ABD-Çin çatışması kaçınılmaz mı?

Aykan SEVER yazdı —

  • Ekonomik, siyasal ve askeri alanlardaki gelişmeler ve gündeme getirilen politikalar da Uzak Doğu’da bu savaşı teşvik eder nitelikte. ABD bölgedeki askeri üsleriyle Çin’i tamamen kuşattı.

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin eski Dışişleri Bakanı ve ulusal güvenlik danışmanı Henry Kissinger Çin’deydi. Kissinger ilerlemiş yaşı (100) ve muhtemelen çok da iyi olmayan sağlık koşullarına rağmen uzun bir uçuşu neden göze almıştı? Elbette 70’lerin başında Nixon döneminde Çin’le temasların başlatılmasına öncülük etmesinin 52. yılı- her ne kadar Çin Devlet Başkanı Xi’den bu konuda çokça iltifat işitse de- vesilesiyle bir nostalji turuna çıkmış olmazdı.

Kissinger bir süredir mülakatlarında Çin-ABD arası olası çatışmadan kaçınmanın yolları üzerine tartışıyor. Savaşı bu boyuta tırmandırmanın bütün dünyaya onarılmaz bir biçimde zarar vereceğinin farkında. Ukrayna cephesi konusunda da Biden yönetiminden farklı düşünen Kissinger, Kiev’in NATO’ya üyelikten vazgeçmesi ve tarafsızlığını ilan etmesi halinde Çin’in arabuluculuğuyla savaşın son bulacağını iddia ediyor. Ancak NATO ve Biden yönetimi aksini daha fazla zorlayacağa benzer.

Tekrar baştaki soruya dönecek olursak yani Kissinger’ın neden Çin’e gittiği meselesine bu konuda muhtelif yorumlar var. Bana en olası görünen savaşın kaçınılmazlığını görüp ABD’nin bu işten en az zararla çıkmasının yolunu aradığı yönünde. Özellikle savaşın ilk olarak Tayvan’ı vuracağı ve bu ülkenin dünyadaki gelişmiş çiplerin yüzde 90’ını ürettiği hesaplanırsa oluşacak “felaket”in boyutunun hiç de azımsanmaması gerektiği görülebilir. 

Gerek bir süre önce Çin’i ziyaret eden ABD Hazine Bakanı Janet Yellen gerekse Çin Devlet Başkanı Xi dünyanın her iki ülkenin birlikte gelişmesi için yeterli alana sahip olduğu türünden laflar etseler de gerçekte kapitalist-emperyalist düzenin yapısı gereği bunların karşılıklı nezaket icabı söze dökülmüş diplomatik ifadeler olmaktan öte gitmeyeceği açık. Aksine yapılan kimi değerlendirmelerde 3. Dünya Savaşı’nın seyrinin büyük çapta gündeme gelmesi muhtemel ekonomik krizle birlikte tırmanacağı ve Çin-ABD arası çatışmanın kaçınılmazlığına işaret ediliyor. Çin’in son aylarda hem ihracatı -geçen yılın aynı dönemi Haziran ayı rakamlarına göre azalma yüzde 12.4 oranında- hem de ithalatında- bu oran yüzde 6.8- azalma var. Bu durumun elbette birden fazla nedeni var ama bu faktörler arasında dünya ekonomisindeki genel durgunluğun yanısıra ABD’nin Çin’e uyguladığı ambargolar da yer alıyor. Çin’in gayri safi milli hasılasının üçte birine tekabül eden emlak piyasasında son yıllardaki yavaşlama da bu sorunun kaynaklarından biri. Mesele ne olduğundan çok bunun dünyanın ikinci büyüklükte ekonomisinde olması. Bu yavaşlamadan bütün dünyanın etkilenmesi kaçınılmaz. Ayrıca Çin’in elinde yaklaşık bir trilyon dolarlık ABD hazine tahvili bulunuyor. Gerektiğinde Pekin yönetimi Washington’a karşı bunu bir silah olarak kullanabilir. 

Özetle ABD-İngiltere ve NATO yönetimi 3. Dünya Savaşı’nı büyüterek liderliğini koruma ve pekiştirme niyetinde. Bunun için Çin’in her anlamda yenilmesi gerekiyor. Ekonomik, siyasal ve askeri alanlardaki gelişmeler ve gündeme getirilen politikalar da Uzak Doğu’da bu savaşı teşvik eder nitelikte. ABD bölgedeki askeri üsleriyle Çin’i tamamen kuşattı. Ayrıca her geçen gün Kuzey Kore ve Tayvan gerekçesiyle bölgeye büyük çapta silah sevkiyatını artıyor. Buna gerekçe caydırıcılık dense de olası çatışmayı iyi bir fırsat olarak görenlerin dünyasında kim kullanılmayacaklarının garantisini verebilir?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.