada kadın direnişleri açısından ortaklaşan temel kimi taleplerin ve paydaların bu 8 Mart etkinliklerine de damgasını vurduğunu gördük.

Birincisi; kuşkusuz her bir ülkede hızını kaybetmeden süren kadın katliamlarına karşı olan isyan oldu. Dünyanın her yerinde kadınları en çok öfkelendiren ve sokaklara akmasını sağlayan, yaşamlarının kesintisiz bir biçimde tehlike altında olması ve kesintisiz bir biçimde gelişen katliamların bir soykırım düzeyine gelmiş olması oldu. Kadın katliamlarının giderek artması ve durdurulamaması tüm dünyadaki kadınlara egemen erkek devletlerin onların yaşam haklarını garantilemediğini, katilleri bir şekilde koruduklarını gösterdi ve kadın hareketinin devlet karşıtı karekterini güçlendirdi.

İkincisi; Kadın katliamlarına karşı erkek devlet sistemlerinin almadığı önlemler, ancak ve ancak kadınların kendi öz savunmasını sağlayarak ve örgütlenerek katliamlara dur diyebileceği bilincini açığa çıkarmıştır ve bu bilinç tüm çıplaklığı ile 8 Mart etkinliklerine yansımıştır.

Üçüncü olarak; tüm dünyada kadınların ataerkil yasalara karşı itirazı etkinliklere en çok yansıyan bir diğer başlık olmuştur. Özellikle geçen yıl boyunca Polonyalı kadınlar kürtaj yasağına karşı sokaklara akarken dünyanın birçok ülkesinde de ataerkil yasalara karşı benzer direnişler vardı. Arjantin’de kadınlar bu mücadelede zafer kazanmışsa da hala birçok ülkede süren yasaklar kadınların ataerkil yasalara ve yasaklara karşı itirazlarını daha gür sesle dillendirmesine vesile oldu.

Dördüncü olarak; tüm dünya Pandemi karşısında felç olmuşken, geniş kitlelerin derin bir yoksulluk içinde olması ve kadınların yoksulluk ve emek sömürüsünü daha kamerli yaşaması bu yılki 8 Mart etkinliklerinde daha görünür somut taleplere dönüştü diyebiliriz.

Sonuç olarak, bu yıl 8 Mart’ta kadınlar emek sömürüsüne ve mülke karşı, otoriter erkek devlet yasalarına karşı ve kadın katliamların karşı ortak taleplerini devrimci bir sinerjiyle tüm dünyada haykırdılar. Ataerkil yasalara karşı kürtaj hakkı, eşit işe eşit ücret, kadın kırımını önleyici yasalar gibi taleplerle grevler yaptılar, hayatı durdurdular, taleplerini çok çeşitli yöntemlerle dillendirdiler. Bedenleri, emekleri, umutları, erkek egemen faşist devletin sömürüsüne, saldırganlığına maruz kalan kadınlar erkek düzenine, erkek-devlet şiddetine itaat etmeyeceğini, boyun eğmeyeceğini, susmayacağını ve asla korkmayacağını gösterdi. Diyebiliriz ki 8 Mart'ta sokakları dolduran kadınlar şimdiden direnişini Newrozlaştırdı, 21 Mart’a uzanan köprü olmayı başardı, başarıyor!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.